Türklerle Kürtler ne yapılırsa yapılsın birbirinden koparılamaz bir bütündür.
O yıllardır süren PKK terörüne rağmen sosyolojik anlamda bu topraklarda yaşayan Kürtlerle Türklerin sosyal ve kültürel yaşantısındaki yakınlık devam etmektedir.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Arap, Boşnak bütün etnik unsurlar vatandaşlık bağının yanı sıra çok önemli bir oranda (%84,1) inanç, kültür, tarih ve kardeşlik duyguları ile birbirine bağlı yaşamaktadırlar.
SETA verilerine göre her üç Türk’ten birinin akrabası, her iki Türk’ten birinin komşusu Kürt. Kürt halkının çok önemli bir kısmı PKK’yı kendi temsilcileri olarak görmüyor.
Her şeyden evvel PKK Marksist-Leninist bir ideolojiye yaslanmaktadır ki Kürt halkının inanç yapısına hiçbir zaman uymamaktadır.
Kürt halkının da Türk halkının da mayasında İslam inanç ve kültürü vardır.
Bu güçle İstiklal savaşında küffara karşı birlikte savaştık, milli mücadele’de birlikte destan yazdık.
‘Kara Yılan Türküsü’ bir tarih olur da bunu söyler: “Atına binmiş de elinde dizgin/ Vardığı cephede hiç olmaz bozgun/ Çeteler içinde Yılan’ın azgın/ Vurun Kürt uşağı namus günüdür” İlhan Bey Türküsü de aynı derecede dinlenesi bir türküdür: “Netmeli de benim ağam netmeli/ Tomatiğe fişekleri itmeli/Almalı cepheyi hücum etmeli/Yetiş Kürt Uşağı Antep yanıyor/Dağların aslanı İlhan Bey gelsin/ Anneler de böyle yavru doğursun”
Çanakkale’de savaşıp gazi olan Şeyhbızın Aşiretinden Harun Efendi, Çanakkale cephesinde savaşıp ardından 1917 yılında Bağdat cephesinde şehit düşen Galatasaray Futbol takımının kuruluş yıllarında efsanevi futbolcusu Kürt Celal, Avrupa’da tahsil görürken savaşın başlaması üzerine tahsillerini yarıda bırakıp vatan için savaşmaya gelen Cemil Paşa ailesinin 6 ferdinden İbrahim Halil Bey ve Mehmet Naim Efendi Çanakkale savaşında, Şemsettin Bey Bağdat çöllerinde, Besim Bey ise Kafkas cephesinde şehit olan Kürt civanlardır.
Osmanlı’nın dağılıp yıkılmasına yol açan en önemli amil milliyetçilik ve ırkçılık cereyanlarıdır.
Bugün ülkemizde de aynı oyun oynanmakta, Kürtlerle Türkler birbirine düşürülmeye çalışılmaktadır.
PKK Kürt halkı adına korsanca sözcülüğe soyunmuştur. Kürt halkını kendine siper ederek kan döküp sokakları savaş alanına çevirmektedir.
Hedefi gayet açıktır: Bölge insanının çaresizliğinden yararlanarak yüzyıllardır kardeşçe yaşamış insanları karşı karşıya getirmek.
Öfkenin yön değiştirmesini sağlamak. Yalan haberler, provokasyonlar ve infiallerle kitlesel çatışmaların fitilini ateşlemek…
Ajanslara yansıyan kundaklamalar ve masum insanlara etnik kimliğinden ötürü saldırılar hep bu yangını oluşturmak içindir.
Ormana yanan bir izmariti atıp kaçmak gibi bir şey.
Bu oyunu boşa çıkarmanın yolu bellidir. Kürt-Türk daha bir sıkı kucaklaşmak. Komşuluğu daha bir geliştirmek, akrabalığı daha bir muhafaza etmek.
Öfkemiz kimliklere ve kişiliklere değildir. Gözü dönmüşlüklere, vahşete, hainlik ve canavarlıklardır lanetimiz.
En büyük zırhımız kardeşliktir.
Şayet bu bağı yitirirsek işte o zaman kendi ellerimizle ayaklarımızın dibine mayın yerleştirmiş oluruz.
Aynı tavrı Kürt kardeşlerimiz de Türt kardeşleri için göstermeli. Acılarını acıları bilmeli. Bir bütün olduklarını sloganla değil tavırlarıyla ortaya koymalıdırlar.
Bu o kadar zor değil. Yeter ki mahrecimizi ve menşeimizi unutmayalım.
İşte o zaman yaşadığımız dünya, aldığımız nefes bize ‘insan insanın kurdu’ değil, yurdudur gerçeğini hatırlatacaktır.