Acı olaylar yaşanmadan, canlar yitirilmeden tedbir almayı bir türlü öğrenemedik. Kurallara uymamak ve  kuralların uygulanmasını bir türlü sağlayamamak sebebiyle  büyük acılar yaşıyoruz. İşin maddi boyutu da önemli olmakla birlikte şimdilik üzerinde durmak istemiyorum. Her ne kadar mal canın yongasıdır dense de bir canın bedelini para ile ölçmek mümkün değildir. Önemli olan insandır. İnsanı sağlıklı bir şekilde yaşatabiliyorsak madde nasıl olsa kazanılır. Yani maddi kaybı karşılamak mümkün olabilir ama giden canı geri getirmek mümkün olmaz. Babasız kalan bir yavrunun acısını madde ile gidermek mümkün olabilir mi

Kaldı ki yaşanan acılar sadece  doğrudan muhatabı olanlar tarafından değil, millet olarak yaşanıyor. Eğer önceki gün İstanbul Zeytinburnu nda meydana gelen patlamalar karşısında birisi çıkıp da "Bu beni ilgilendirmez" diyebiliyorsa ben onun insanlığından şüphe duyarım. Millet olmak acıda ve sevinçte birlik olmak, acıyı ve sevinci paylaşabilmek demektir.

Peki İstanbul Zeytinburnu nda yaşanan felaketin sebebi nedir, bundan kimler sorumludur

Bu soruya tek bir cümle ile karşılık vermek mümkün değildir. Çünkü, bu patlamanın tek sorumlusu olarak ruhsatsız dükkanda maytap ve havai fişek üreten kişiyi gösterirsek bundan sonraki faciaları önlememiz mümkün olmaz. Pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da toplumsal duyarsızlığımızın ve kural tanımazlığımızın payı büyüktür. Bir başka ifade ile toplumsal bir sorumluluk söz konusudur. Suçu topluma atarak birinci dereceden sorumlu olanları aklamak peşinde değilim. Ancak, bu ülkede düğünlerde atılan tabancalar karşısında gürültüyü kopartan medyada nedense son yıllarda  yaygınlık kazanan köylere kadar inmiş olan düğünlerdeki havai fişek gösterileri karşısında sergilenen duyarsızlığa dikkat çekmek istiyorum. Mahalle aralarındaki düğün salonlarının civarında  gece 23.00 ten itibaren başlayan havai fişek gösterileri bir facianın habercisi gibiydi. Hele hele falan kişi oğlunun düğününde 10 havai fişek attırmışsa ben niçin 15, hatta yirmi atmayayım şeklindeki yarışla birlikte iş zivanadan çıkmıştı. Elbette düğün demek eğlence demektir ama iş yarışa dönünce ve düğünlerde paraların havada uçuşması ile havai fişek gösterisinin bir zenginlik gösterisi ve yarış haline getirilmesi de ondan farklı değildir.

Buradan gelmek istediğim husus, halkımız arasında belediyelerin öncülüğü ile havai fişek gösterileri yaygınlık kazanmaya başlayınca bu alanda büyük bir talep oluştu. Talep artışı para ve kazanç demek. Para devreye girince bu işi bilen bilmeyen, yerinin uygun olup olmadığına bakmadan her köşede maytap ve havai fişek üretmeye başladı. Buna bir de denetimsizlik eklenince işler çığırından çıktı.Yani İstanbul daki patlamanın birinci sebebi para hırsı ise diğeri de insanımızın gösteriş merakıdır.

Bize ne oldu da para, hayatımızdan daha değerli hale geldi Bu anlayış değişmesinin temelinde neler yatıyor

Bugün ülkemizde kızlarımızın baş örtüsünü tehlike olarak gösterenler oturup parayı putlaştırmanın sonuçlarını araştırıp tartışsalar sanıyorum insanımıza bir hizmet yapmış olurlar. Bu arada bir takım hüküm ve kuralların uygulanmak için konulduğunu hiçbir zaman aklından çıkarmaması gereken insanımız nedense kuralları ihlal etmekte hiçbir beis görmüyor.Uygulayıcılar ise var olan kuralları uygulamıyor, uyguluyor gibi yapıyorlar. Neticede tam bir toplumsal laçkalık ve kuralsızlık yaşanıyor. Ne zamanki bir felaket ile yüz yüze geliyoruz o zaman herkes ayağa kalkıyor. Hatta düne kadar kuralları hiçe sayanlar en çok yaygara kopartanlar oluyor. İlgili memura yalvar yakar olup ihlal ettiği kuralı görmemesini isteyen, olmadı memuru kafaya almak için her yola başvuranlar kural tanımamazlığın bir gün kendilerine de zarar verebileceğini akıllarından çıkarmasalar ülkemiz çok daha güzel olacak. Bu arada önce kendimizi sonra da toplumu bu kural tanımamazlıktan nasıl kurtaracağımızı düşünsek ve tartışsak faydalı bir iş yapmış olmaz mıyız