Sağlık Bakanlığı bünyesinde doktorluk yapan aile hekimleri 3 gün iş bırakma kararı aldı.

Ülke çapında gerçekleşen protesto kapsamında, aile sağlık merkezlerinde çalışan hekimler, hemşireler ve ebeler iş bırakma eylemi yapıyor.

Gerekçe, 30 Ekim 2024 tarihinde yürürlüğe giren bir yönetmelik…

Ben esasen doktorların, öğretmenlerin yani halkın direk hizmet aldığı alanlarda görev yapanların -zorunlu olmadıkça- iş bırakmasının doğru olmadığı düşüncesindeyim. 

Ama şöyle bir araştırdım; aile hekimleri neden iş bıraktı, ne talep ediyorlar diye. Aile hekimleri diyor ki;

* “Yükümüz zaten ağır! Kendi işimizin haricinde şimdi bir de ayda 96 saat nöbet getiriyorlar. Nöbete gidemeyen aile hekimlerinin maaşlarından kesecekler. Bu kadar da olmaz ki!”

* “Yeni yönetmelik yapılan işin kalitesine değil sayısına değer veriyor. İş ve gelir güvencemiz ortadan kaldırılıyor. Yüzde 30'luk bir kesinti yapılacak. Kimse bu şartlarda hekimlik yapmak istemez.”

* “Aile hekimlerine, emekliliğine yansıyacak tek kalemden oluşan maaş ödenmesi gerekiyor. Gelire katkısı yüzde 20'yi geçmeyecek ve yapılan hizmetin niteliğini ödüllendiren bir performans uygulamasına geçilmelidir.”

* “Teşvik ödemesi alması için belirlenen performans kriterlerinin toplum sağlığına zerre faydası yok. Teşvik ödemesi için öne sürülen bu formülleri uygulamanın sonu, yenidoğan bebek ölümleri gibi olur.”

* “Eksilen 500 kişiden yine sorumlu olacağız ancak parası ödenmeyecek, neden?”

* “Kronik hastalıkların takibi ve koruyucu sağlık hizmetlerine ilişkin ödemelerde artış yapıldı. Bu kapsamda 65 yaş üstü kişiler ve yenidoğan izlenim uygulamaları da yer aldı. Bu uygulama yeniden düzenlenmeli!”

* “Yeni düzenlemelerle antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaç yazmamıza kota getiriliyor. Bu ilaçları az yazan hekimlere daha fazla ücret verilmesi planlanıyor! Ancak, bu durum biz hekimler ile hasta arasında çelişkilere yol açabilecek. Hekim ile hasta karşı karşıya getirilecek!”

* “Yeni düzenlemede günlük hedef muayene sayısı 75 olarak belirlendi. Bu durumda ASM'lerdeki hekimler ne kadar hasta bakarlarsa o kadar çok para kazanacaklar. Bu da hastalara daha az vakit ayırmak anlamına geliyor. Bu hüküm de yeniden düzenlenmeli…”

***

Aile hekimlerinin Sağlık Bakanlığı’ndan talepleri kısaca bu şekilde…

Bakalım nasıl bir çözüm yolu bulunacak?

ANAHTARIN SIRRI!

Milli Görüş’ün ikinci siyasi partisi Milli Selamet Partisi’nin amblemi anahtardı.

Bu anahtarın sırrı neydi?

* MSP anahtarının tutulacak kısmı kalp şeklindeydi; bu imanı simgeliyordu. Bu kısmın üstünde büyükçe bir nokta gibi duran yuvarlak ise aklı ifade ediyordu. İman ile akıl birleşince “aksiyom” meydana gelirdi.

* Aksiyom ne demek mi; “Aksiyom, Erbakan Hoca’mızın açıklamasıyla, bir sistemin olmazsa olmaz öğesidir, aksiyomlardan biri eksik kaldığında sistem sekteye uğrar, olmaz.”

* Anahtarın sapı da bunu tamamlardı. Anahtarın ‘kilidi açacak’ kısmında yana doğru dört çıkıntı vardı: Bu çıkıntılar da “takva, ihlâs, ihsan, ahlâk” dörtlüsünü sembolize ediyorlardı.

* Bunların altında çizgi gibi çekilmiş bir de kabartı vardı ki, o da “sıratı müstakim-istikamet üzere olmayı” anlatıyordu. Amblemdeki anahtarın şekli de bütünüyle Besmele’nin ta kendisiydi.

* Besmele ise Kur’an’ın anahtarıydı.

* Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından amblemin içinde Allah yazdığı gerekçesiyle MSP’ye uyarı geldi.

* MSP’nin ilk kongresi 21 Ocak 1973 tarihinde yapıldı. Kongreye Konya bağımsız milletvekili sıfatıyla Erbakan’ın gönderdiği tebrik büyük alkış topladı.

* Bunu fırsat bilen Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, Samsun konuşmasında, “MSP, MNP’nin devamıdır” şeklinde ihbar nitelikli bir konuşma yaptı.

***

Neden anlattım, MSP’nin amblemini ve anahtarın sırrını?

Eski İYİ Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun kurduğu Anahtar Partisi’nin amblemi MSP’nin amblemine benzetildi!

Tıpa tıp olmasa bile büyük oranda aynı!

Anahtar Partisi’nin amblemi olan “anahtar”ın ne anlama geldiğini şimdilik bilmiyoruz ama kadim bir Milli Görüşçü ağabeyimin bana bu hususta attığı iki kelimelik bir mesajıyla yazımı tamamlamak isterim;

- “Taklitlerinden sakınınız!”

 ‘KAYYUM’ DEĞİL; DOĞRU OLAN ‘KAYYIM’!

Seçilmiş belediye başkanlarının yerine atanan resmi görevliler genel basında ve medyada “kayyum” olarak adlandırılıyor.

Kayyum kavramı, malum, Allah’ın (C.C.) 99 isminden birisi. Esmaül Hüsna’dan. Sözlükte “doğrulup ayakta durmak, devam ve sebat etmek, bir işin idaresini üzerine almak, gözetip korumak” anlamındaki kıyâm kökünden… “Her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kâinatı idare eden” demektir.

Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Ansiklopedisi’nde bu kavramı, ‘kayyum’u açıklayan Prof. Dr. Bekir Topaloğlu şunları ifade ediyor;

* “Sözlükte “doğrulup ayakta durmak, devam ve sebat etmek, bir işin idaresini üzerine almak, gözetip korumak” anlamındaki kıyam kökünden mübalağa ifade eden bir sıfat olup “her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kâinatı idare eden” demektir. Kıyam kökünün ifade ettiği manaların ilki maddî ve yaratılmışlık unsurları taşıdığından Allah’a nispet edilmemekte, diğerleri ise ulûhiyyet makamına yakışacak bir muhteva çerçevesinde kayyûm ismi içinde mütalaa edilmektedir.”

* “Aynı kökten türeyen kāim sıfatı iki yerde, makām ve kayyûm da üçer ayette Allah’a izafe edilmiştir. Müfessirlerin çoğunluğuna göre Âl-i İmrân sûresinde (3/18) Allah’ın birliğini vurgulayan ayetteki kāim kelimesi, “her fiil ve buyruğunda adaleti ayakta tutup hikmeti gerçekleştiren” manasıyla (Mâtürîdî, vr. 73b; Şevkânî, I, 295) Allah’ı nitelemektedir…”

Böyle devam ediyor…

***

Peki, ‘kayyım’ ne demektir?

Yine aynı kaynağa baktım; Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Ansiklopedisi’ne… “Kayyım” kavramını yazan İsmail Özmen şunları ifade ediyor; 

* “Sözlükte “bir işi yerine getiren, üstlenen kimse” anlamına gelen kayyım kelimesi terim olarak “hâkim tarafından kısıtlı, gaip vb. kişiler adına hukukî tasarrufta bulunmak üzere tayin edilen kimse” şeklindeki geniş anlamı yanında “vakıf mütevellisi” ve “camilerin temizlik işlerini yapan görevli” anlamında da kullanılmıştır.”

* “Kelime Allah’ın isimlerinden olan “kayyûm” ile de karıştırılmıştır. İslâm hukukunda ehliyetsizlik veya eksik ehliyet sebebiyle kişinin kısıtlanması durumunda hukukî tasarrufları velî, vasî veya kayyım vasıtasıyla denetim altına alınır.”

***

Kısacası, ‘kayyum’ değil, doğrusu ‘kayyım’ olacak…

***

Bu arada iki düzeltme daha; ‘umut’ yerine ‘ümit’, ‘oysa’ yerine ‘hâlbuki’ kavramları doğru olanı…

---