Sık sık dile getirdiğim farklılıklara tahammülümüzün olmadığı gerçeği ile 10 Kasım günü yayınladığım "Hangi Atatürk " başlıklı yazıma aldığım tepkilerle bir kez daha yüz yüze geldim. Bu yazımda birisi Balıkesir Hutbesi olmak üzere Atatürk ün 3 ayrı konuşmasından bölümler almış ve okuyucularımın dikkatine sunmuş, bu arada ülkemizdeki bazı grupların toplumun geneline ters düşen söylemlerine Atatürk ü gerekçe olarak sunmalarına  dikkat çekerek  "Siz hangi Atatürk ten yanasınız " diye sormuştum.

Bu yazı üzerine iki farklı tepki aldım. Daha doğrusu gelen tepkileri iki grupta toplamak mümkündü. Birinci grupta olanlar Atatürk ün onca konuşmasından üç alıntı yaparak  topluma yansıtmama bozulmuşlar hatta, "Siz, Atatürk ün bu düşüncelerini yobazlara anlatın" diyerek öfkelerini açığa vuruyorlardı. Tepkilerin diğer bölümünde ise Atatürk ü koyu bir Müslüman olarak gösterme çabasında olduğum ileri sürülerek, bundan ne kazanacağım soruluyordu.

Her iki tepkinin sahipleri de bana göre tahammülsüz, kendi doğrularından başka doğru kabul etmeyen bir diğer ifade ile düşüncelerinin yobazları idi.

Hemen belirteyim ki, maksadım Atatürk ü ne koyu bir Müslüman göstermekti ne de bunun aksini iddia etmek. Atatürk yaptıkları ve söyledikleri ile ortada bir kişiliktir. Bir kısım Atatürk çülerin Atatürk ü din düşmanlıklarına siper  yapmaları sebebiyle yaptığım alıntılardan rahatsız olmalarını anlıyorum ama, Atatürk ü dindar gösterme gayreti içinde olmakla suçlayanları anlayamıyorum.

Allah tüm insanları inanmak ve inanmamakta serbest bırakmıştır. Bu dünyanın imtihan hayatı oluş da bu serbest bırakıştan kaynaklanmaktadır. Artık bu gerçeği herkesin anlaması gerekiyor.

Kaldı ki, bazı Atatürkçüler beni Atatürk ü dindar göstermekle suçlamak yerine ellerinde bunun aksini gösteren delilleri aktararak kendi tezlerini kuvvetlendirebilirlerdi. Ya da Atatürk ün zamana ve şartlara göre farklı görüşler ileri sürdüğünü yazabilirlerdi. O zaman da Atatürk ü toplumu kandıran kişi durumuna düşürmüş olabilirlerdi. Benim yapmak istediğim husus yaptığım alıntılarda açıkça görülüyordu. Birinci husus Atatürk ün bu ülkede halkın egemenliğini yerleştirmek için yola çıktığı, ancak Atatürk ten sonra yönetimi ele geçiren bazı çevrelerin millet egemenliğini rafa kaldırdıklarını, halkı güdülecek sürü gibi algıladıklarını göstermekti. Nasıl olup da darbelere Atatürkçülük adına destek verildiğini sorgulamaktı. Bir diğer husus ise Atatürk ün olduğundan farklı gösterildiği, belli konuşmalarının laikçiler tarafından gözardı edildiğine dikkat çekmekti.

Maksadım Atatürk  ne ise öyle anlaşılmasını istemekten ibaretti. Atatürk benim alıntılarımla ne koyu bir dindar ne de bir kısım çevrelerin göstermeye çalıştığı gibi din düşmanı olur. Unutulmamalıdır ki, bu konuda hepimiz hesabımızı ahirette vereceğiz. Orada iki yüzlülük mümkün değildir.. Hayat boyu yaptıklarımız önümüze konacak, hiçbirini reddetme imkanımız olmayacaktır.

Bir yorum yapmadığım ve sadece Atatürk ün konuşmalarından alıntı yaptığım için farklı çevrelerin böylesine öfkeye kapılması sanıyorum ülkemizin ana problemini oluşturuyor. Atatürkçüler nasıl anlıyorlarsa üzerinde hiç düşünmeden benim de öyle anlamamı, karşı olanlar da kendileri Atatürk ü nasıl anlıyorlarsa herkesin öyle anlamasını istediği sürece bu ülkede barış ve huzur nasıl sağlanabilir Bırakın herkes kendi birikimi ve kabiliyetine göre anlasın. Bunda ne sakınca var

Ne zaman insanları fabrikasyon imalat gibi aynı boyda, aynı anlayışta tek tip olarak görme arzumuzdan vazgeçeceğiz Herkesi aynı anlayış içine hapsetmeye çalışmak hâlâ Orta Çağ karanlıklarında kalmadı da günümüz Türkiye sinin hakim anlayışı mı oldu Böyle ise yazıklar olsun.