Türkiye de Müslümanların medyası ciddi bir oranda arttı.
Bunun en önemli ve temel sebeplerinden biri siyasal erktir. Daha düne kadar
aklından bir televizyon kanalı geçirmeyen insanlar birdenbire televizyon sahibi
oldular. Dini televizyon Önceki yıllarda bu halk Müslüman değil miydi
Süleyman Demirel i yedi kere seçen halk da bu halktı. Peki o dönemlerde niçin
televizyon kurmuyorlardı Çünkü siyasal erk buna izin vermiyordu. Peki, bu
siyasal erki erk yapan yani başa getirip bir güç haline gelmesini sağlayan ya
da en azından bir güç olması yönünde oylarıyla ona yardımcı olan bu halk değil
miydi Bakın nasıl bir sonuç çıkıyor; hem bizi düzgünce yönetsin diye oy
veriyorsun hem de oy verdiğin kişi senin yaşam unsurlarını daha açık bir
ifadeyle senin Müslümanlığını yasaklıyor. Niye oy veriyorsun Memlekette
Müslüman mı kalmamıştı! Bugün televizyon sahibi olanlar bizim gibi genç nesil
değil, Demirel e ve onun gibilere oy verip başa getiren insanlardır. Neden o
zamanlarda televizyon kurmuyorlardı İşte Müslüman halkımızın paradoksu burada;
Müslüman ama iş uygulamaya geldi miydi Müslümanlık unutuluyor! Kimse kusura
bakmasın bu ülkede Bülent Ecevit tek başına iktidar yapılmıştır. Kim
tarafından Ne acı ki Müslüman halk tarafından. Diyeceksiniz ki oylar çalındı,
hile yapıldı, bilmem ne oldu. Peki, sen Müslümansın niye kâfir karşısında
uyanık olmuyorsun Müslüman kardeşine oldu muydu nasıl da uyanık olursun; küçük
görürsün, elinden ekmeğini alırsın, işyerini başına yıkarsın ama iş kâfire
geldi miydi suspus olursun, neden Cevabını veriyorum; çünkü sen
Müslümanlığından utanıyorsun, çünkü sen namaz kılıyorsun ama cebinde elli tane
kredi kartı var, çünkü sen dini sohbet yapıyorsun ama karşında sana nikâhı
düşen kadınlar var! Niye sadece kadınlar var hoca, bu ülkede erkekler dini tam
biliyor ve uyguluyor da sadece kadınlar mı cahil kaldı Feminist İslamcı
kadınlara neredeyse alıştık, şimdi bir de erkek feminist hocalar çıktı!
Hangi televizyon kanalını açsak bir hoca dini sohbet
veriyor. İyi güzel. Dinliyoruz. Laik rejimin ilahiyatçıları bazı dini konuları
aslından saptırsa bile kendi kendimize bu olmadı hoca desek de dinlemeye bir
müddet tahammül ediyoruz. Peki, bu televizyon hocalarının karşısında yani
stüdyoda ya da evde sohbeti yaptığı mahfilde neden bir tane erkek dinleyici
bulunmaz da hepsi kadın dinleyici olur Neden hocaya mikrofon tutan erkek değil
de ille de kadın oluyor Dini sohbet verirken karşısında kadın dinleyici
olmayan birkaç hocaefendiyi tenzih ederek bu soruyu soruyorum. Mesela hoca
konuk olmuş, sunucu ve hoca erkek ama stüdyo amfisinde dinleyen bütün
dinleyiciler kadın ve üstelik hepsi başörtülü. Kamera ikide bir başörtülü genç
kızları yakından çekiyor, adeta bunlar da bizim güzellerimiz der gibi (ki
kameramanlık mesleğinde böyle bir yırtmaçlı algı vardır) zum yapıyor. Şimdi o
hocalara soruyorum; bu ülkede sohbet verilecek erkek kalmadı mı Kameramanlara soruyorum;
kadınları yakınlaştırmakla neyi amaçlıyorsunuz Tamam, mesleğinizde estetik
adına yırtmaçlı algı bu işi icat edenler tarafından sanki mesleğin olmazsa
olmazı gibi oluşturulmuş ama siz bunu ille de kullanmak zorunda mısınız Yani
estetik adına yırtmaçlı algı oluşturmak yerine estetik adına uhrevi bir algı
oluşturamaz mısınız! Uhrevi dünyayla estetik algı oluşturmak zor olduğu için
işin kolayına kaçılıyor. Müslüman başörtülü kadınları yakından gösterirken
Müslüman izleyicilerin dikkatini dini gerçeklerin hakikatinden uzaklaştırılarak
algıda aşındırma yapılıyor Nasıl bir aşındırma Dini gerçeklerin dünyasından
uzaklaştırılıp beşerin dindışı arzuları araya sıkıştırılıyor. Müslüman ın
beşeri ihtiyaçları yok mu, var. Ama bu ihtiyaçlarını nasıl giderecek Helal
dairesi içinde. Müslüman için bu dünyadaki bütün gerçekler İslam ın
gerçekleridir. Zaten başka gerçek yok. Dindışı olan gerçek değil mi Hayır
gerçek değil sadece gerçeğin deforme edilmiş halidir. Yani günah gerçeğin
dışına çıkmaktır, özgürlüğün dışına çıkmak. Özgür olmak Allah a iman etmektir.
Allah a iman etmemiş her insan fani olana yani gölgeye iman etmiştir. Güneş
geldiğinde gölgenin ortadan kalktığı gibi fani olan da baki olanın karşısında
gölge hükmündedir. Öyleyse fani olana tapanın özgürlüğü gölge yani geçici
özgürlüktür oysa baki olana tapan (Allah a iman eden) ebediyen özgürdür.
Yaratana kul olduğu için hiçbir yaratılmışa kul olmaz. Hiçbir şeyin esiri
değildir.
Müslüman bir kadın Müslüman bir erkeğin annesidir,
kardeşidir, eşidir, sevdiğidir ama kesinlikle estetik şehevi bir nesnesi
değildir. Evet, Müslüman erkek karısını şehvetle sever ama onu kesinlikle bir
şehvet nesnesi olarak görmez. Bu ayrıntıya dikkat; karşıdakini bir nesne olarak
görmek farklı bir insan olarak görmek farklıdır. Televizyon hocaları
sohbetlerini sadece kadınların karşısında yani sadece kadın dinleyici olan bir
topluluğa yapması ya da kadın mikrofon tutucu talep etmesi kadını bir görsel
nesne olarak tasavvur etmesinden kaynaklanmaktadır. Kadın orada kadın olarak
yer almıyor; kadın hocanın söylediklerini televizyon dışındaki kitleye
(ekrandan izleyiciye) iletmede kitleyi etkileyici bir nesne olarak
kullanılıyor. Demek ki hocanın kendisi ve söyledikleri insanları etkileyecek
kadar önemli değil ki araya bir etkileyici nesne koyuyor! Eğer insanları
gerçekten etkileyecek bir âlim olsa bırakın kadını aracı tutmayı karşısında bir
topluluğun olmasına bile gerek kalmaz; çünkü zaten ekran konuşmayı bir
topluluğa ulaştırma aracı olarak görev yapıyor.
Bu tür hocaların yaptıklarına sadece reyting kaygısı
diyemeyiz bunun altında imanla ilgili (doğrusunu ancak Allah bilir) ciddi
sorunlar vardır. Bir tespit olarak söylüyorum; şehvet duygusunun gayrimeşru
tatmini söz konusudur Ağır paradoks!