Yalnızlık lütuftur. Kuru kalabalıkları idrak edip kaçmaya çalışmak marifettir. Batıla dalanlarla birlikte boğulmamak kabiliyettir. Normallerin yalnızlık olarak yorumladığı hâl, hakkın nimetidir. Ondan geldik, dönüş yine onadır. Mesela ananas ile değil de salça ekmek ile büyüse canlarımız… Cumhurbaşkanı bile olsak, yalnız defnedilmeyecek miyiz? Yalnızlık nihai akıbettir. Ya rıza-i ilahi yoluna… Ya da paçavra bir kalabalık sevdasına…
Kötülükler bitse, imtihan nerede kalır?
Yahut iyi olmak kolay olsa, kolay olan çok olsa, kötülüğün ne manası kalır? İmtihanın ne manası kalır? İlk insandan kıyamete kadar kötüler kazanacak ki, iyililerin, iyiliğin yeri bilinsin. İyilik zor, kötülük kolay olsun ki cennet cehennem mana kazansın. Biz kötülükleri külliyen yok etmenin değil, iyilikleri çoğaltmanın derdine düşmeliyiz. Dünyayı kurtaramamanın ızdırabını değil, kaçırdığımız sabah namazının vicdan azabını çekmek mecburiyetindeyiz. Kâinatı yaratan, donatan, yaşatmayı da yok etmeyi de bilir…
Hakkı hakikati bilenler çok da dert etmediler. Yalnız kalmayı… Dışlanmayı… Horlanmayı… Yok sayılmayı… Kalktılar ve uyardılar. Her şeye rağmen… Herkese rağmen… Bu şekilde öncü oldular. Lider oldular. Kahraman oldular. Cümle cihanda bozuk para gibi harcanırken canlar… Can oldular en kurak canlara… Dergâh oldular… Medrese oldular… Devlet oldular… Örnek oldular… Örnek öldüler. Öyle bir öldüler ki Allah için… Dualarımızı esir aldılar. Ya rabbi onlar gibi… Yaşamayı ve ölmeyi nasip eyle…
Müslüman canlara, yalnızlığın inananların olmazsa olmazı olduğunu anlatmak, kötülüğün bu döneme has olmadığını kavratmayı umuyoruz. Çünkü problemlerin sadece bizim dönemimize has olduğu düşüncesi insanı ümitsizliğe ve karamsarlığa sürükler. Hâlbuki bu şeytanın bir vesvesesidir. İlk insandan beri iyilikte kötülükte vardır. Bu imtihanın bir gereğidir. Hatta Kur’an-ı Kerim’de yer alan ifadeler ve insanlık tarihi boyunca yaşanan hadiseler açıkça göstermektedir ki kötüler yarışı çok açık ara önde götürmektedir.
Biz bu yazı serimizde, hakkın yoluna adanmış kaliteli yalnızlıkları ele almak niyetindeyiz. Gelmiş geçmiş tüm başarılı veya haklı insanların aslında yalnız olduklarını… Hak yolunda yalnız kalmanın yegâne şart olduğunu… Öncü şahsiyetleri, öncü yapan keskin yalnızlığı araştırmak, aktarmak gayretindeyiz inşallah. Takva ehli, örnek Müslümanların hayatlarını irdeledikçe, yalnızlığın kıymetini ve kalabalıklığın tehlikesini ortaya koymayı hedefliyoruz.
İlk Haklı Yalnızlık: Habil ile Kabil
Habil öldürüldüğünde çevrede güvenlik kameraları yoktu. Kimse görmedi. Yani onlar öyle zannediyorlardı. Ama Cenab-ı Hak bizlere bildirdi. Çünkü o bilinmeyenleri bilen ve bildirendir. Kabil katillerin ilkidir. İlk ihtiras… İlk kıskançlık… İlk fitne… İlk kan… Herkesin bildiği bir hikâyeyi ayetler ve hadisler üzerinden kısaca tekrar etmekte fayda var.
“Onlara Adem’in iki oğlu hakkındaki haberi gerçek olarak oku. Hani her biri birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen seni öldüreceğim demişti. O da Allah sadece müttaki olanlardan kabul eder. Andolsun sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için elimi uzatmam. Ben âlemlerin Rabbinden korkarım. Ben dilerim ki sen benim günahımı da kendi günahını da yüklenesin ve cehennem halkından olasın. Zalimlerin cezası budur dedi. Nefsi kendisini kardeşini öldürmeye yöneltti ve nihayet onu öldürdü. Böylece ziyana uğrayanlardan oldu. O anda Allah bir karga gönderdi. Karga ona, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeliyordu. ‘Yazık bana, şu karga kadar bile olmaktan, kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim!’ dedi; sonunda da pişmanlık duyanlardan oldu” (el-Mâide 5/27-31).
Hadislerde de, “Haksız yere öldürülen hiçbir kimse yoktur ki onun kanından Adem’in birinci oğluna bir pay ayrılmasın. Zira cinayeti âdet edenlerin ilki odur” denilerek bu olaya atıfta bulunulmuştur (Müsned, I, 383, 430, 433; Buhârî, “Cenâʾiz”, 33, “Enbiyâʾ”, 1, “Diyât”, 2, “İʿtiṣâm”, 15; Müslim, “Ḳasâme”, 27; İbn Mâce, “Diyât”, 1; Tirmizî, “ʿİlim”, 14; Nesâî, “Taḥrîm”, 1).
Habil ilk masumiyetin örnekliğidir. İlk cömertliğin örnekliğidir. İlk infakın örnekliğidir. İlk adaletin örnekliğidir. İlk ferasetin örnekliğidir. İlk cesaretin örnekliğidir. İlk haklı yalnızlığın örnekliğidir. İlk şehadetin örnekliğidir. İnsanlığa şu mesajı verir… Son nefese kadar haktan sapmayın. Gerekirse ölün. Ama haktan haklılıktan sapmayın. Kabil daha çok yaşadı. Dünya zevklerine doydu. Nesli çoğaldı. Yeryüzüne yayıldı. Ancak Habil’in kanı elinden hiç çıkmadı. Onun yolundan gidenler batılı, Habil’in yolundan gidenler Hakkı yaymayı hiç bırakmadılar.
Hâsılı
Dünyadan ve içindeki her şeyden daha sevimli olan cennete talip olanlar, bedel ödemekten korkmazlar. Rabbin yolunda en yalnız ölüm dahi kişiyi şehitlere öncü kılar. Hakkın yol başçısı yapar. Allah’a emanet olunuz.