Daha dış kapıda başlayan bu düzen, evin içinde de devam edermiş. Hanım misafirler evdeki “Haremlik” kısmına, erkek misafirler de “Selamlık” kısmına buyur edilirmiş. İşte “Haremlik-Selamlık” tâbiri buradan kalmış.

Dikkat ettinizse yazımızda “geçmiş zaman kipi” kullandık. “Mış…Mış…” diye bahsettik. Niçin Çünkü günümüzde neredeyse unutulmaya yüz tuttuğu için. Oysa bu “haremlik-selamlık” uygulaması yalnızca bir örf ve an’ane değil, İslâmın “şiâr” olmuş temel emirlerindendir. Kur’an ve Sünnetle nâs olmuş temel bir hükümdür, bir fârizadır.

Meşhur kıssadır, Osmanlı Padişahı bir kumandana mühim bir kaleyi fethetmesini emreder. Kumandan fethi gerçekleştiremeden geri gelir. Padişah niçin başarısız olduğunu sorar. Kumandan mazeretleri sıralamaya kalkışır: “Biir, barutumuz yoktu!...” der ve der demez, Padişah: “Tamam!..Tamam!.. Mesele anlaşıldı, gerisini anlatma!” der.

“Âlem-i İslâm’ın ve ümmetin durumu mâlum. Peki, bu perişâniyetin sebebi ne Âcizâne kanaatime göre, en başta, “Haremlik-Selamlık” mefhumunun yok olmaya yüz tutmasıdır. Evet, Allah’ın hükümlerinden binlercesi uygulanmıyor / uygulanamıyor. Onların uygulanması için bir İslâmî Devlet gerekiyor. Ancak, Haremlik-Selamlık konusu öyle değil. Bunu kendimiz uygulayabiliriz. Ama dinimizin bu temel emrini kendi ellerimizle imhâ ediyoruz. Dolayısıyla kendi ellerimizle gazâb-ı İlâhiyi celb ediyoruz.

İslâmiyet kadına çok büyük değer vermiştir. Teşbihte hata olmasın, kadınlara dünyanın en değerli mücevherinden milyon kat daha fazla değer vermiştir. Onun için “kem nazarlardan” ya da nefsin iğvasıyla “kemleşebilecek” nazarlardan korunması için sigorta mahiyetinde emniyet tedbirleri almıştır. Tıpkı dünyada nâdir bulunan bir mücevherin, camekân ardında, elektronik koruma altında, muhkem bir binada korunması gibi… Müslüman bir hanımın yüzünü, elini ve ev kıyafetli halini kimler görebilir Nûr Sûresi’nin 31. Âyet-i kerimesinde bu husus gayet net bir şekilde vuzûha kavuşturulmuştur. Ayrıca bu konuda pek çok hadis-i şerif vardır. Müslüman hanımı görebilecek erkeklere kısaca “mahrem”, göremeyecek erkeklere de kısaca “nâmahrem” denilir. Önce bu tâbirler ne mânâya geliyor, ona bakalım, sonra konumuza devam edelim:

Mahrem: Nikâhı haram olan… Nâmahrem: Nikâhı haram olmayan. Karı-koca birbirinin mahremidir. Onlar zaten nikâhlanmışlardır. Onun haricinde, meselâ kadının dayısı kendisinin mahremidir. Ama kocasının dayısı nâmahremdir. Şimdi Âyet-i kerimede de belirtilen (Nûr / 31) kadınların yanlarında bulunacağı, yüzünü, elini ve ev kıyafetli halini gösterebileceği erkekler kimlermiş, onlara bakalım: 1. Kadının kocası 2. Kocasının babası, yani kayınpederi 3. Kendi babası (kadının, amcası, dayısı baba hükmündedir. Mahremidir.) 4. Kendi evlatları 5. Kocasının başka kadınlardan çocukları 6. Kendi kardeşi 7. Erkek kardeşinin çocukları 8. Kız kardeşinin çocukları 9. Kendi köleleri 10. Henüz çocuk olanlar. Müslüman hanım işte mahremi olan bu erkeklerin dışındaki erkeklerin yanında duramaz. İşte bu uygulamaya dilimizde kısaca, “haremlik-selamlık” denilmiştir. Bu tatbikat, Osmanlı ve Selçuklu devirlerinde bin yıl bu topraklarda uygulanmıştır. Peygamber Efendimiz (asm) zamanında, Tabiîn ve Tebeî Tabiin devirlerinde daha sonra asırlar boyunca Âlem-i İslâm’ın her yerinde uygulanmıştır. Şimdi bu tatbikat tâtile uğradı diye, İslâm’ın bu hükmü ortadan kalkmaz. Sûimisal emsâl olamaz. Müslümanlara düşen vazife, Kur’an’da “dost olmaktan” ve sırrımızı vermekten sakındırıldığımız Hıristiyanları ve diğer müşrikleri değil, Sahâbe-i Kirâmı ve İslâm’ı doğru yaşayanları kendimize örnek almaktır.