Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarılı hükümeti Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Erbakan Hocamızın 11 aylık döneminde efsane başarılara imza attığı Refahyol'dur. Bu dönemde çalışanlara, tüm emeklilere, asgari ücretlilere, memura yüzde 100’lere varan ücret artışları yapılmıştır. Dönemin muhalefetinin “Kaynak nerede?” diye bas bas bağırdığı bu artışlar, insanlarımızın alım gücüne tavan yaptırmış, üretim ve tüketim artarak ekonomideki kara tablolar tersyüz edilmiştir. Devletin iliğini kemiğini sömüren, yüzde 125 ile devlete para satan haramzade rantiyerlerin soluk boruları kesilmiş, havuz sistemiyle devlet kurumlarının tüm kaynakları bir potada toplanarak devletin kaynaklarını sömürenlerin önüne geçilmiştir. Erbakan Hocamızın İslam dünyasının birliği ve dirliği yönünde attığı D-8 adımı ise emperyal hedeflerle dünyayı sömürenlerin, dünyanın geleceğini ipotek altına alanların korkulu rüyası haline gelmiştir. Refahyol birkaç yıl iktidarda kalsaydı, belki de Türkiye’nin ekonomisinde, demokrasisinde topallayarak yürüyen tüm aksamları düzelecek, ülkemiz dünyanın süper güçleriyle yarışacağı bir konuma kavuşacaktı.
Ama, olmadı…. Erbakan Hocamızın bu geniş vizyonundan ürken birileri, militarizmin kara bulutlarını, bir karabasan gibi Türkiye’nin üzerine püskürttü. Medyanın Fadime-Emire-Müslüm haberleriyle insanlarımızın zihinlerini dönüştürmek için çabaladığı, yargının, bürokrasinin, üniversitelerin demokrasiye değil “darbeye” göz kırptığı 28 Şubat süreci, kara bir hançer gibi bağrımıza saplandı. Yıllar sonra yaptığı 28 Şubat belgeseliyle ilgili kendisiyle röportaj yaptığım gazeteci-televizyoncu rahmetli Mehmet Ali Birand, Erbakan Hocamıza bühtan eden, iktidardan alaşağı etmeye çalışan herkes için “Bizim yatacak yerimiz yok” değerlendirmesinde bulunuyordu.
Militarist irade, laiklik, çağdaşlık teraneleriyle yaptığı algı operasyonuyla, gaza getirdiği medyayla demokratik toplumsal hafızamızda onulmaz yaralar açtı, seçilmiş hükümetin işbaşından uzaklaştıracak anti-demokratik bir tavrı ortaya koydu. İç ve dış mihrakların birlikte organize ettikleri bu kumpas, aslında başarıya verilen acı bir cezadan başka bir şey değildi.
Bugün köşelerinde demokrasi güzellemeleri yapan kerli-ferli yazarların buram buram riyakârlık akan bu yazılarını okudukça, aklıma 28 Şubat döneminde militarist iradeye çanak tutan medya soytarılarının o günkü tavırları, ekranlarda her an darbe oluverecekmiş gibi “hançerelerini yırtarcasına” sundukları haber bültenleri gelir.
28 Şubat sürecinde militarist iradeye selam çakarak koltuk sevdasıyla yanıp tutuşanların bugün esamisi bile okunmuyor. Okunmayacak da! Zira, demokrasinin kara kaplı defterinde onların adları, “Makam ihtirası olan kifayetsiz muhterisler” olarak çoktan yerini aldı. “28 Şubat bin yıl sürecek” narası atanlar da tarih sayfalarına gömüldü.
28 Şubat’ın yıldönümünde o dönemde etkin olan, ama kara saplı bir hançer gibi demokrasimize saplanan bu süreç için demokrasiden yana saf tutmayanların ne yazdıklarını protesto ederek okumayacağım… İş olsun torba dolsun kabilinden yapacakları birkaç dakikalık 28 Şubat hatırlatması televizyon haberlerini zap yapıp geçeceğim, ikiyüzlü tavırlarını izlemeyeceğim.
Türkiye bu acılı ve sancılı dönemi Erbakan Hocamızın feraseti, dirayeti ve basireti ile atlattı… Bunu, Hocamızın devlet adamlığına vurgu yapan rahmetli Mehmet Ali Birand söylemişti…
Cennetmekân Erbakan Hocamızı vefat yıldönümü olan bugünlerde her zamankinden daha fazla arıyoruz, anıyoruz, özlüyoruz… Allah (c.c) O’na rahmetiyle muamele eylesin.
O'nun bize bıraktığı kutlu dava Milli Görüş idealini omuzlayanlara selam olsu