Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c) a hamd

ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ya, âline ve

sahabelerine olsun.

TEŞKİLAT: Bir gayeyi gerçekleştirmek ve bir programı

yürütmek için hiyerarşik bir düzen içinde bir araya gelerek faaliyet gösteren

vasıflı ve yeterli sayıda insandan oluşan yapıya denir. Aynı zamanda TEŞKİLAT:

Aynı kavramlara aynı manaları yükleyip aynı tanımlarla düşünerek aynı eylemleri

ortaya koyabilen insanlar topluluğudur. Bu tanımlar önemlidir. Böyle bir

teşkilat olmak, insanları hayra çağırmak, iyiliği emretmek, kötülükleri

engellemek inancımızın gereğidir. Rabbimiz buyuruyor; SAF 4: Allah, kendi

yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi (BÜNYANÜN MERSUS) saf bağlayarak savaşanları

sever. Allah ın sevdiği bir topluluk olmak, O nun yolunda teşkilatlı bir

şekilde hakkını vererek cihad etmeye bağlıdır. Mealini okuduğumuz ayet bunun

delilidir. Bizler ahvalimizi Kur an ve Sünnete uygun hale getirmeden topluma

örneklik ve önderlik yapmamız mümkün olmaz. İslam bize uymayacak biz İslam a

uyacağız. İslam; İslam ın yapılmış ve yaşanmış halidir. Biz İslam ı yaşarsak

İslam yaşanır. Biz İslam ı yaşamaz, aramızda kardeşlik hukukuna riayet etmez,

ilişkilerimizi hikmetle yürütmez, aramızda adaleti esas almaz isek, Allah

hükmünü icra eder ve biz zelil oluruz. Birbirimize karşı nasıl olmamız

gerektiğini Peygamberimiz bize haber vermiştir: Müminin mümine karşı durumu,

bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir. (Buhari

ve Müslim) Bu hadis, sağlam bir kardeşlik müessesesine sahip olmayı emreder.

Yine Peygamberimiz buyuruyor: Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine

acımakta ve birbirlerini korumakta; bir uzvu hastalandığında, diğer uzuvları da

bu sebeple uykusuzlukta ve ateşli hastalıkta onun acısına ortak olan bir beden

gibidir.  (Buhari ve Müslim) Tek bir beden gibi olmak, tek bir ümmet ve

teşkilat olmak demektir. Ümmet ve teşkilat olmadan da Allah ın yardımına mazhar

olamayız. Peygamberimiz buyuruyor: Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona

zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin

ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan

bir sıkıntıyı giderirse Allah, o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından

birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse Allah da, o

kimsenin ayıp ve kusurunu örter. (Buhari ve Müslim) İltifat, itibar ve minnet

etmek ve kardeşinden ilgi ve alakasını esirgememek, ihtimam göstermek

Müslümanlıkta çok önemli bir ahlaktır. Bu ahlaka sahip olan topluluklar izzet

bulurlar. Başka bir hadiste şöyle buyuruluyor: Her Müslümanın, diğer

Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva buradadır. Bir kimseye şer olarak

Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter. (Tirmizi) Her birimiz,

nefislerimizi terbiye etmek zorundayız. İnanmanın temel ölçülerinden birisi de

kardeşini kendisine tercih etmektir. Peygamberimiz buyuruyor: Sizden biriniz

kendisi için sevip arzu ettiği şeyi din kardeşi için de sevip arzu etmedikçe

gerçek anlamda iman etmiş olmaz. (Buhari ve Müslim) Müslümanlar olarak biz bu

hadisin edebiyatını yapar, uygulamada ise önce ben, sonra yine ben, ondan sora

da ben dersek aramızdaki kardeşlik bağını koparanlardan oluruz. Dedikoduları

nasların yerine geçirir, yalan yanlış bilgilerle biri diğerine olumsuz tavır

takınırsa, bu davranış şekli İslam ın temel kaidelerine aykırı olacağından

ümmet, ilahi yardımdan mahrum kalır. Hepimiz Kur an ve Sünnete uymakla

mükellefiz. Peygamberimiz buyuruyor: Hevası, arzuları benim getirdiğim İslam

gerçeğine tabi ve teslim olmadıkça hiç biriniz olgun mümin olamaz. (Beğavi)

Kurtuluş İslam ın ulvi esaslarına uymaktadır.

DİSİPLİN VE

NEZAKET

Ümmetin ve teşkilatının huzurlu bir şekilde yoluna devam

edebilmesi, herkesin sorumluluk ve haklarını bilmesi, bunların gereklerini

yerine getirmesi ile mümkündür. Bunun için de herkesin, konumunu bilip ona göre

hareket etmesi şarttır. Ümmet lidersiz, teşkilat başkansız olmaz. Allah yolunda

mücadele etmenin nizamı böyle kurulmuştur. Allah ve Resulü tarafından tanzim

edilmiş bu mücadele düzenine uymak bir tercih değil mecburiyettir. Burada öne

çıkan hususlar vardır. Bunlar disiplin ve ciddiyet, hikmet ve nezaket

esaslarıdır. Lider ve başkanlar yönetmede disiplin ve ciddiyeti, faaliyette ise

hikmet ve nezaketi esas aldıklarında kadrolarıyla birlikte zafere koşarlar.

Yönetmek, kadroları ağız tadıyla uyum içinde çalıştırmak; onlarla yakinen

ilgilenmeyi, fikir ve görüşlerine itibar etmeyi, var olan tecrübelerinden azami

derece yararlanmayı gerektirir. Danışan kazanır, danışmayan kaybeder. Yöneten

ve yönetilenler inanç, ilim, liyakat, dirayet, cesaret ve adalet sahibi olmak

zorundadırlar. Hz. Ebu Bekir in hilafete seçildiği gün yaptığı şu tarihi

konuşmasında, zamanın yöneten ve yönetilenleri için önemli dersler vardır: Ey

insanlar! Ben sizin en hayırlınız olmadığım halde başınıza geçmiş bulunuyorum.

Eğer iyilik yaparsam bana yardımcı olunuz, kötülük yaparsam beni doğrultunuz.

Doğruluk emanettir, yalan ihanettir. İçinizdeki en zayıfınız, hakkını alana

kadar yanımda en güçlünüz olacaktır. Cihadı terk eden millet zelil olur.

Toplumda fuhşun yaygınlaşması, toplumsal belaların gelmesine sebeptir. Allah a

ve peygamberine bağlı kaldığım sürece bana itaat ediniz, aksi durumda bana itaat

etmeniz gerekmez.

Bu asrın en mühim harekâtı Milli Görüştür. Yöneten ve

yönetilenler olarak bütün Milli Görüş mensupları ağır bir sorumluluğun

altındayız. Ve insanlık bizim cihadımızla kurtulacaktır. Bu kadar muazzam bir

vazifenin görevli kadroları çelik gibi olamaya mecburdur. İnancımızda toplumun

efendisi, onlara hizmet edendir esası önemlidir. Peygamberimiz buyuruyor:

Müslümanların idareciliğini üzerine alıp da, onlar için çalışmayan ve onların

iyiliğini istemeyen bir idareci onlarla birlikte asla cennete giremez.

(Müslim)

Selam hidayete tabi olanlara...