Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, 10 Kasım’da Anıtkabir ziyaretinde özel deftere “barışın, adaletin egemen olduğu Türkiye inşa edene kadar durmadan, dinlenmeden yürüyeceğiz” diye not düşmüş!

Özel deftere düşülen bu not, pek çok gerçeği dile getiriyor!

Hiç şüphesiz böylesine bir not özellikle ülkemizde barış ve adalete duyulan özlemi dile getirmiş oluyor.

Bugüne kadar ülkemizde barış ve adalet egemen kılınmış olsa hiç böyle bir notun düşülmesine gerek kalır mıydı?

Elbette ülke olarak zor günlerden geçtik!

Ve hâlâ da zor günler yaşıyoruz.

Pek çok badirenin atlatıldığı inkârı mümkün olmayan bir gerçek!

Ülkemiz coğrafi konumu itibarıyla dış güçlerin ilgi odağı halinde bulunuyor!

Dış güçler bu coğrafyada istedikleri gibi at koşturabilmek için oyun üzerine oyun kurup, tezgâh üzerine tezgâh açıyorlar.

Tüm gayretleri bu coğrafyada yaşayan insanları birbirine düşman etmek ve birbirleriyle çarpıştırmak.

Bunun için yıllardır önce terör örgütlerini kuruyor, sonra da o örgütleri sahipleniyorlar.

Maddi ve manevi desteklerini esirgemiyorlar.

Terör örgütleri marifeti ile iç barış dinamitleniyor.

Barışın dinamitlendiği ortamda da adaleti egemen kılmak mümkün olmuyor.

Evet, özel deftere düşülen bu not, bir Türkiye gerçeğinin dile getirilmesinden başka bir şey değil.

Barış ve adaletin egemen olmasına duyulan özlem umarız dile getirildiği gibi hayata da geçirilebilir.

Bu coğrafyada barış egemen olursa, adalet egemen olursa bundan herkes kârlı çıkacaktır.

Sadece dış güçler bundan hoşlanmayacaktır.

Kaygımız dış güçlerin bu olumlu yaklaşımın tekerine çomak sokmaya kalkışmasındandır.

Zira barış ve adaletin egemen olduğu bir ortamda onlar emellerine ulaşma fırsatını bulamayacaklardır.