Bir yolda yürümek önemlidir elbette fakat yürünecek yolun yön ve sınırlarını belirlemek bambaşkadır. Yola revan olmak kıymetlidir elbette fakat ardından geleceklere bir yol bırakmak bambaşkadır. Yolda olmak gereklidir elbette fakat yolun sahibi olmak bambaşkadır…
Yarım asırdır yürüdüğümüz bir yol var önümüzde. Aslında kökü milyonlarca yıl öncesine dayanan, ilk adımı Elest Meclisi’nde atılan bir yol. Verilen sözden beridir, başlangıç noktası aynı olan ve sözünde duranlarla da aynı varış noktasına ulaşılan bir yol. Bazen koşa koşa, bazen sürüklenerek, bazen “Heyecan heyecan” diye birbirimize umut yükleyerek yürüdüğümüz, yürümeye çalıştığımız bir yol. Sınırları keskin, şerit değiştirilmesi tehlikeli ve bol virajlı bir yol...
Yolu bize bırakan, pek çok şey öğretmiştir her birimize. Bir bakışıyla, bir cümlesiyle, bir konuşmasıyla pek çok damga vurmuştur yüreğimize. Hakk’ı haykırdığı diliyle, batıla karşı duruşuyla, değişmeyen gündemiyle, İslam’a olan sevdasıyla pek çok başlık atmıştır tarih defterimizde. Bize biz olmayı öğretmiştir. Bize birlikte olmayı öğretmiştir. Bize “Biz” dilini öğretmiştir. Fakat öğrettiği en önemli şey, yolda yürürken dahi yürünülesi bir yol çizmektir.
Yol çizmek yolu bilmektir. Yol çizmek o yoldan gidenlerin izlerini iyi sürmektir. Yol çizmek geriden gelecek olanlara bulabilecekleri işaretler bırakmaktır. Yol çizmek çığır açmaktır. Yol çizmek yoldan hiç çıkmamaktır. Yol çizmek yola sevdalı olmaktır…
İz bırakan önderler hiç çıkmadıkları yolları çizdikleri için takip edilebilmişlerdir. Anayol bellidir, İslam’ın yolu. Anayoldan hiç sapmadan, yolun şartlarına, iklim koşullarına, engebesine ve yürüyenlerin gücüne göre farklı yöntemler belirlemişlerdir. Anayoldan zerre sapmadan, takip edeceklere göre kendi rotalarını çizmişlerdir. Hasan el Benna’nın yolu ile MalcolmX’in yolu aynıdır. Şeyh Şamil’in yolu ile Necmettin Erbakan’ın yolu aynı… Yaşadıkları dönemin şartlarına göre belirlemişlerdir yöntemlerini, memleketlerine göre belirlemişlerdir. Ülkenin yönetim şekline ve düşmanın konuşlanışına göre belirlemişlerdir. Fakat anayol tektir. Varış noktaları tektir.
O halde bize de gösterilen hedefe yürürken bir yandan da yol çizmek düşer. İklimimize göre, yaşantımıza göre, koşullarımıza göre...
Bir annenin, ardından gelecek veya bir şekilde onu takip edecek annelere çizeceği bir yol mutlaka vardır. Bir öğretmenin, aynı yolda yürüyecek öğretmenlere tarifleyeceği bir şekil mutlaka vardır. Bir siyasinin, yolunda yürürken takip edilebilesi bir adımı muhakkak vardır…
Bir yazarın kurduğu cümleler, yola yeni davetler çizilebilir onu takip edecekler için. Bir hatibin söylemleri, yepyeni yöntemler oluşturabilir, anayolda yürümeyi kolaylaştırmak için. Bir baba evlatlarına ve kendini örnek alacak babalara izler bırakabilir yürünecek yolda. Bir şair tek bir kelimeyle yolu canlandırabilir milyonların kafasında.
Bir hanımın özenle örttüğü başörtüsü, yolu kesen bin türlü eşkıyaya rağmen çığır açabilir onu gören bir başka hanımın dünyasında. Kadınların erkekleştirildiği bir evrende hanımefendiliğini koruyan bir kadın, pekâlâ yol olabilir kendini görenlere.
Erkek olana her şeyin mübah sayıldığı toplum yapısına rağmen erkekliğini, kapaklarını indirdiği gözlerinde, mahremine saklayan birisi, en güzel yolu çizebilir kendini izleyenlere. Efendisinin (S.A.V.) izleriyle, hanımlarına ve çocuklarına şefkatle yaklaşan bir erkek, bu izleri aktarabilir kendisini takip edenlere.
Genç yaşına, akan deli kanına rağmen enerjisini Allah’a adayan genç yürünmesi mukadder bir yol çizebilir akranlarına. Dünya ve dünyalığa dalan milyon tane örneğinin içinde, ümmeti dert edinen bir genç, revan olunası bir yol bırakabilir dünya gençlerine.
Kiminin kölelik olarak gördüğü kiminin değerinden bîhaber olduğu annelik konusunda, emanet olarak devraldığı evlatlarına gerçek anlamda annelik yapan bir kadın, cennet izleri taşıyan ayaklarıyla işaretler bırakabilir yürüdüğü yolda.
Namaz sevdalısı birisi, namazı öylesine kılanların dünyasında bir iz bırakabilir kıyamda duruşuyla. Onun secdeye varışı yol olabilir mescitleri dolduran kalabalıklara.
Elinde Kur’an, saygıyla onu okuyan bir çift göz, yürünecek yolun en hayırlısını hatırlatır yanında duranlara. Duraklarda, toplu taşımalarda, cafe ve parklarda önündeki telefona eğilen başlara, önünde eğilinecek hakikati gösterebilir.
Selam vermek bile çığır açmaktır selamsız bir dünyada. İnsanlara gülümsemek, güzel söz söylemek, kalbine girmek çığır açmaktır. Kin gütmemek, çığır açmaktır bu dünyada. İçten pazarlıklı olmamak, içiyle dışı bir olmak çığır açmaktır. İşini hakkıyla yapmak yol açmaktır liyakasizlerle dolu bu dünyada. Her ne iş tutuyorsan dört elle sarılmak, senin işini yapanlara yöntem olmak yol açmaktır.
Evet, bambaşkadır yol çizmek, yol açmak… Bambaşkadır yolun sahibi olmak. Yürüdüğün yolu sahiplenerek, yol arkadaşları bulmak, yeni yöntemler keşfetmek bambaşkadır. Yürünecek yolu sevmek başkadır ama yürünecek yol olmak bambaşkadır.