Suriyeli sığınmacıların durumu, daha doğrusu AB
ülkelerine gidişlerini engelleyerek Türkiye de tutulmalarının sağlanması ile
ilgili AB Zirvesi nin haberleri medyanın önemli bir bölümünde, Avrupa yı
şaşırttık. Oyun değiştirici olduk başlıkları altında yer aldı. Peki, oyun
değiştirici olduk ve Avrupa yı şaşırttık da sonuç ne oldu Bir şey olduğu yok.
AB liderleri bir hafta süre istemişler. Bir hafta durum değerlendirmesi
yapacak, ondan sonra karar vereceklermiş. Türkiye nin teklifinin önemli
bölümleri ikinci bir 3 milyar avro daha ödenmesi, Haziran da AB ülkelerine Türk
vatandaşlarının vizesiz gidebilmelerinin sağlanması. Ancak, vizesiz gidiş için
9 kanunun 1 Mayıs a kadar Meclis ten geçmesi gerekiyor. Bunun için Başbakan
Davutoğlu CHP ve MHP den destek istiyor. Eğer, 1 Mayıs a kadar AB nin istediği
9 yasa Meclis ten geçmezse Haziran da vizesiz AB, ileri bir tarihe erteleniyor.
Bu arada Türkiye ayrıca 15, 23, 24, 26 ve 31. fasılların açılmasını istemiş.
Ancak, kesinlikle açılması söz konusu olan 23 ve 24 üncü fasıllar. Diğer 3
faslın açılmasına özellikle Rumlar karşı çıkıyorlar. Eğer Yunanistan
Başbakanı nın İzmir de ağırlanmış olması Rumların tutum değiştirmesini sağlarsa
Türkiye nin istediği 5 faslın açılması mümkün olacak. Ancak, tüm bunlar pek çok
ihtimalin gerçekleşmesine bağlı. Bu arada İtalya nın Türkiye de basın
özgürlüğünün olmadığı düşüncesinden hareketle Türkiye ile yapılacak anlaşmayı
bu şart hayata geçirilmediği sürece veto edeceği resmen açıklanmış durumda. Öte
yandan Macaristan Avrupa ya mülteci kabulüne kesinlikle karşı çıkıyor. Türkiye
ile varılacak anlaşmayı baştan reddediyor. Sonuç olarak diyebiliriz ki, AB nin
sahneye koyduğu oyunun Türkiye tarafından değiştirildiği söz konusu değil.
Belki o oyunu değiştirme niyeti var. Elbette bu niyetin gerçekleşmesini,
Türkiye nin oyun değiştirici olmasını gönülden arzu ederiz. Ancak, sanki AB
Zirvesi nde Türkiye nin istekleri kabul edilmiş gibi bir hava estirilmesi
toplumda mümkün olmayan beklentilerin gündeme gelmesine vesile olabilecek
nitelikte.
Dünkü yazımda da dikkat çektiğim gibi uluslararası
diplomaside yüzlerin gülmesine bakarak beklentiye girmek yanlış olur. Söz
gelimi Yunanistan Başbakanı nın İzmir de ağırlanması ve ağırlama esnasında
etrafa sürekli gülücükler dağıtmasının Ege de dostluk rüzgârı estiği şeklinde
değerlendirilmesi de bir gerçeğin ifadesinden çok temenniden ibarettir. Çünkü
özellikle Kıbrıs konusunda estirilen bunca dostluk rüzgârına rağmen Çipras ın
ağzında olumlu bir söz çıkmamıştır. Çipras Ege ve Kıbrıs konularında iki
ülkenin farklı düşündüklerini söylemekten geri kalmamıştır. Çünkü AB
Türkiye den değil Yunanistan dan yanadır. Tüm çabalar Yunanistan ı mülteci
istilasından kurtarmaya yöneliktir.
Diyelim ki, Türkiye nin istekleri doğrultusunda bir
gelişme oldu. Kimse Türkiye nin istediği fasılların hemen açılmasını, vizelerin
hemen kalkmasını, 3 milyar avronun 6 milyara çıkmasını beklememelidir. İlerleme
elbette sağlanabilir ama AB ülkelerinin Türkiye ye bakışlarda köklü bir
değişiklik oluşmadığı sürece Türkiye AB kapısında bekletilmeye devam
edilecektir. Bunun aksi, yani açılması beklenen fasıllar arka arkaya açılsa
bile Türkiye nin tam üyelik yolunun açılması söz konusu olmayacaktır. Eğer
üyeliğimizi AB ülkeleri kabul edecek olurlarsa o zaman Türkiye kendisi olmaktan
çıkmış olacaktır. Çünkü Batılı ülkelerdeki Haçlı ittifakı hâlâ devam
etmektedir. Bazıları ne kadar din farkını önemsemiyor olsa da Batılılar bunu
önemsiyorlar. Onlar Türkiye ve İslam dünyasını sadece sömürülecek ülkeler
olarak görüyorlar. Türkiye nin ısrarlı bir şekilde uluslararası ilişkilerde
kazan-kazan politikasını savunsa da onlar için önemli olan tek taraflı
kazanmak, karşı tarafın sömürülmesidir. Bu anlayışı AB ülkelerinin Türkiye nin
hatırı için terk etmeyeceklerini unutmamak gerekiyor.