Bir sinema filmi yönetmeni anlatmıştı. Çektiği köy filminin sansür kurulundan geri dönüş gerekçesini: Adı geçen filmin bazı sahnelerinde görülen ekin tarlalarındaki buğdayların sapları çok kısadır. Dolayısıyla bu film bu haliyle ülkemizi yanlış tanıtmaya ve olumsuz propaganda etmeye malzeme olabilir. Bilindiği gibi ülkemiz bir tarım ülkesidir ve buğday rekoltesi de filmdeki sahnelerin aksine gayet yüksektir.
Nerden buldunuz o bir karışlık buğday tarlasını Ülkemizi yanlış tanıtacaksınız da ne geçecek elinize
Filmlerin gösterimden önce izne tabi olduğu o günlerdeki sansür kurulu zihniyeti böyledir. Anlatımımızda bir mübalağanın olmadığını, daha önce hikayeleştirdiğimiz bir misalle güçlendirelim. Müjde Arın başrol oynadığı bir film. İlk sahnede bir astsubay elbisesi görünür gardolabında. Yani ortalıktaki bunama teşhisli adamın önceki hali. Hayır, der sansür kurulu. Astsubay elbisesi olmaz ve sonra arkası gelir olmazların. Polis elbisesi olmaz, avukat kıyafeti olmaz, işçi tulumu olmaz.. Peki, imam cübbesine ne dersiniz Ses yok. Öyleyse elbise dolabına bir imam cübbesi asılsın ve motor!
Bugün 6 Mayıs 2011. Yarı resmi gazetenin bir günlük sayısına bakıyoruz. Manşetlerinde seri tecavüzcülerin resimli haberleri yer alırken, Başbakanın suikastle ilgili demeci iki küçük sütun kaplıyor. Zehirlenen çocukların, otelde, temizlik malzemelerinin konduğu odada yatırıldığını okurken, hemen yanındaki haberden öğreniyorsunuz bir anne ve üç çocuğunun nerede öldürüldüğünü.
Yarı resmi gazetemizin birinci sayfası böyle. İçeride intihar haberleri, rüşvet haberleri, kapkaç haberleri ve yeni cinayet haberleri:Kardeşi ile yengesini öldürdü.
Bizim ülkemizin propagandası nasıl yapılıyor şimdi, sorusuna gelmek değildir maksadımız. Biz bu günlere niçin geldik, nereden geldik, nasıl geldik sorularına cevap arıyoruz.
Bu ülkede iktidara talip olan CHPnin "İmam-Hatip okullarının mezunları polis olmasınlar" itirazıyla mahkeme kapılarında yattığı bugünlerde bu ülkenin insanları kafasındaki tüm sorulara cevap bulmalıdır.
Adı İmam-Hatip lisesidir diye, devletin açtığı, devletin maaşını ödediği öğretmenleri atadığı ve bu ülke insanlarının çocuklarının okuduğu bir okula bu kin ve öfke nerden kaynaklanıyor ey CHP Ve sonra sırada hangi okullar olacak
İktidar olmak için seçimlere girdiğini beyan eden CHP, bu ülkede kimi, kimleri, nelerden mahrum edecek, hangi hakları onların kullanmasını engelleyecek Açıklamak zorundadır.
Bugün 7 Mayıs 2011. Gazetemizin, Millî Gazetenin Takvimden Yapraklar köşesindeki M. Şevket Eyginin yazısı CHPni anlatmaktadır. Hiç değişmediğini ve değişmeyeceğini.
Okuyun ve değerlendirin lütfen.
Varsın kartel TVlerinde "Herşeye rağmen" İnönü devrini anlatan dizilerde modacı elinden çıkmış parlak kumaşların içinde görünsün insanlar.
Herşeye rağmen bu CHP hiç değişmiyor.
Gömleksiz, fikirsiz, beceriksiz, duruşsuz bir AKPye rağmen değişmiyor, değişmeye ihtiyaç hissetmiyor.
CHPnin karşısında ve Mecliste bir SP olmalıdır.
KENDİ KUYUSU
"Vatandaş AKPye tokatı vuracak!"
MHPLideri Baççeli böyle demiş, gazeteler de aynen böyle yazmışlar.
Neden tekme, tokat ve dayak üzerine yapılıyor siyasi konuşmalar İlla kovalama ve kaçırma fiili işlenecek.
Vatandaş muhalifi olduğu bir partiye tepkisini oy vermeyerek gösterse olmaz mı Hem sonra vatandaşlık görevleri arasında sayın Bahçeli tarafından sayılan tokat vurmak maddesi nerede yazıyor
ALLAH DE,DOĞRU DE!
Konya mitinglerinde il başkanının İnönüye ricası çok anlatıldı bu ülkede. Konuşurken ne olur, Allah deyin. Oylarımız çok çok artsın. Kürsüden inerken kendisini savunur İnönü, niçin demediniz sorusuyla karşılaşınca.
-Allahaısmarladık diye bitirdim ya sözümü.
Statükoyu tarif ederken kurduğu yanlış cümlesi tartışılıyor Kılıçdaroğlunun. Bilgisizlik mi, inat mı
Birİnönü halefinin, bir CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlunun İnönü esprisinden bu kadar uzaklığına bir karşılık bulmaları gerek CHPlilerin.
ASLINDA SP ONLARIN DA KAZANCIDIR
Gazeteler ve TV kanalları ağırlıklı olarak AKP ve CHP haberleri vermelerine rağmen, bu iki parti yöneticilerinde üslup bozukluğu, agresif bir telaş, bir yenik çıkma endişesi var.
Aslında izahı kolay bu görüntünün.
Zoraki bir hayalcilik, SP karşısında kaybetmiştir.
BİN LADİN/BİR MEMNUNİYET
Amerika Bin Ladini öldürmüş.
"Büyük memnuniyetle karşılıyorum" diye demeç vermiş hemen Cumhurbaşkanı Gül. Amerika, Amerika olunca Türkiye Cumhurbaşkanını da memnun etmekle görevli hissediyor kendini, diyesi geliyor insanın. Ya da muhalif damarı tutup sorması gerekiyor: Memnuniyetle karşılamayacağınızı bilseydi Amerika, Bin Ladin katliamını yapmayacakmı idi
Sayın Gülün tad alma duygularını ve hissiyatının tepkilerini anlamaya çalışadursun bu ülkenin insanları, bir önceki cümlenin bağlanışını çözmeye yetmeyecektir, zeka katsayılarının yüksekliği.
"Herkese ibret vesilesi olmalı" diyor sayın Gül, bahis mevzuu ettiğimiz cümlesini bitirirken.
Herkes kim Ve bu herkes, nerede ne yapacaklarında akıllarına Bin Ladin gelmeli ki, geri dursunlar
Amerika, Bin Ladini öldürene kadar, bu ülkenin herkesinin ibret vesilesi yokmu idi Yani Amerika bizim ibret vesilemizi de mi ayarlıyor
Sayın Gülün Bin Ladinin öldürülmesiyle memnun olduğu günlerde, bir başka ülkenin Cumhurbaşkanı, dost ve kardeş ülke Pakistanın cumhurbaşkanı da demiş ki: "Bin Ladini yakalayıp Amerikaya vermiştik. Lakin onlar serbest bırakmışlardı. Amerika ve müttefiklerinin başka planları var. Zulüm peşindeler."
Bu ülke insanları için Bin Ladin bir karanlık adam, yahut karanlıktaki bir adamdır.Lakin Amerikanın nasıl bir devlet olduğunu iyi bilir.Bizim bir koyup üç almaya meraklı mont giymiş politikacılarımızın memnuniyet çizgilerini takip ederek Irakta milyonları katleden bir devlet olduğunu da bilir. Ve ibret almak istediklerinde de o politikacıların akibetlerine bakarlar.
HABERALAN DEMİREL
Deirel, CHPadayı ve Ergenekon sanığı Haberalı her yerde ve her ortamda desteklemeye devam ediyor.
Demirel yedi-sekiz kere gelip gitmiş bir adam. Partilerini (APve DYP sandıktan birkaç kere birinci parti olarak çıkarmış bir adam.
Haberal o yıllarından arkadaşı/dostu değil Demirelin. Hiçbir partilisine/yol arkadaşına bu kadar yakınlık göstermeyen Demirelin, Haberalsız yapamamlığı nerden geliyor İlişkileri hangi yıl, nasıl başladı Alıp vermişlerse, birbirlerinden ne alıp, ne verdiler Mesut Yılmaza oğlum diyen Demirel, Haberala ne diyordu Bunları bilmek bu ülke insanlarının hakkıdır.
Beni Zincirbozana uğurlamıştı, savunması Demirelin, ne doğruyu anlatıyor ne de gerçeği
ÇOCUK AKLI İŞTE
Bir çocuk soruyor babasına:
Düğünü yapılan prensin saçları dökülmüş. Saç dökmeyen şampuanlar satılmıyor mu, saç ektirmek çok mu pahalı o ülkede
Bu ülkede dua edecek bulamadıklarında
Ünlü AKPlilerden Egemen Bağış, Avusturya Kardinali Christoph Schönbomdan dua etmesini stemiş.
Rivayet muhtelif. Kardinal dua etmiş mi Etmişse ne demiş Anlatan, anlatana..
En doğru Kardinal cevabını biz yazalım.
O kadar destek veriyoruz size. Neden yetinmiyorsunuz
KARAR
Anketçilerin yüzde otuzlardaki kararsız oyunu bir izah edişleri var ki, duymalısınız.
Kararsızlar dediğimiz bu kitle, aklına merhum Erbakanı getirip, hatırını saydım da üstüne yar tutmadım, diyecek olanlardır.
Necati Tuncer
e-mail: [email protected]