23 yıllık AK Parti iktidarı, verimli ve karlı kamu kurumlarını özelleştirerek, adeta para babalarına ve sermayeye peşkeş çekti. AK Parti iktidarının kalkınma stratejisi tamamen beton üzerine kurgulu durumda. Geçilmeyen köprü ve otoban, uçulmayan havalimanı, gidilmeyen hastaneleri inşa eden yandaş inşaat şirketlerine cebimizden milyarlarca liralık ödemeler yapıyoruz.

Tam bir Deli Dumrul hikayesi… Deli Dumrul, altından su geçmeyen bir derenin üzerine bir köprü yapmış… Geçenden 30 akçe, geçmeyenden ise döve döve kırk akçe alıyormuş.

AK Parti de memleketin her tarafına sözde yatırım diyerek uçulmayan havalimanı, geçilmeyen köprü ve otoban yaptı ama Deli Dumrul misali, biz oralara hiç uğramasak bile cebimizden milyarlarca liralık garanti ödemeler yapıldığı için, kelimenin tam anlamıyla söğüşleniyoruz.

Bir ülkenin kalkınma stratejisi üretim, istihdam ve ihracat ile belirlenmelidir. Cennetmekan Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan, iktidar ortağı olduğu dönemlerde bile “Ağır Sanayi” hamlesiyle memleketin her yerini fabrikalarla donattı… Erbakan Hocamız bu millete hizmet aşığıydı… İnsanlarımızın evine ekmek götürebilmelerinin ne demek olduğunu biliyordu… Hep “Üretim, üretim, üretim” için çabaladı. Bu ülkenin kalkınabilmesi, çağdaş dünyada ekonomik olarak güçlü olabilmesi için öncelikle memleketin her yerine fabrikalar kurulması, sanayi tesislerinin inşasının gerekliliğini biliyordu.

 Erbakan hocamızdan önce bu ülkede iktidar olanlar, memlekete bir şey lazım geldiğinde “Alalım” diyorlardı… Erbakan Hocamız ise iktidara ortak olduğu dönemlerde, “Hayır biz yapalım” diyerek bu zihniyete karşı çıktı… İşte O’nun bu karşı duruşuyla bugün memleketin bir çok bölgesinde üretim ve istihdam sağlayan fabrikalar vardır.

Ama bugün iktidarda bulunan AK Parti hükümeti ise işbaşına geldiği günden bu yana “Satalım” zihniyetiyle hareket etmektedir. AK Parti 23 yıllık dönemde memlekette ne kadar verimli ve stratejik Kamu Kuruluşu varsa, hepsini özelleştirerek adeta para babalarına, sermayeye peşkeş çekti. Hangisi doğru? En son aylarca maden işçilerinin direniş yaptığı Çayırhan Termik Santrali ve Maden sahası, 20 milyar liraya özelleştirildi. CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, burasının değerinin 164 milyar lira olduğunu söylüyor. Yani kamu zararı 144 milyar lira…

Türkiye ekonomik olarak çok zorlu bir süreçten geçmekte. TÜİK’in açıkladığı şaibeli işsizlik rakamlarında bile işsizlik yüzde 8.6 çıkmakta. Bu rakam geniş tanımlı işsizlik değil. Artık iş aramaktan yorulmuş, evde oturan ve baba parasına muhtaç olan işsizlerin sayısı milyonları buluyor. Neden? Çünkü, memlekette üretim ve istihdam zihniyetiyle yapılan hiçbir şey yok. Diğer yandan aldıkları üç kuruş dolayısıyla açlık ve sefalet içinde yaşayan emekliler bile bütçelerini denkleştirebilmek, geçinebilmek için iş arıyorlar.

Vatandaşlarımız, açlık sınırının altında kalan asgari ücret rakamlarına bile razı oluyorlar ama… Piyasada çalışabilecekleri iş yok. Bu fakirlik, sefalet tablosunun tek sorumlusu elbette iktidardır. AK Parti iktidarının sadece canımızı yakan, ceplerimizdeki cüzdanlarımızdaki parayı eriten enflasyonu düşürmek dışında sorumlulukları vardır.

Erbakan hocamızın ekonomi başdanışmanı Prof. Dr. Osman Altuğ, “Bir iktidarın en büyük sorumluluğu, insanlarına helalinden iş bulabileceği yatırımlar yapmak olmalıdır” diyordu. Bugün iş başında olan iktidarın böylesi bir kaygısı, böylesi bir çabası, böylesi bir sorumluluk duygusu var mı?

Altuğ hocamız, 23 yıldır işbaşında olan ve memleketin ekonomi tablosuna hiçbir şey üretemeyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile cennetmekan Erbakan Hocamızı kıyaslarken de ilginç bir değerlendirme yapıyordu. “Erbakan eylemdir, Erdoğan ise söylemdir”… Ne kadar doğru bir benzetme!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ağzını açtığında Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin 15 bin dolara çıktığından dem vuruyor. Ne kadar güzel! Peki, açlık sınırının altında maaş alan, akşam saatlerinde çarşı pazara çıkarak çürük çarık sebze meyve alarak, market market dolaşıp fiyat karşılaştırması yaparak, bütçelerini denkleştirmeye çalışanlar, Et ve Süt Kurumu önünde dondurucu soğukta saatlerce bir kilo kıyma bir kilo et alabilmek için kuyrukta bekleşen, Kent Lokantalarında 40 liralık menü için saatlerini harcayan emekliler kalkıp deseler, “Verin bizim 15 bin dolarımızı” Erdoğan’ın buna cevabı ne olur acaba?

Hatırlarsanız, geçtiğimiz yıl içinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Kamuda tasarruf” ile ilgili bir paket açıkladı. Sormak gerekiyor: Şimdiye kadar kamuda tasarrufla ilgili yapılan ne oldu?

AK Partili bir il başkanı da geçtiğimiz aylarda, “Cumhurbaşkanı bu yılı aile yılı ilan etti, ben de sabır yılı ilan ediyorum. Emekliler biraz daha sabredin, 2026 çok daha güzel olacak” demişti… Sabır yılıymış… Bu kaygısızların getirdiği ekonomik tablo dolayısıyla emeklilerin sabredecek gücü de mecali de kalmadı. Memlekette açlık ve sefalet ile mücadele eden herkesin sabır taşı çatladı…