Herkesin, her şey olmayı hedeflediği bir zamanda, sağlıklı sorgulama konusunda yetersiz ya da isteksiz olan insanların yeni çözümlere ulaşması mümkün görünmüyor. Bunun noktada, hangi konumda olursa olsun tüm insanların geliştirmesi gereken vasfı ‘eleştirel düşünme’ olmalıdır. Yapılan eleştirilerin bütünleştirici bir model ile somutlaştırılması ise meselenin diğer bir boyutunu oluşturuyor. Bu o kadar da kolay değil çünkü insanların bakış açılarını “para”nın ötesine taşımak, büyük resmi göstermekle mümkündür.
Büyük resmi göstermek, insanların olayları başka açılardan da değerlendirebilmelerini sağlamakla gerçekleşebilir. Şehr-i Ramazan bunun için en güzel fırsattır. Bir nebze olsun küçük resimlerde kaybolan insan, bu ayda büyük resmi görme imkânı buluyor. Hayat boyu maksimum kazanç elde etmek yerine toplumun genelini de içine alan daha köşesiz bir bakış açısı kazanması gerektiğini hissediyor.
Bu yönüyle Ramazan, 3 boyutlu inanç (ahiret) sahibi olduğu halde, 2 boyutlu yaşamaya çabalayan Müslümanı yeniden imana davet ediyor. Sürekli “insan hakları”ndan dem vuranları “kul hakları”na davet ediyor. Hep “güçlü olmak” çabasında olanları, “hakkı üstün tutma”ya çağırıyor. Helal 4’ün, haram 5’den büyük olduğuna herkesi şahit kılıyor. Rızkın Allah’tan olduğunu, kimsenin rızık endişesiyle haksızlıklara kapı aralamamasını tavsiye ediyor. Dünyaya kapılıp 2 boyutlu (esfel) yaşayanları, bu tavsiyelere uymaları karşılığında yeniden 3. Boyut’a (eşref) yükseltiyor.
İşte bu ayda; küçük resimle büyük resmi karşılaştırarak yapılacak her yüzleşme, 2 boyutlu kalıpları, 3 boyutlu vizyona taşıyacaktır. Bu farkındalık, madalyonun diğer tarafına bakarak yeni fırsatların olduğunu gösterecek vasıflar kazandıracaktır. Bu kazanımlar ise, yeniden düşünme biçimlerine ve yeni iş yapma metotlarına kapı aralayacaktır. Ramazan, hep “olmak” ve mutlu anlarını ölümsüzleştirmek isteyenlere, hayatın acısıyla tatlısıyla beraber yaşanıyor olduğunu bir kez daha gösteriyor.
Gelecekte daha fazla acı çekmemek adına, gündelik telaşlardan vaz geçmeyi öğreten bu manevi iklim, hayattaki “varlık-yokluk” dengesini korumak için sorumluluklarımızı yeniden kuşanmayı da öğretiyor. Bu huzur iklimini derinliklerimizde yaşadığımızda bir kez daha anlıyoruz ki: Dinimizi özgürce yaşayabilmek için; kâfirin hükmünün geçmeyeceği bir vatan telakkisi müminin tek hedefi olmalıdır! Bu hedefe sahip bir Müslüman; en hareketli, en üretken, en cevval ve en şuurlu Müslüman olmak zorundadır! Çünkü, gerçek boyutlarına kavuşmuştur!