15 Temmuz gündüzü… Birileri çıkıp, cemaat diye kendini arzı endam eyleyen gayrı meşru yapı darbe yapacak deselerdi, güler geçerdim. Gülmekle kalmayıp, öyle şey mi olur, bunların gazetelerinde, televizyonlarında, darbenin ne kadar kötü bir şey olduğunu… İnsanlık suçu olarak görülmesi gerektiğini… Bir topluma, bir millete yapılacak en büyük kötülüğün darbe olduğunu konuşup durmuştuk, inanmam derdim... Hatta on yılda bir gelenekselleşmiş, askeri darbelerin, artık milletin gündeminden ve aklından çıkması gerektiğini… Sivilleşmenin, demokratikleşmenin, özgürleşmenin… Velhasıl, insanca yaşamanın temel düsturunun, darbelerden arınmış bir hayat olduğunu ballandıra ballandıra anlatmadılar mı?
Ne oldu da ne oldu? Karıncaincitmez denilen insanlar… Kendilerini yumuşak, halim selim gösteren topluluk nasıl oldu da, darbeci oldu? Ağzı olan konuşuyor. Olup bitene tiyatro diyen var, vicdansızca. Olup bitene, Recep Tayyip Erdoğan’ın oyunu, diyen var, akılsızca. Ölümün provası mı olur ağalar? Bir şeyler iddia ederken, kimi tezleri savunurken, akıldan, izandan, rasyonel çizgiden uzaklaşmayın. E, neymiş, adamlar mahkemelerde darbeyi reddediyorlarmış… Ne yapacaklardı ya? Dışarıya karşı, dünya kamuoyuna, farklı mahfillere, silahlı örgütüz, darbeciyiz diyecek halleri yoktu… Suçüstü yakalanmışlar, hâlâ inkâr ediyorlar. Sivil unsurlarla, askeri unsurlar birleşmişler, sahte din adamı kisvesiyle caka satan… Sırtını Amerika’ya dayamış, hepimizi kandıran… En büyük kötülüğü Müslümanlara yapan riyakar, kendini artık, bu topraklarda gizleyemez, başkalaştıramaz. Bunun siyasetle, siyasilerle, politik kaygılarla izah etmek mümkün değil.
Ülkeyi, AK Partiyle beraber yönetirlerken, hiçbir şey yoktu… Tıpkı, barış sürecindeki PKK misalinde olduğu gibi…
Zehir içiyorum, barış sürecini başlatıyorum, diyen cumhurbaşkanına, olmaz, yanlış bunlar dedikçe, öfkelenmişti… Şehirleri, terör örgütüne teslim etmişlerdi. Bunun yanlışlığını, sakatlığını dillendirenleri de, kan sevicilikle suçlamışlardı.
Sonra, bunun başımıza açtığı belalar gün yüzüne çıkınca, hatadan dönüldü dönülmesine de, faturası ağır oldu. Fetö, iktidarı kaybedince hırçınlaştı… Özgüveni artmıştı. Emniyette vardılar, adalette vardılar… Mitte vardılar.
Devletin atar damarından, toplardamarına… Kılcal damarlarına kadar hâkimdiler. İktidar ortaklığından aforoz edilince, silahlı unsurları devreye girdi. Mahkemedeki inkârcılıkları sadece bir taktik… Açık ve alenen, bu işi yapan, darbeye yeltenen örgütün lideri Amerika’daki meczuptur. Bu devirde, darbe yapıp, devleti ele geçirseydin, başarılı mı olacaktın? Daha beter yerin dibine geçerdin… En büyük çamuru yerdin. Adamlık sınıfından çıkardın. Yok, efendim başka unsurlar varmış darbenin içinden… Doğrudur… Hükümetten kurtulmak isteyen kimi çevreler de sizinle işbirliği yapmış olabilir… Ama ana unsur sizsiziniz…
Utanmadan, sıkılmadan, bombalayanlar bile biz yapmadık diyorlar… Utanmadan, arlanmadan, özel hareketin üzerine bomba yağdırıp, çocuklarımız şehit edenler, bilmiyoruz, diyorlar. Ben… Yolunuzu bizzat kestim... Sizi çıplak gözle yakaladım. Sahtekârlar sizi. İnkâr ederek, dışarıya mesaj verebilir, kendinizi başka boyalara katarak satabilirsiniz… Ama Müslüman Türk milleti, gerçek yüzünüzü gördü… Artık boya bile sizi kurtaramaz.
Bari son demde, adam gibi, gerçekleri açıklayın… Kabul edin olup biteni… Hem siz ders alın, hem bundan sonraki darbe heveslileri bundan akıl çıkarsınlar… Ama ağanız, sırtını Amerika’ya vermiş, emir ondan gelmeyince, robotlar hareket etmez ki? Yazık… Müslüman kılığında, Müslümanlara yaptığınız kötülüklerin hesabını nasıl vereceksiniz?Burada da, ahirette de ellerimiz yakanızda.