İşin şakası yok; Batı, batıyor. Nedeni gayet basit. İnsanlık namına üretecekleri, paylaşacakları bir şeyleri kalmadı.

Meşhur bir deyim var: «Sözün bittiği yerde kavga başlar» diye. Batılı onun için silahını doğrulttu; kafasını kaldıran herkese. İster Batılı olsun isterse farklı kimseler, onlar için fark etmez. Şu anda Batı uygarlığı, sözünü silahla onaylatmak istiyor.

Bu durumda Batılı, rakip de kabul etmiyor. Çünkü Batı tarzı modernleşmenin belleğinde rekabete düşmanlık var: Bakınız, bu günkü Batı sistemini oluşturanlardan biri olan Nicola Machiavelli öyle diyor; «sen rakibini yok etmezsen, rakibin seni yok eder...”

Yani, adamlarda paylaşma yok; rakibi refik görme anlayışı hiç gelişmemiş.

Yaklaşık olarak 300 yıldan beri dünya hâkimiyetini elinde bulunduran Batı-Siyonist ittifakı, yolun sonuna gelmiş bulunuyor. Çünkü ellerinde milletleri oyalayacak bir şeyleri kalmadı. Artık, bundan sonra Batı, -şayet ayakta kalabilirse- ancak, kendisini tekrar eder. İnsanlığa sunabileceği hiçbir şeyi yoktur Batı’nın.

Erhamür Rahimin olan Rabbimiz, tıpkı kameri aylarda olduğu gibi; Medeniyet ve hâkimiyeti de insanlar arasında döndürüyor. Bir sistemin doğru ve yanlış olması, insanlık için faydalı veya zararlı olması, durumu değiştirmez.

Bütün sistemler süre ile sınırlıdır. Tarihte olan; Roma hâkimiyeti, Yunan sistemi veya Firavun düzeni... Günümüz dünyasında bunların hiç biri devam etmediği gibi, Batı medeniyeti de ilelebet devam etmeyecektir. Dünyada, canlıların ve eşyanın olduğu gibi; sistemlerin de bir ömrü vardır.

Evet, Batı, sistemi bütün kurumlarıyla birlikte yok olup gidecektir. Sebeplerini, elimizden geldiği kadar, yukarıda izah etmeye çalıştık. Şimdi, en can alıcı soruyu sorup cevap bulmaya çalışalım:

Batı sistemi çöktüğünde -şüphesiz ki çökecektir- yerine nasıl bir sistem kurulacak?

Hiç tereddüt etmeden ifade edelim:

Dünyaya, İslâm egemen olacaktır.

Tabii ki, Müslümanların çok çalışması lazım; dünya hâkimiyeti için, epeyce ter dökülmelidir, bunun farkındayız. Ancak, çare de, çözüm de sadece ve sadece bizim kaynaklarımızda mevcuttur. Yeter ki Müslümanlar , kendi kaynaklarına dönsün ve oradan beslenmeye başlasınlar.

Dünyada bunu hak eden tek bir millet var; o da Müslümanlardır. Geçmişte olduğu gibi gene biz bu işi başarabiliriz. Yeter ki şu ölü toprağını üzerimizden atalım; yeter ki, silkinip kendimize gelelim. Kısacası; yeter ki biz, biz olalım.

Batı, dünya hâkimiyetini eline geçirdiği andan itibaren; kan ve gözyaşı eksik olmadı. Çünkü bunların anlayışında «Hak» mefhumu yok. Bunlar, gücü hak sebebi sayarlar. Ben güçlüyüm, onun için de haklıyım diye inanırlar. Hâlbuki bizim inancımızda haklı olan güçlüdür.

Batı sistemi yolun sonuna geldi. Teslim bayrağını çekmek mecburiyetindeler. Asıl mesele biz buna hazır mıyız? Çünkü hazırlıklı olanlar uzun süre hâkimiyetlerini devam ettirirler.