DÜNYANIN imarı mı önceliklidir, yoksa âhiret için

çalışmak mı daha önemlidir

Dünya elbette, Kur anın Sünnetin akl-ı selimin hikmetin

ışığında imar edilecektir ama Müslüman bu işi yaparken mutlaka âhirete yönelik

olacaktır.

Âhireti unutup kendini yüzde yüz dünya işlerine vermek

gafletin de ötesinde vahim ve öldürücü bir sapıklık olur.

Âhireti unutmak bütün kötülüklerin ve felaketlerin

anasıdır.

Adam veya kadın dıştan Müslüman, hattâ dindar ve sofu

geçiniyor ama âhireti tamamen unutmuş, kendini dünya işlerine kaptırmış

gidiyor. Bu ne korkunç bir dengesizliktir.

Kur anda Her can ölümü tadacaktır buyruluyor. Müslüman

halka ölüm sık sık hatırlatılmalıdır.

Ölüm, sağduyulu insanlar için ne büyük öğüt ve vaazdır.

Âhirette hesap vereceğini unutan kimseler dünya

azgınlıklarına kapılır ve mânen iflas ederler.

Âhirete inanan bir mü min bu inancı ile birlikte nasıl

rüşvet alabilir .. Nasıl haram yiyebilir .. Nasıl ribaya bulaşabilir

Dilde kalan, gönle inmeyen kuru lâfla âhirete inanmakla

iş bitmez. Âhiret inancını kalbine iyice yerleştirmek gerekir.

Din hocalarının, ziyalı Müslümanların temel

vazifelerinden biri halkta âhiret inancını diri tutmaktır.

Başkasının karısına, kızına, bacısına şehvetle bakan

âhireti hatırlayınca ürperir, gözlerini başka tarafa çevirir ve tevbe eder.

Kalbinde sağlam bir âhiret inancı olan kişi hiç devamlı

olarak yalan söyleyebilir, gıybet edebilir mi

1950 li yılların sonlarında Ankara da Boğaziçi lokantası

sahibi Recai bey ile sık sık görüşürdüm. Gerçek dindar, ehl-i tarik bir

kimseydi. Yaşlı annesini anlatırdı. Kadıncağız, sabah namazından sonra

seccadesinde otururken başına bir kefen geçirir, kaç dakika sürüyorsa

tezekkür-i mevt (ölümü hatırlamak) yaparmış. Müslüman ölümle, âhiretle, hüsn-i

hâtime ile böyle içli dışlı olmalıdır ki, azıp kudurmasın.

Hz. Ömer bir adam tutmuş, her gün geliyor ve Ey Ömer

öleceksin, sakın ölümü unutma! diyormuş. Bir müddet sonra adamın işine son

vermiş, adam sebebini sormuş, Sakallarıma saçlarıma ak düştü, artık sana

ihtiyacım kalmadı demiş.

Âhiret konusunda gaflete düşen Müslüman bir toplumun hali

nice olur .. Halimize bakın, bugün bizim içine düştüğümüz durum gibi olur.

(İkinci yazı)

Yazabildiğim Kadar Yazmalıyım

HER şey olacağına varır Bilmeyen mürekkep cahillere en

basit gerçekleri anlatmak deveye hendek atlatmaktan zordur Yatakta uyuyanları

uyandırmak kolaydır da, ayakta uyuyanları uyandırmak çok zordur, belki de

imkansızdır

Müslüman bir toplumun başına gelebilecek büyük

felaketlerden biri, herkesin kendi kafasına göre, kendi re y ve hevası ile

düşünüp karar vermesidir

Tek bir Ümmet olmayınca, bu Ümmet in başında kendisine

biat ve itaat edilen râşid bir Halife bulunmayınca olacağı buydu.

Bugünkü durum iyi midir kötü müdür İyiye mi gitmektedir,

kötüye mi .. Bu konuda bile fikir birliği yoktur.

Bugünkü çok kötü durum karşısında yazılarıma son vermeyi,

bir köşeye çekilmeyi düşünmüyor değilim. Hizmetim çok küçük de olsa, vazifemi

terk etmiş olacağımdan bunu yapmıyorum, yazmaya devam ediyorum.

Sadece bir kişinin uyanmasına, toparlanmasına vesile

olsam, bu benim için büyük bir başarı olur Bir tek insanı bile uyaramasam, en

azından vazifemi yapmış olurum.

Doksan yıldır rüzgar ektiler, rüzgarlar büyüdü fırtına

oldu, fırtınalar kasırgaya dönüştü. Korkunç bir tayfun yaklaşıyor.

Din konusunda yazdıklarımın doğru olduğunu kesinlikle

biliyorum İslamın iki kere iki eder dörtlerini yazan bir kimse yanılmaz

Din konusunda Cumhur-i Ulemanın dediği haktır.

Şazz görüşlere, izahlara itibar edilmez.

İki kere iki eder dörtlerden biri: Namaz İslamın, imandan

sonra ikinci temel şartıdır ve Ümmet tarafından kılınması gerekir. Bu konuda

Kur ana, Sünnete dayanan bin dört yüz yıllık icma vardır.

Bir başka temel gerçek: Sevad-ı âzam olan Ehl-i Sünnete

göre akıl dinin kaynağı değildir, dini anlamanın vasıtası ve aletidir.

Üçüncü iki kere iki eder dört: Resulullah biz Müslümanlar

ve insanlar için en güzel örnek ve modeldir. Kurtuluş ona iman etmekle,

getirdiği Kitabı Dini hayata uygulamakla olur.

Dördüncüsü: Bütün mü minler tek bir Ümmet oluşturur.

Beşincisi: Ümmetin başında, kendisine biat ve itaat

edilen râşid bir Halife bulunması gerekir.

Altıncısı: Allah ın inzal ettiği hükümlere aykırı

hükümler Müslüman bir toplumu selamete, hidayete, afiyete götürmez.

Yedincisi: İlmihalini öğrenmek, öğrendiği bilgileri

hayata uygulamak, kadın erkek her Müslümana farzdır, boynuna borçtur.

Sekizincisi: Haram kazanmak, haram yemek, haramla zengin

olmak yasaktır. Müslüman bir toplumda haram yeme yaygın ve yoğun hale gelmişse

onun durumu ve geleceği çok kötüdür.

Dokuzuncusu: Halka, İslam ı doğru olarak öğretmek ve

anlatmak, bilenlerin üzerine vazifedir.

İşte bu fakir böyle kesin gerçekleri yazmaya devam

edecektir.

Mümkün olduğu kadar günlük dedikodulara, boş konulara

temas etmeyeceğim.

Önemli sanılan nice konu vardır ki, iki rekat gayr-i

müekked namaz kadar kıymeti yoktur.

İslam ın önündeki en son ve en büyük engel cahil

Müslümanlar ve din sömürücüsü sahtekar haşarattır. Bunlarla başa çıkmak çok çok

zordur.

Evet bir tek kimseye faydalı olabilsem, benim için büyük

başarı olur.

Kimseye laf anlatamasam bile vazifemi yapmış olurum.

Yazabildiğim kadar yazacağım inşaallah.

(Hâmiş: Nefsanî beyefendi hazretlerine Bendeniz sizin

gibi önemli ve değerli bir kimse değilim. Hizmetim de büyük ve önemli bir

hizmet değildir. Çok az, zerre kadar bir hizmet edebiliyorsam ne mutlu bana.

Sizin nefsaniyetinize, kendinizden menkul büyük ve engin hizmetlerinize gölge

düşürmek aklımın köşesinden geçmez. Müsterih olunuz. Arz-ı ihtiram eylerim

efendim.)

26.11.2015