Çocukluğumu hatırladım. Köyümüzde elektrik olmadığı için herkesin bir el feneri vardı. İçine üç tane büyük pil konurdu. Verdiği ışık oldukça güçlüydü, ta uzakları aydınlatırdı. Babalarının ya da abilerinin fenerini eline geçiren haylaz çocuklar, büyüklerce çok büyük bir ayıp olarak görülmesine rağmen, karşıdan gelen kişinin gözüne tutarak, onun önünü görmesine engel olurlardı. Gözüne fener tutulan kişi bir müddet kendini toparlayamaz, gözlerini ovuşturur dururdu.
Bu da nereden çıktı diyebilirsiniz. Şimdi her yerde elektrik var, hatta her taraf pırıl pırıl El fenerleri de artık tarih olmuş veya bazı yerlerde nostaljik bir unsur olarak vitrinleri süslüyor. Haklısınız...
Son günlerde yaşadığımız yapay gündemler sebebiyle bu hadise aklıma geldi. Birileri ne adına bilemem ama hatta siz vatanperverlik dahi diyebilirsiniz, gündem oluşturmaya ve insanların ileriyi görmelerine engel olmaya çalıyorlar. Türkiye gerçekten hassas bir ülke Hiç umulmadık basit bir hadise koskoca ülkeyi ayağa kaldırmaya yetiyor da artıyor bile... Hatta bir kişinin söylediği bir söz, ya da yaptığı bir hareket yetmiş milyonu hop oturtup hop kaldırabiliyor. Ülkenin bu hassasiyetini veya bu huyunu cin fikirliler, bu yüzden gündem oluşturmakta hiç de güçlük çekmiyorlar. Birisi "deli var!, hırsız var!, yangın var!" veya "batıyoruz!" diye bağırıyor, herkes onun peşine takılıp linç sendromları yaşanıyor. Oysa bu şekildeki tavırlar ülkenin ilerlemesinin ciddi engelleridir.
Tokat ın Reşadiye ilçesinde meydana gelen hadiseyi bir hatırlayınız. Herkes tarafından depremin günlerce önceden bilinmesinin mümkün olmadığı bilindiği halde, bir büyük bilim adamı, "3-10 Nisan tarihleri arasında 7.2 şiddetinde Reşadiye de deprem olacak" dedi diye bütün Reşadiyeliler sokağa döküldü. İstanbul dan bilim adamları kalkıp Reşadiye ye gitti, güneş tutulması bahanesi ile hadiseye bilimsel bir araştırma boyutu kazandırılmaya çalışıldı. Oraya giden bilim adamlarının gitmeden önce, "Böyle bir şey olamaz, deprem önceden bilinemez" gibi açıklamalarına rağmen Değerli yer bilimi uzmanları incelemelerini yaptılar ve yerinde tesbit ettiler öncelenen kurgunun olmadığını ve olmayacağını
Deprem konusu böyle iken din konusu başka türlü olur mu hiç Türkiye tam bir cendereye sıkıştırılmış durumda iken, herhangi bir hocanın veya laikçinin söylediği din eksenli bir söz veya İslâm ı ve müslümanı hedefe gösterme gündemi belirlemeye yetiyor da artıyor bile... İşi biraz ciddileştirecek olursak Halkının büyük çoğunluğu müslüman olan bir ülkede, elbette İslâmiyet le ilgili gelişmeler olacaktır. Kutlu Doğum Haftası kutlanacaktır. Türk halkının büyük çoğunluğu müslüman olduğu için Türkiye, İslâm ülkeleri arasında yer alacaktır. Hatta Türkiye, İslâm Konferansı Teşkilâtı nın önemli bir üyesidir. Böyle bir özelliği dolayısıyla da, son dönemde bu örgütün sekreteryasına bir Türk seçilmiştir.
Halkının müslüman oluşu dolayısıyla Türkiye, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde, "müslüman kimliği" sürekli olarak dillendirilmektedir. Hatta Avrupa nın, kendisi gibi görmediği müslüman bir ülkeye bakışı yüzünden sıkıntılar yaşıyoruz. Bütün bunları görmezden gelerek, din eksenli söylemleri bir garabet gibi sunmaya çalışmak kimin işine yaramaktadır
Islahat Fermanı ndan beri İslâmî değerleri dillendirenler hep suçlu gibi sunuldu: Önceleri mutaassıp dendi. II. Meşrutiyet ten sonra mürteci, Cumhuriyet i takip eden yıllardan itibaren de gerici, yobaz gibi karalamalara maruz kaldı.
Türkiye bir yandan Avrupa Birliği tarafından kuşatılmış durumda iken, diğer taraftan Amerika nın elinde oyuncaklaştırılırken, etrafında bulunan ülkeler de sürekli çemberine alınırken, hâlâ burnunun dibine kadar gelmiş ateşin sıcaklığını hissetmeyip, vatandaşlarının tercihlerini tehlike görüp veya gösterip irtica çığlıkları atılıyorsa, hakikaten bu işte bir terslik var demektir. İnsanları birbirinden uzaklaştırmak, birbirine düşman etmek çok kolaydır. Önemli olan zoru başarıp birlik ve beraberliği gerçekleştirmektir. Aksi halde yarın çok geç olabilir.
Amerika ne idüğü belirsiz bir kimliği ve üç yüzyıllık geçmişi ile övünürken, Avrupa, tarihte birbirini kıyasıya yemiş, yok etmek için her türlü yola başvurmuş milletlerden oluşan Avrupa Birleşik Devletleri ne doğru yol alırken; siz geçmişinizi inkâr etmekle, toplumu birleştiren, kaynaştıran, maya tutmasını sağlayan değerlerle alay etmekle kimin ekmeğini yağ sürdüğünüzü biliyor musunuz Türk halkın kendi içinde birbirleriyle anlaşamamasının yanı sıra, yabancılarla daha iyi anlaşıyor durumda olmasının sorumluları kimlerdir
"Vatan bir bütündür, onu asla parçalatmayız" ezberi sürekli söyleniyor. Böyle bir düşünceye elbette hiçbir vatan severin itirazı olamaz. Fakat vatanın bütünlüğü için, bütünlüğünü kuvvetlendirmek için ne yapıyorsunuz "Parçalatmayız" derken, sorumluluğunuz içinde insanları ortak değerler etrafında birleştirmek için hangi gayreti gösteriyorsunuz
Müslüman olan halkın peygamberinin doğumunu kutlamasını, bir suç unsuru olarak görüyor ve gösteriyorsanız, inandığı kitabı okuyup anlaması için önüne engeller koyuyorsanız, bir yandan din ve vicdan özgürlüğü vardır deyip, diğer yandan inandığı değerleri yaşamasını dinin sosyalleşmesi olarak algılayıp suç unsuruymuş gibi sunuyorsanız, hangi birlik ve hangi beraberlikten bahsedebilirsiniz
Geriye ne kalıyor, kuru fasulye ve bulgur pilavı Kuru fasulye ve bulgur pilavı bizim en büyük millî değerimizdir. Onlara asla söz söyletmeyiz. Bu iki değerimiz bizi birleştirmeye, sonsuza kadar birlik ve beraberlik içinde yaşamamıza yeter mi diyorsunuz Geçen gün bir arkadaşım, kuru fasulye ve bulgur pilavına "amele yemeği" diyerek dil uzattı, çok gücüme gitti! Kanıma dokundu. Elime havucu alıp dövmek geçti içimden...
Amerika, doğu komşumuz İran hakkında iyi şeyler düşünmüyormuş, hatta Irak gibi ona da saldırıp oraya da "demokrasi" götürecekmiş "Oh olsun" mu diyorsunuz, zaten hak etti, Şu çelimsiz adam Ahmedinejad bir türlü dilini tutamıyor mu diyorsunuz Bütün bize yansıyanların, güdümlü medyalar vasıtasıyla birileri tarafından yansıtıldığını mı söylüyorsunuz Ne ayıp
Irak ta nükleer silâh var demelerine rağmen, bu tür silâhların olmadığı sonradan anlaşıldı mı demek istiyorsunuz Ne önemi var ki Amerika, İran a niçin diş biliyor İran ı da saf dışı ederse sonra ne olacak mı diyorsunuz Bizim etrafımızı mı kuşatıyorlar
Biz Irak ın bütünlüğünü savunuyoruz. "Irak bir bütündür, asla parçalanamaz." Kuzey Irak ta bizim haberimiz olmadan bir şeyler mi oluyor diyorsunuz Amerika dostumuz bizim! Kuzey Irak, Doğu Anadolu, Batı İran mı Ne demek istiyorsunuz
En büyük tehlike mi
"Cin birileri" fener tutuyor gözümüze, önümüzü göremiyoruz!