Mustafa Kemalin meşhur Balıkesir hutbesinden istifade ederek bitirmiştik. Yeni devlet döneminde hutbelere ne oldu, millete ait işler millete aşikar oldu mu diye de sormuştuk.
Yeni devletin bilhassa birinci Meclisin birinci grubu diye anılan ve giderek Cumhuriyet Halk Fırkası adı ve marifeti ile memalik-i Osmaniyenin bakiyesi olan toprakların yeni Türkiyesinde batıcı/seküler reformlara yönelen süreçte alınan kararlar ve uygulamaların hedef ve doğrultusu açıktır. Osmanlıya ve eskiye dair siyasi, kültürel, sanatsal zemini dönüştürmek. Bu kolay mıydı Tabii ki hayır.
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile ilgili Meclis tartışmaları vesilesiyle Mustafa Kemal Paşanın ifadesiyle; "...dahili inkişafımız henüz tamamlanmamıştır. Bir çok düzeltme ve gelişmeler vukubulacak ve bütün bu düzeltmeler cumhuriyet esasına göre olacaktır...".
Yani yapacak çok iş vardır...
Halk Fırkasını bütün milletin dahil olduğu bir yapı olarak tanımlayıp takdim eden Mustafa Kemal, Meclisin yenilenmesiyle ikinci grup-muhalif vekiller tasfiye edilir. Artık Meclis birinci grup, halkçı (!), reform kararlarına hazır ve nazırdır.
Başbakan İnönü aynı zamanda partinin başkanlığına atanır.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk teşkilatlarının tümü artık Halk Fırkasına aittir.
Laik eğitim düzenine geçilerek (Tevhid-i Tedrisat) İslami-dini eğitimin izleri silinmeye başlanır.
Gerek Meclis içinde ve gerekse İstanbul basın çevrelerinde yeni hükumete dair eleştiriler dile gelmeye başlar. Halk Fırkasından istifa eden Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Ali Fuat Cebesoy vd. bazı isimler etrafında oluşan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Halk Fırkasının halkı sevketme iddiasında ve halka rağmen sürdürdüğü halkçılığına tenkidler yönelterek varlık sebebini izaha çalışır. Modernleştirmeye yönelik reformların millete sorulması gereğine dikkat çeker. Ancak bu yeni fırka mevcut inkılapları destekler ve fakat yöntemi sert bulur. Mustafa Kemal ve desteğine yönelik itirazları olmazsa da Paşa, bu gelişmeyi (önce gerekli sayar) sonraları bir "komplo" olarak niteler (Konuya ilişkin bir çalışma olarak bkz.Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar yay. 3.bsm 2005, ss. 65-113)
1924 sonu ve 1925 başları bu yeni muhalefetle Halk Fırkası arasında ara seçimler dolayısıyla mücadele yaşanır. Muhalefete hazımsız Halk Fırkası İstanbulda tartışmalı bir başarı elde ederse de Bursada itirazla seçimi yeniletse de kaybeder.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 3 Haziran 1925te İcra Vekilleri Heyeti kararıyla kapatıldı.
İlerleyen devrede muhalif yönelimleri birer tehdit olarak görenler, meclis içinde, basında veya Anadoluda kapsamlı ve sert önlemler almak yönünde propagandaya girişeceklerdir.
Şeyh Sait isyanı olarak anılan hareket konusunda o günün başbakanı Fethi Bey ve hükumet, Halk Fırkasının sert eleştirilerine maruz kalır. İslamın destekçileri olmakla itham edilen hükumetin başbakanı silahla tehdit edilir. Tartışmalar sertleşince Mustafa Kemalin meclise çağrılması ve kritik müdahelesiyle Halk Fırkası başkanı İnönü yeniden başbakan olur ki Hıyanet-i Vataniye Kanununa "dini ayaklanma"gerekçesi eklendiği gibi Takrir-i Sükun Kanunu icraya konur.
Gerici (irticai) her çeşit eğilim bu vesileyle takip ve cezaya konu olur.
Muhalefetin "itikad-ı diniyyeye hürmetkar" olmasına dahi tahammül göstermeyen bir icraatlar dizisi sahneye konur. Şeyh Said hadisesi vesilesiyle her çeşit muhalefet artık hedeftedir.
Haftaya nasibolursa hem bu isyan meselesini, yanı sıra İzmir Suikastini biraz konuşalım
Sonra yeni devletin istek ve ihtiyaçlarıyla münasip bir modern İslamın üretilmesinde Diyanet İşleri, yeni hutbeler, Milli Eğitim müfredatı ve İlahiyat ve İmam-Hatip mekteplerinin "aydınlanan (!) toplum" projesindeki karşılıklarını da inşallah tartışmaya çalışacağız.
İnşa edilmeye ve üretilmeye çalışılan yeni Türk kimliğinin ne demeye geldiğini daha yakından izlememiz gerek. Zira Türk olmak o günlerde hala müslüman olmakla aynı anlama tekabül ediyordu. Kemalist reformlar İslam-Osmanlı geçmişi karşısında redde dayalı bir yolu seçerken müslümanlar ne çeşit bir reaksiyon gösterdiler
Türkiyenin modernleşme ve demokrasi süreçlerinin sair müslüman ülkeler için ne tür bir model olduğunu kavrayabilmek adına da bu hızlı yakın tarih gezintisini sürdürmeye çalışacağız