Uygarlıklar belli aralıklarda belirli dönemlerde oluşur ve gelişirler.

Uygarlıkların oluşmasında görevli kavimler vardır. Bugünkü Avrupa uygarlığı iki uygarlığın yani İslâm uygarlığı ile Roma uygarlığının sentezinden oluşmuştur. Bu sentezde İsrail oğulları aracı olmuşlardır.

Batı uygarlığı İstanbul un fethinden sonra Amerika nın keşfi ile başlamıştır. Amerika nın keşfinden sonra Batı ya yeni bir anlayış gelmiştir. Ticaretin önem kazanması ile uygarlığın oluşmasında aracılık yapan Yahudiler de zengin olmaya başladılar.

Önce toprak kapitalizmi, sonra tüccar kapitalizmi, sonra sanayi kapitalizmi, sonra devlet kapitalizmi derken; şimdi de para kapitalizmi insanlığı "toprak/tarım çağı"ndan "sanayi/teknoloji çağı"na geçirmiştir.

Batı uygarlığının oluşmasında aracı olanların bu zaferi zamanla tekelleşmeye gitmiş ve bugün Amerika daki 200 Yahudi ailesine inhisar etmiştir. Artık dünyadaki diğer Yahudiler de dahil olmak üzere tüm insanlık onların tekel sermayesi tarafından sömürülmektedir.

Biz kolaylık olsun diye sadece "sermaye" diyeceğiz, kastımız Amerika daki 200 Yahudi sermayedardır. Diğer İsrail oğlu sermayedarlar veya İsrail dekiler veya masonlar veya diğer ülkelerdeki zenginler kastedilmemektedir.

***

İşte, sözünü ettiğim bu "sermaye" 500 yıldır bir şeyi hedeflemektedir; tüm insanlığı tek devlet hâline getirmek. Bunun için sermayesini tekele dönüştürmekte ve sermayenin yanında diğer her şeyi de tekeli altına almaktadır.

Amerika Merkez Bankası (FED) bu sermayenin bankasıdır. Dolar onun parasıdır. Avro dahil dünyadaki tüm paralar dolara kote edilmiştir. Dolayısıyla her yerde onun parası kullanılmaktadır. Çok farklı ve hiç de akla gelmeyecek bir örnek vermek gerekirse, tuvalete gidip 50 kuruş verdiğinizde bile ABD deki o 200 aileye verginizi ödüyorsunuz.

Sermaye dünyadaki mâli ekonomiyi tamamen eline geçirmiştir.

Şimdi reel ekonomiyi de eline geçirmek istemektedir.

İşte günümüzdeki ekonomik savaş bu savaştır.

***

Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, "kurucular" ile "sermaye" anlaştı.

Türkiye KİT leri (Kamu İktisadi Teşekkülleri) kuracak ve Türk ekonomisini tekel sermayeden kurtaracaktı.

Sermaye bir şartla böyle olmasını kabul etti; Türkiye din ve öz değerlerinden uzaklaşırsa sermaye buna razıyım diyordu.

Sermaye şöyle düşünüyordu: Türkiye din ve değerlerinden uzaklaşırsa nasılsa ileride devlet yıkılır, varsın şimdilik oyalansın diyordu.

Devletin kurucuları da bunu kabul ederken şöyle düşünüyorlardı: Ben güçlü olursam nasılsa sermayeyi yenerim, halk yine kendi dininde ve değerlerinde kalır.

Türkiye de 1950 lere gelindiğinde KİT ler vazifesini yapmış, dış borçlar temizlenmiş, yabancı sermaye tasfiye edilmiş, ülke ben ekonomide bağımsız oldum diyordu.

Sermaye ise; alacaklarımı tahsil ettim, imparatorluğu borçlandırıp çökerttim, alacağımı bunlardan aldım, köhnemiş tesisleri bunlara sattım, şimdi yeniden yeni yatırımlar yapıp devleti yıkmam gerekir diye düşünüyordu.

Sermaye yatırımları yapacak, KİT leri çökertecek, Türkiye yi yeniden borçlandıracak ve 1997 de 28 Şubat la Türkiye yi bitirip yıkacaktı...

28 Şubat müdahalesi bu amaçla yapıldı

Ama Türkiye çökertilemedi.