Ortadoğu bölgesinde, özellikle de Suriye bazlı yaşanan
krizlerde ABD dış politikasında diplomasi ve siyasi çözüm arayışlarının ön
plana çıktığı tek ülke Rusya değil. İran ile yaşanan son gelişmeler,
Washington-Tahran hattında neler oluyor sorusunu akıllara getirmeye başlamış
durumda.
İran da cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde başlayan
ikili ilişkilerde yeni bir başlangıç arayışıyla ilgili sinyaller, son dönemde
yerini daha somut adımlara bırakmaya başlamış durumda. Bunların başında ise
Obama-Ruhani arasında başlayan mektuplaşmalar, İran Dışişleri Bakanı Zarif in
şahsi twitter hesabından İsrail ile yeni bir açılım arayışı olarak
değerlendirilmekte gecikmeyen Yahudilerin Roş Haşama bayramını kutlaması,
müteakiben Yahudi soykırımıyla ilgili açıklamalar ve hiç kuşkusuz son nükleer
mesaj geliyor.
Hatırlanacağı üzere Cumhurbaşkanı Ruhani NBC
televizyonuna yaptığı açıklamada, Hiçbir zaman atom bombası yapmak için
çabalamadık ve çabalamayacağız demiş ve sadece barışçıl amaçlı nükleer
teknoloji istediklerini söylemişti ki aslında süreci yakından takip edenler bu
açıklamanın bir ilk olmadığını, hatta İran ın dış tepkilere karşı temel tezini
teşkil ettiğini çok iyi bilirler.
Fakat buradaki farklılık, bu tezin daha yumuşak bir
üslup-söyleme sahip yeni ve ılımlı olduğu söylenen bir cumhurbaşkanı tarafından
dile getirilmiş olmasıdır.
Nitekim International Herald Tribune gazetesi de
İran daki bu değişime dikkatleri çekmekte ve Ruhani ile Zarif i dışında dini
lider Hamaney in politikalarında daha ılımlı rüzgarların estiğine vurgu
yapmaktadır.
Bu tespiti yapan sadece International Herald Tribune,
Wall Street Journal, NBC vb. değil. Benzer haber ve analizler Batılı birçok
medya organında da yer bulmuş vaziyette. Örneğin, Almanya nın Frankfurter
Allgemeine Zeitung ve Die Welt gazeteleri ve İspanyol El Pais gibi...
İran Cumhurbaşkanı nın Batı ya yönelik jestlerini
arttırdığına dikkat çeken El Pais, Hamaney in de desteğini alan Ruhani nin önce
İran daki siyasi tutukluları serbest bıraktığına, ardından nükleer silah
yapmayacakları garantisi verdiğine ve ABD ile diyalog yolunun açılmasına yeşil
ışık yakmasına vurgu yaparak, İran ın tüm bu girişimleriyle adeta bir diplomasi
ve medya atağı başlattığını ön plana çıkartmakta.
Bu bağlamda, BM toplantısı da tarihi bir önem taşıyor.
Eğer, New York ta Obama ile Ruhani bir görüşme gerçekleştirebilirse, bu 1979
İran İslam Devrimi sonrası iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği açısından
önemli bir dönüm noktası olacak. Hatta
bu hususta iki lider arasındaki bir el sıkışmanın sembolik de olsa çok önemli
bir aşama olacağını iddia edenler de söz konusu; örneğin, Beyaz Saray sözcüsü
Jay Carney gibi...
Bu önem, hiç kuşkusuz iki ülke arasındaki ilişkilerde
yaşanan krizin çapı, ulaştığı hassasiyet ve yaklaşan 2014 ile oldukça yakından
ilgili.
Hatırlanacağı üzere MI6, Temmuz 2012 de yayınlanan bir
raporda, 2008 yılından bu yana İran ın nükleer silahlar elde etmesini
engellediklerini açıklamış ve İran ın 2014 e kadar nükleer silahlanma konusunda
başarılı olacağını öne sürmüştü.
Bu iddia, ABD deki başkanlık seçim sürecinde de yer
bulmuş ve Obama rakibi Romney le gerçekleştirdiği son dış politika
tartışmasında şu ifadeleri kullanmıştı: İran, benim başkanlığım döneminde
nükleer silaha sahip olmayacak. İran ya diplomatik yolu seçip nükleer
programına son verir ya da birleşik bir dünyayı ve hiçbir seçeneği masadan
çekmeyeceğini söyleyen beni, yani ABD başkanını karşısında bulur.
Dolayısıyla, bu son cümle oldukça kritik. Bu ifade,
ABD nin ya da Başkan Obama nın İran konusundaki kırmızı çizgisini oluşturuyor,
aynen Suriye de kimyasal silah kullanımıyla ilgili çizilen çizgide olduğu gibi.
Hatta bu çizgi daha ciddi ve kritik görünüyor. Nitekim 16
Eylül de ABC televizyonuna konuşan Obama, Suriye de yaşanan sürecin İran da
ABD nin askeri kuvvetleri kullanmak istemediği şeklinde algılanabileceği
görüşüne katılmadığını belirterek, İran nükleer konusunun kimyasal silahlara
göre çok daha büyük problem olduğunun altını çizmekte ve İsrail e tehdit
olabilecek İran nükleer faaliyetlerinin ABD nin menfaatleri noktasında çok daha
önemli olduğunu söylemekteydi.
O zaman tüm bu gelişmeler ne anlama geliyor İran niçin
peş peşe bu adımları atıyor ve ABD neden İran ın nükleer programı konusunda
doğrudan müzakerelere yeşil ışık yakıyor Tarafların nasıl bir gizli ajandası
var Rusya, İsrail ve Türkiye tüm bu gelişmelerin neresinde yer alıyor