Bismillahirrahmanirrahim

ABD ’NİN ciddi bir sebep göstermeden Türkiye vatandaşlarına vize ambargosu uygulamaya girişmesi gerçek niyetini bütün açıklığıyla gösterdi. ABD vesayet savaşlarıyla Irak ve Suriye ’deki bölünmeyi son noktaya getirdi. Suriye’nin kuzeyinde bir güvenlik koridoru oluşturdu. Muhtemel savaşta kullanılmak üzere o bölgeye 3 bin tırlık silah ve mühimmat yığdı. Geri almamak üzere PYD’yi ağır silahlarla donattı.

Bölgede yaşananlar ABD’nin Türkiye’ye karşı teyakkuz halinde olduğunu gösteriyor. Yani, coni namlusunu Türkiye’ye doğrulttu. Gizli veya dolaylı yoldan yaptığı entrikalar açık hale geldi. Türkiye bütün hazırlığını gelişen yeni duruma göre yapmalı.

Şunu baştan belirteyim ki, ABD reklam edildiği oranda güçlü değildir. Onu güçlü yapan İslam dünyasının işbirlikçi yöneticileridir. Vize ambargosu sonrası Türkiye’nin de ABD vatandaşlarına vize ambargosu uygulaması mütekabiliyete (karşılıklılık) uygun düşmüştür. Cumhurbaşkanı ve Hükümet’in ABD’ye karşı tepkileri yerindedir. Bunun korunması gerekir. ABD kendini deşifre etmiştir. Sömürgeci güce boyun eğmeyeceğimizi gösterme zamanıdır.

Cumhurbaşkanı, “Türkiye bağımsız bir ülkedir. ABD’ye muhtaç değiliz” türünden sözler ederken; son zamanlarda bazı yöneticiler işi alttan alarak tavizkâr sinyal vermeleri doğru değildir. Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Bir günde çözülür” sözü bunlar arasındadır. ABD’nin ne yapacağını görmeden, yaşananları yok saymak Türkiye’nin faydasına olmaz.

Türkiye, ABD’nin son durumunu dikkate alarak ABD’siz bir yol haritası oluşturmalıdır. ABD Türkiye’yi her fırsatta tuzağa düşürmeye çalışmıştır.

ABD İYİ NİYETLİ DEĞİL

EYLÜL ayında ABD’de Erdoğan’ın Trump ’la görüşmesinden 15 gün sonra bir anda aldığı vize ambargosu kararının çok yönlü analiz edilmesine ihtiyaç vardır. Vize ambargosu konusundaki bazı değerlendirmeler şöyle:

- Türkiye’nin Rusya ile yaptığı S - 400 Anlaşması ABD’yi rahatsız etmiştir. Türkiye’nin askeri harekâtını önlemeye yöneliktir.

- 15 Temmuz darbesinin arkasında ABD’nin olduğu konusunda ciddi deliller vardır. ABD darbedeki rolünün deşifre olmasından korkmaktadır.

- ABD, Türkiye ile İran yakınlaşmasını bölgedeki mevcudiyetine engel olarak görmektedir.

- ABD, Kuzey Suriye’de oluşturduğu güvenlik koridoru ve Kuzey Irak’ta oluşturduğu IKBY yapılanmasından sonra gelişen Türkiye, İran, Rusya yakınlaşmasını menfaatlerine aykırı görmektedir.

Bu ve benzeri yorumların hepsinin doğruluk payının yüksek olmasına rağmen, asıl dikkatimizi Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan güvenlik koridoruna çevirmek önceliği vardır. Çünkü silah yığınağı buraya yapılmıştır. Bölgedeki bütün terör örgütleri üzerinden Türkiye ile vesayet savaşları başlatması ihtimali vardır.

Türkiye, hele vize olayı sonrası çok hassas bir sürece girmiştir. Gün, el ele verme zamanıdır. Bu süreçte Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na, “Ne cahil adamsın!” sözüne, Kılıçdaroğlu’nun, “Sözlerimi anlayacak kıratta değilsin” şeklinde cevaplaması türünden ağız dalaşı basitlikleri sona erdirilmelidir.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Dış politika büyük ustalıkla yönetilmeli” diyerek isabetli çözümler sundu: “İki kırmızı çizgimiz var: 1. Türkiye’nin güvenliği, 2. Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü.” (11. 10. 2017)

ABD YAPTIRIMDAN ANLAR

ABD’NİN başımıza terörü musallat etmesi, 15 Temmuz’u hazırlaması, İncirlik’ten bölgeyi yönetmesi, vize ambargosu gibi tuzaklarından sonra; Türkiye, krizi değerlendirerek ülkeyi conilerden temizlemelidir. ABD’nin bir an önce ifsat yuvası haline getirdiği İncirlik’ten çıkarılması gerekir. Hatta bütün askeri üslerinden.

ABD’nin Türkiye’ye vize uygulaması ilk değil. 1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra da silah ambargosu koymuştu. Buna rağmen Türkiye 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurdu. 25 Temmuz 1975’te ABD’ye nota verdi. ABD ile Savunma İşbirliği Anlaşması’nı iptal etti. ABD’nin Türkiye’deki üs ve tesislerini TSK’nin kontrol ve denetimine verdi. ABD’siz yoluna devam etti. Bugün Türkiye aynı iradeyi gösterebilirse söylenen sert sözlerin faydası olur. Çünkü ABD sözden değil; güç ve yaptırımdan anlar.

Önümüzde merhum Prof. Erbakan gibi ferasetli ideal bir örnek var. 1992’de Meclis’te milletvekillerine yaptığı Irak ve Suriye ile ilgili uyarılar kademe kademe aynen gerçek oldu. Yine o günün bazı liderleri Körfez krizinden geçerken söyledikleri, “BM, Amerika ne der?” türünden sözleri karşısında celallenmiş; bugün Youtube üzerinden izlenme rekorları kıran şu sözleri söylemişti: “Vay canına ya! Bunlar sizi hipnotize mi ediyor Allah aşkına! Bizi Amerika mı yönetecek? Amerika’nın hoşuna gitmezmiş! Bana ne Amerika’dan; bana ne Amerika’dan!”

Bizi nice sıkıntılara sokan ABD’nin sırtını sıvazlama girişiminden uzak durmalıyız.