HANİ derler ya komu oyunda, hem de yaygın biçimde, beklenenin de üzerinde veya tam uygun biçimde bir istek gerçekleşince, “Bundan iyisi can sağlığı...” Tam da öyle oldu Fenerbahçe’nin yenilenmiş kadrosunun karşısında Eskişehirspor bir topluluk bulması...
Kjaer’in cezası sebebiyle Avrupa maçında oynayamayacak olması üzerine Vitor Pereira Alves’e ortaklık için Ba’yı seçmişti. Risk miydi Evet! Çünkü Gekas vardı bu ikilinin karşısında. Ama kim bilebilirdi ki Es-Es’in yeni kadrosunun bir tek topu dahi bu oyuncuya ulaştırmaktan çok uzak olduğunu. Devam edelim... Sousa ve Meireles ve önlerinde gidiş gelişli Ribas... Nani ise genelde sağ kanatta çivili... Ortada da hem Fernandao ve de hem Sow... Bu kuruluş acaba Es-es’in işine yarayabilir miydi Kâğıt üzerinde belki de... Ama gerçekte mümkün olamazdı. Lavaw ve Causiç gibi karşılamadan yoksun, kendi başına buyruk iki orta alan varsa, hangi kadroyu, hem de isimli ve kariyerli oyunculardan kurarsanız kurun, işini kolaylaşır. Öyle de oldu. Bir de Alpaslan... Gelene vur, gidene vur, kalecini yor... Onur diye bir sağ kanat oyuncusu da vardı. Üçüncü ligde bile oynaması şüpheliydi. Hele hele soldaki yabancı... Kim bilir kaç para gitti bu fukaraya
Neyse, bütün bu avantajlara rağmen Fenerbahçe’nin ilk yarının büyük bölümünde uzun toplarla rakibin üzerine atak düşünmesine bir anlam veremedim. Ba’dan, Sousa’dan, hatta Hasan Ali’den kalkan 60-70 metrelik toplar sadece Fernandao’yu yormakla kaldı. Sow ise zaten şaşırıp kalıyordu. Ve de neredeyse ofsayta yakalanma rekoru kırılacaktı. Şimdi size ikinci golü hatırlatırım. Nasıl atıldı Ceza alanına yaklaşılırken paslar ve sonunda Ribas’ın sağ ayak içi pası ve Fernandao’nun kıvrılıp attığı müthiş şut... Şayet Fenerbahçe bu goldeki gibi işi baştan tezgâhlasaydı, Eskişehirspor’un bu gariban kadrosu lige en azından yarım düzinelik yenilgi ile başlardı.
Dönelim Pereira’ya... Ribas’ı ve Fernandao’yu rakip on kişi kaldıktan sonra alıp yerlerine ter atmaları, ya da konsantre olmaları düşüncesiyle Van Persie ile Alper’i alması çok doğruydu... Hatta morali biraz da olsa bozuk olan Topal’ı da, “Git istediğin gibi oyna” mesajıyla sahaya sürdüğüne yürekten inanırım. Çünkü rakip artık ağır farka izin verir hale gelmişti. Ama olmadı...
Hiç tek taraflı yazı yazmadık bugüne kadar... Buradan hareketle Es-Es’in bu Skibbe ile geçen sezon ligde kalışı kutlaması bu sezon için pek de hayırlı gibi gelmedi bana... Çünkü kadro da bir hayli erozyona uğramış durumda. Alınanlar belki de bizim ikinci kademe liglerimizin orta sıralarında oynayabilirler... Bir de bu takımın nasıl gol atacağını çok merak ettim...
Fenerbahçe’yle bitirelim... Sırada Avrupa maçı var. Sakın ola ki bu maçın ilk yarısının büyük bölümünde olduğu gibi uçurtma toplarla oynamak düşünülmesin. Rakibin ismi yok, ama ilgi çekici yabancıları var. Onlara kolay hareket edebileceklerini alanlar bırakmadan, topun arkasına geçip, tıpkı ikinci goldeki gibi organizasyonlar planlanarak oynanmalıdır...