Küçük Yürekler, Büyük Sessizlik
Suşehri’nde yürüttüğümüz seferberlik sırasında karşıma çıkan tablo yüreğimi sarstı, gözlerimin önünden hiç gitmiyor. Konferans salonlarında küçücük eller titriyor, boğazlarından hıçkırıklarla kesilen nefesler yükseliyordu. Sekiz yaşındaki bir çocuk, oynadığı oyunun içinde karşılaştığı korkunç görevleri anlatırken kelimeler boğazına düğümleniyor, elleri titriyordu. Dokuz yaşındaki bir başka evlat, arkadaşına zarar vermeye zorlandığını anlatırken nefes alamıyor ve hüngür hüngür iç çeke çeke ağlıyordu. On yaşındaki bir diğer çocuk ise ekranın onu hangi karanlığa, hangi bataklığa sürüklediğini anlamaya çalışıyordu. Burada yalnızca bir oyun meselesi yoktur; çocuklarımızın masumiyetine yönelen görünmez bir karanlık var. Milletçe hepimizi derinden sarsması gereken bu tehdit, 2018’deki Mavi Balina felaketinden çok daha sinsi ve tehlikeli bir şekilde kapımızda…
Tehlike Cebimizde, Evimizde
Bu tehdit kapıdan girmiyor, pencereden atlamıyor. Tehlike, çocuklarımızın cebinde taşıdığı o küçücük ekrandan sessizce süzülüyor. Telefon, tablet, televizyon ve bilgisayar bağımlılığı, çocuklarımızın zihnini, ruhunu ve sosyal bağlarını nasıl erittiğini gözler önüne seriyor. Ama bugün karşı karşıya olduğumuz tablo çok daha karanlık. Kontrolsüz teknoloji ve kötü niyetli yapay zekâ içerikleri, Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar sızmış durumda. Sadece izlemiyor, sadece alışkanlık oluşturmuyor, doğrudan hedef alıyor ve yönlendiriyor.
Kayıp Çocuk, Sessiz Çığlık
Bir köyü hayal edin. Günlerce kaybolan bir çocuk. Ailesi, komşuları, köy halkı umutla bekliyor; her dakika içlerini bir kaygı, bir korku kemiriyor. Ve sonunda bulunduğunda herkesin yüreğini paramparça eden bir manzarayla karşılaşılıyor. Katili dağlarda, ormanlarda aramayın. Arayınca bulacağınız tek yer, çocuğun cebindeki o küçük ekranın içinde gizlenmiş karanlık talimatlar ve korkutucu içeriklerdir. Her bir tıklama, her bir görev çocuğumuzun ruhunu çökertiyor, masumiyetini gasp ediyor, onu görünmez bir esaretin içine hapsediyor. Bu, sadece dijital bir oyun değil; doğrudan evlatlarımızı hedef alan, geleceğini tehdit eden, ruhlarını sessizce yıkan bir saldırıdır.
Milli Güvenlik Sorunu: Dijital Karabasan
2018’de yaşadığımız Mavi Balina felaketi bir uyarıydı. O gün nasıl kararlı durduysak bugün de aynı iradeyi göstermek zorundayız. Bu bir teknoloji meselesinden öte bir milli güvenlik meselesidir. Evlatlarımızın geleceği tehdit altındaysa geri adım atmak düşünülemez. Tarihimiz boyunca saldırılara göğüs gerdik. Ama bugün saldırı Çanakkale’den değil çanaktan geliyor, cepheden değil, 3T 1B ve Yapay Zeka ile ekranlardan geliyor ve maalesef uyarılarımıza rağmen çoğu zaman fark ettiğimizde çok geç kalmış oluyoruz.
Sessiz Çığlıklar, Sessiz İhanet
Suşehri’nde dinlediğim çocukların anlattıkları yüreğimi paramparça etti. Taciz içerikli görevlere zorlandıklarını söyleyenler vardı, arkadaşına zarar vermeye yönlendirilenler vardı. Bu tablo karşısında susmak ihanettir. Bu milletin eğitmeni, ebeveyni, yöneticisi hiçbir şekilde sessiz kalamaz.
Evlatlarımızı Koruma Görevi Hepimizin
Bu toprakların kültürü evladı korumakla yoğrulmuştur. Çocuk baş tacıdır. Yarınların umudu onların gözlerindeki ışıltıdır, ışıktır. Çağrım nettir: Aileler bilinçlenecek, okullar set gibi kale gibi tehlikenin karşısında duracak, yöneticiler kararlılığını gösterecek, toplum olarak birbirimize sahip çıkacağız.
Teknoloji ancak irfan ile, ahlak ile, farkındalık ile bir nimete dönüşebilir.
Teşekkürler Suşehri Kaymakamı Mahmut Fazıl Yıldız ve Suşehri Belediyesi Başkanı Ahmet Ayhan Kayaoğlu
Bu seferberliğin gerçekleşmesinde en büyük paylardan biri Suşehri Kaymakamı Mahmut Fazıl Yıldız ve Suşehri Belediyesi Başkanı Ahmet Ayhan Kayaoğlu’nun katkılarıdır. Bu kritik dönemde hiçbir tereddüt göstermeden süreci sahiplenmeleri, gençlerimize ve ailelerimize gösterdikleri hassasiyet, bu hareketin en sağlam dayanağıdır. Kendilerine gönülden teşekkür ediyorum.
Dimdik Duracağız, Geleceği Koruyacağız
Bugün Suşehri’nden yükselen ses sıradan bir ses değildir. Bu ses, evladının canını kendi canından üstün gören bir milletin sesidir. Bu ses, dijital karanlığa teslim olmayanların sesidir. Biz buradan bir kez daha ilan ediyoruz: Çocuklarımızı kimseye bırakmayacağız. Masumiyetlerini hedef alan her yapının karşısına dimdik çıkacağız. Görevimiz açıktır, geleceğimiz olan gençlerimizi ve evlatlarımızı koruyacağız.
Yenilmez Milletin Yenilmez Evlatları
Çünkü bu millet, evladına sahip çıktığı sürece hiçbir güç onu yıldıramaz. Bu topraklarda hiçbir karanlık, bir çocuğun gözündeki ışığı söndürecek kadar güçlü değildir.
Suşehri’nde olduğu gibi el ele verip, omuz omuza durarak yeni seferberliklerde yer almaya var mısınız?
Şimdi geleceğimizi korumak, evlatlarımızı kurtarmak için birlikte hareket etme zamanı.