Ankaradan sabahın köründe arayan dostum ben gözlerimi oğuşturur ve daha afyonum patlamamışken hararetli hararetli anlatmaya başladı: "Biliyor musun, şu anda ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton kimleri kabul ediyor "

"Hayır, nereden bileyim, herhalde Usame Bin Ladinin öldürülmesinden sonra bölgedeki risk faktörleriyle ilgili, uzmanlarıyla dar kapsamlı toplantılar yapıyordur. Ya da uzaklardan gelen bir meslektaşı ile bir çalışma kahvesi içiyordur. Örneğin Libyayı konuşuyorlardır, Ortadoğuyu masaya yatırmışlardır. Veya Başkan Obama ile dünyanın bilmem neresine nizâmat vermek için başları ellerinin arasında kafa yoruyorlardır. Ya da ülkesinde iktidar olmaya hazırlanan bir Üçüncü Dünya Ülkesi lideriyle tost yiyordur.."

"Bilemedin" dedi.

Tahminlerimin tutmaması beni daha fazla meraklandırdı.

"Kiminle görüşüyor, peki "

Dostum, "Hiç tahmin edemeyeceğin isimlerle. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton az önce gelecek vadeden bir grup Türk bürokratı huzura kabul etti."

Merakım daha bir arttı.

"Kim bu Türk bürokratlar ve neden Amerikadalar " kelimeleri döküldü ağzımdan, gayr-i ihtiyari.

Dostum bu kez ben herhangi bir uyarıda bulunmadan anlattı:

"Bu Türk bürokratlarının her biri kendi alanlarında en iyisi. ABD Dışişleri Bakanlığının bir programı dolayısıyla yaklaşık 40 gündür bu ülkedeler. Kongre ve Senato başta olmak üzere Başkanlık sistemini daha yakından görmeleri için davet edildiler. Bu arada sivil toplum kuruluşları, sivilleşme, vatandaş ve demokrasinin daha iyi işleyişi konularında da çalışma yapmak isteyenlere gerekli kolaylıkları gösteriyorlar, zemin hazırlıyorlar. Parlak Türk bürokratlarının ABDde bir elleri yağda, bir elleri balda. Gittikleri her yerde neredeyse en üst düzeyde ağırlanıyorlar. Dünkü Hillary Clinton görüşmesi de bunlardan birisiydi. Belki son ve önemli halkaydı. Biliyorsun benim kulağım deliktir; Hillary hanım her bir Türk bürokratıyla yakından ilgilenmiş, her birini şöyle bir süzmüş... Haa, bu arada şunu da ekleyeyim; bu Amerika biliyorsun düşünce kuruluşlarıyla ünlü bir ülke. Hatırlarsın, bizden önemli isimler ABD sınırlarından girince kendilerini ilk buldukları yer bu ünlü düşünce kuruluşları, yani. Bu gezide gelecek vâdeden Türk bürokratları ağırlıklı olarak buralara da götürülmüş. Beyin fırtınası dediğimiz yuvarlak masa toplantılarına iştirak etmeleri sağlanmış, ufukları açılmış. Saatlerce Dünyanın bilmem hangi köşesinde ne olursa nasıl tutum alınabilir onu konuşmuşlar."

"Hayli ilginç" dedim.

"Peki, hâlâ isimlerden söz etmedin"

Dostum ketum mu ketumdu..

Birkaçı dışında isim telaffuz etmekten kaçındı. Ama bu bürokratların çalıştığı kurumlarla ilgili birkaç tüyo koparabildim:

"Türkiye Büyük Millet Meclisinden (TBMM) iki isim, -ki bunlardan biri TBMMnin beyni olan Kanun Kararlar Müdürlüğünden-, Başbakanlık Kanun Kararlar ve Mevzuatı Geliştirme Yayın Müdürlüğünden iki bürokrat... Ayrıca Başbakanlığa bağlı bir Genel Müdürlükten bürokrat, bir de araştırmacı kadın."

Bu kez dostum araya girdi:

"Peki, sen bunların ortak özelliklerini biliyor musun "

"Nereden bileyim" dedim.

"Hepsinin ortak özelliği masterli ve TOEFL elde etmiş olmaları. Tümü de lisansüstü programlarını tamamlamış. Senin, benim gibi tembellik etmemişler, koşturmuşlar, araştırmışlar. Ve de bilmek isteyeceğini tahmin ettiğim bir şeyi daha sen sormadan söyleyeyim; bu bürokratları bizzat ABD Büyükelçiliği tek tek seçmiş, yaaa"

Uykum iyice açılmıştı, sabah mahmurluğum da üzerimden tümüyle kalkmıştı.

"Masteri anladım da bu TOEFL de neyin nesi "

"Anlatayım" dedi dostum.

"TOEFL, (Test of English as a Foreign Language - Yabancı Dil olarak İngilizce Sınavı) standart Amerikan İngilizcesini üniversite düzeyinde kullanabilme ve anlayabilme yeteneğini ölçen bir sınav. Pek çok Amerikan ve İngilizce eğitim veren üniversite İngilizce dilinde eğitim görmemiş olan başvuruculardan bu sınavı istiyor. Dünyanın çoğu ülkesinde yılda birkaç kere verilen bu sınavı Amerikada Educational Testing Services şirketi düzenliyor."

"Son bir soru" dedim.

"Haydi onu da sor bakalım.."

"İyi güzel de Türk bürokratları 45 gün boyunca ABDde araştırdılar, toplantılara katıldılar, en üst düzeyde ağırlandılar, en klas otellerde konakladılar, yediler, içtiler. Peki bu değirmenin suyu nereden geliyor, masraflar.." demeye kalmadı..

Dostum lafımı ağzıma tıktı:

"Çaylar şirketten dostum.."

Ne anlama geliyorsa...

Unutmadan not düşmekte yarar var; ABDde 45 gün boyunca araştırmalar yapan Türk bürokratları önümüzdeki Cumartesi günü Türkiyeye dönüş yapacaklar..

Dostumla konuştuktan sonra zihnimden pek çok şey gelip geçti;

"Türk bürokratları, Amerikan Dışişleri Bakanlığınca ABD Başkanlık sistemi uygulamasını yerinde görmek için bu ülkeye davet edilmişti. 2011 Haziran seçimlerinden sonra şayet Parlamentoda uygun bir zemin ve tablo olursa yeni Anayasa hazırlanacaktı. Hatta Başkanlık sistemine bile geçilecekti..."

Bir yığın düşünce gözlerimin önünden helezonik biçimde geçerken kişisel görüşümü de aktarmak isterim;

Aslında, alanında en iyi olan ve İngilizceyi akranlarından daha iyi bilen uzman bürokratların Amerikaya ya da bir başka ülkeye davet edilmelerinde, bu ülkede araştırmalar yapmasında yadırganacak bir husus yok. Bizim dinimizin düsturlarından biri de kuşkusuz Bir dil, bir insan. Hatta görgülerini artırmak ve yaptıkları işte daha verimli, randımanlı olmak için yurtdışı seyahatleri elzem bile. Ama önemli olan şu; Bu isimler bu tür gezilerden sonra görgü ve tecrübelerini çalıştıkları kuruma mı aktarıyorlar, yoksa bu imkanları başka alanlara bir sıçrama tahtası olarak mı kullanıyorlar.

Nirengi noktası burası.

Merak ettiğim bir nokta da şu;

45 günlük ABD gezisine katılan ve gelecek vadeden Türk bürokratlarının hangisi/hangileri gelecek yıllarda çok önemli mevkilerde yer tutmuş olacak

Gözüm üzerinizde...