Ramazan ayının ilk habercisi bulunan Recep ayının

içindeyiz. Bu mübarek ayda hayırlı işlere ve nafile ibadetlere devam eden

Müslümanların nail olacakları sevaplarda önceki günlere nazaran bir artma

olmaktadır.

Evveli ve sonu iki kandil gecesi ile aydınlanan Recep

ayının uyanık Müslümanlar arasında büyük bir değeri ve müstesna bir yeri

vardır. Bu mübarek ayın gün ve gecelerine serpiştirilmiş rahmet ve

bereketlerden faydalanmak isteyen müminler göz ve gönül uyanıklığı ile zamanı

değerlendirmeye gayret göstermelidirler.

Dün akşam mübarek Regaib kandilini ihya ettik.

Gönüllerimizi huzurla doldurduk. Müslümanlar olarak Recep ayının girmesiyle

birlikte Ramazan ayı için gerekli ön hazırlıklara başlamış bulunuyoruz.

Mübarek günler ve geceler alışılmış bir takım

merasimlerle geçiştiriliyor. Aslında kurtarıcı bir takım hükümleri bize

kazandırması için karşılanması ve yaşanması gerekirken, bizler bu mübarek

zamanları gelenek olarak karşılıyoruz, bugünlerin ve gecelerin gereğini

yapmıyoruz.

Mübarek gün ve gecelerin gereğini yapmak demek,

bugünlerin bütün anılarıyla yaşanacağı bir ortamın gerçekleşmesi için çalışmak

demektir. Bugünlerin anlamlarının hayata çıkmasını önleyen bir ortamda sorumsuz

hareket etmek bugünleri günümüzdeki anlamıyla bir hatıra olarak kabul etmek

demektir.

İslâm ile gelen her şey bir hatıra unsuru olarak değil

yaşamak için gelmiştir. Hiçbir mübarek gecenin bizim anladığımız manada bir

merasime ihtiyacı yoktur.

Bugünlerin bütün anılarıyla yaşanacağı bir ortamın

gerçekleşmesi için var gücümüzle çalışmak zorundayız. Allah ın bizim üzerimize

yüklediği birinci vazifemiz de budur. Dinimiz hayatımıza hakim olmadıkça

inandığımız gibi yaşamamız da mümkün olmayacaktır, nitekim bugün olmamaktadır

da. Biz Müslümanların dağınıklığından, zalimler istifade etmektedirler. Zulüm

düzenlerinin mimarları olan zalimlerin günah yüklerine ortak olmak hiçbir

Müslümana yakışmaz.

Çocuğumuz hasta iken sabahlara kadar uyumuyoruz. Hele bir

bakın Allah ın Resulünün getirdiği nizam (din) ayaklar altında, gafil

Müslümanlar gülüp oynamaktalar. Bunun için başımız beladan kurtulmuyor.

Peki, biz İslam ı nasıl anlıyoruz. Bilesiniz ki, İslam;

hem din hem devlettir, hem ibadet hem de siyasettir. Hatta İslam ın ibadeti de

siyasettir, siyaseti de ibadettir. Bunları biribirinden ayırmak mümkün

değildir. Bunlar ruh ile beden gibi biribirlerini tamamlayan iki unsurdur.

Siyaset ve devletsiz bir İslam Dini düşünülemez. Başka bir ifade ile İslam

dininin yapısında ve özünde devlet ve siyaset vardır. Bu imana sahip olmayanlar

bu mübarek vakitleri değerlendirecek ortamları oluşturamazlar. Nitekim

oluşturamamışız da.

Peygamberimiz bizim için Allah ın bir lütfudur. Ahzab

suresinin 45, 46 ve 47 nci ayetlerinde haber veriliyor ki:

Ey Peygamber! Biz seni bir şahid, bir müjdeleyici, bir

uyarıcı, Allah ın izniyle Allah a davet eden bir davetçi, bir nur saçan, bir

kandil olarak gönderdik. Allah tan kendilerine büyük bir lütuf olduğunu

mü minlere müjdele emri ilahisi son derece calib-i dikkattir.

Peygamberimiz Efendimiz bu aylarda: Allah ım! Recebi ve

Şabanı hakkımızda hayırlı ve mübarek kıl; bizi Ramazan ayına ulaştır (Ramuz,

532 Cami 12. Sf:90) diye dua ederdi. Biz de öyle dua edelim.