Önümüzdeki süreç bu numara ile anılmayacak olsa da, şimdiden tarihe bu şekilde geçmiş durumda. En azından, “Yeni Soğuk Savaş”ı başlatan karar olarak tarihe geçecek gibi. Nitekim “Birinci Soğuk Savaş”ın ikinci büyük gücü olan Moskova bunu bir savaş ilanı kabul ediyor ve “hodri meydan” diyor.
Bir diğer ifadeyle Rusya diyor ki; “Sinir uçlarıma dokunana kadar tamam’, sonrasına ise karışmam’. Yani, gerekirse bir dünya savaşı bile başlatabilirim. Gürcistan, Ukrayna-Kırım bu konuda şakamın olmadığı en somut örneklerdir.”
ABD’nin durumu da aslında Rusya’dan çok farklı değil, özellikle Ukrayna-Kırım konusunda ve son dönemde hatırlamaya başladığı Gürcistan boyutuyla... “758 Numaralı Karar” ile bu iki kriz bölgesine yönelik hatırlatmalarda bulunuyor ve kırmızıçizgilerini çekiyor. Karar’da yer alan şu ifadeler bu bağlamda oldukça dikkat çekici:
(1) “Rusya Federasyonu’nun bu siyasete açık Amerikan karşımı söylemle ve eylemlerle cevap vermesine, ayrıca ABD müttefikleri ile Ukrayna ve Gürcistan Cumhuriyeti dâhil olmak üzere ortaklık ülkelerine yönelik askeri saldırganlığı dikkate alındığında”;
(2) “Rusya Federasyonu’nun askeri ve ekonomik açıdan Ukrayna ve diğer başka ülkelere karşı yürütmekte olduğu saldırgan tutumunun Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü NATO’nun Avrupa-Atlantik bölgesinin toplu savunma faaliyetleri için bir temel olmasının önemini işaret ettiği dikkate alınarak”;
(3) “ABD’nin Kuzey Atlantik Antlaşması’ndan ve özellikle de bu anlaşmanın, ‘Anlaşmanın ortaklarından birine ya da daha fazlasına gerçekleştirilen saldırı, NATO üyesi tüm ülkelere yapılmış sayılır’ şeklindeki ifadelerin yer aldığı 5. maddesinden kaynaklanan taahhütlerini yeniden gündeme getirmesi sebebiyle”.
Dolayısıyla, “Devlet Başkanı Vladimir Putin Yönetimi’ndeki Rusya Federasyonu’nun, Siyasi Ve Ekonomik Üstünlük Kurmak Amacıyla Komşu Ülkelere Karşı Saldırgan Tavrının Sert Bir Şekilde Kınanması” başlıklı karar, Rusya kadar başta Türkiye de olmak üzere tüm dünyayı yakından ilgilendiriyor.
Bu kapsamda, “758 Numaralı Karar”daki 11., 12, 13., 14. ve 17. maddeler özellikle Türkiye’yi doğrudan-dolaylı bir şekilde etkileme hatta kısmi bağlayıcı yönüyle dikkat çekici. Bir diğer ifadeyle söz konusu maddeler Ankara’yı “sakal-bıyık arasında” bir tercihe zorlayacak gibi. Şöyle ki:
Madde (11): Başkan’ı Ukrayna hükümetine, topraklarının ve egemenliğin korunması için gerekli istihbarat ve diğer bilgileri sunmaya çağırıyor (Türkiye’nin bölgeyle olan yakınlığı ve irtibatları göz önünde bulundurulduğunda Başkan Obama’nın en azından Ankara’ya bir “alo” demesi kaçınılmaz);
Madde (12): Kuzey Atlantik Anlaşma Örgütü (NATO) müttefiklerini ve ABD’nin Avrupa ve tüm dünyadaki ortaklarını, Rusya’ya ölümcül ve ölümcül olmayan askeri teçhizatın satışı dâhil Rusya’yla tüm askeri işbirliğine son vermeye çağırıyor (Bu ifade, Türkiye’nin NATO dışı silah sistemleri noktasındaki arayışlarının en azından Rusya boyutuyla daha da zorlaşması anlamına geliyor. Bunun dışında Karadeniz ve önümüzdeki süreçte Doğu Akdeniz’deki olası askeri işbirliğinin de önü şimdiden kesilmeye çalışılıyor);
Madde (13): ABD’nin başta 5. maddesi olmak üzere Kuzey Atlantik Anlaşması çerçevesindeki taahhütlerine bağlılığını teyit ediyor ve ittifakın tüm üyelerini kolektif savunma işine paylarını tümüyle yatırmaya çağırıyor (Bununla ilgili olarak Türkiye ilk somut adımı geçtiğimiz günlerde Brüksel’de gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları toplantısında attı ve ABD önerisini onayladı);
Madde (14): Başkan’ı, her bir ittifak üyesinin yaptığı katkının ve faaliyetinin, Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 5. maddesinde belirlenen kolektif savunma taahhütlerine ne kadar uygun olduğunu tespit etmek amacıyla Kongre’ye danışarak ABD Silahlı Kuvvetleri ile diğer NATO güçlerinin yapısını, hazırlığını ve ödevlerini denetlemeye ve eksikliklerin düzeltilmesi için tedbirler almaya çağırıyor (Bu çağrı, ABD’nin NATO üzerinden diğer üyelerle birlikte “eksen kayması” yaşadığından endişe ettiği Türkiye’ye yönelik baskısını daha da arttıracağı şeklinde değerlendirilebilir);
Madde (17): Ukrayna, Avrupa Birliği ve Avrupa’nın diğer ülkelerini, Rusya Federasyonu’nun enerji arzını diğer ülkelere siyasi ve ekonomik baskı aracı olarak kullanma imkanını sınırlandırmak amacıyla ABD ve diğer ülkelerden doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarının ihracatının artmasına destek dâhil enerji çeşitlendirmesi girişimlerini desteklemeye çağırıyor (Bunun anlamı çok açık: 1. Öncelikle ABD kaya gazına pazar açıyor; 2. Doğu Akdeniz, “Kürt petrolü ve doğalgazı” da dâhil Ortadoğu enerji kaynakları ve hatta İran’ı da içine alan çok boyutlu “enerji güvenliği” tedbirleri bağlamında daha şiddetli bir mücadeleye çağrıda bulunuyor; 3. Rusya ile enerji bazlı bir ortaklık gerçekleştirmeye çalışan Türkiye’ye de örtülü bir uyarı içeriyor).
Sonuç olarak, “758 Numaralı Karar” ile yeni bir Soğuk Savaş’ın içine girildiği resmen duyuruluyor ve dünyaya şu mesaj veriliyor: Tarafınızı seçin! Türkiye’ye ise, “Kulüpteki yerini muhafaza et” deniliyor ve bir “tercih” hakkı bile tanınmıyor. Bakalım bundan sonrası nasıl olacak