Tek parti iktidarında koalisyonlarda yaşanan benzer bir
siyasi kriz ortaya çıktı. İktidar yanlısı medya bu krizi kişisel bir takım
sürtüşmelere değil, sisteme bağlıyor. Bu yaklaşımda haklılık payı olmakla
birlikte bugün sorumlu tutulan sistem kimin eseri AK Parti iktidarının değil
mi Bu soru üzerinde nedense hiç durulmuyor. Siyasi sistemler kendiliğinden
ortaya çıkmaz. Ya seçilmişler ya da darbeciler eliyle oluşturulur. Ülkemizde
uzun yıllar darbecilerdin isteği doğrultusunda oluşturulan, seçilmişleri asker-sivil
bürokratların denetiminde tutan bir sistem hâkim oldu. Bu sistem sakıncalı idi.
Buna son verilmesi asker-sivil bürokratların siyasete müdahalesinin önlenmesi
gerekiyordu. Özellikle her Cumhurbaşkanı seçimi öncesi bir takım çevreler kimin
seçilmesi gerektiği hususunda devreye girdiler. Meclis üzerinde oluşturulan
baskılar nedeniyle de asker-sivil bürokratların seçilmişler üzerindeki etkisini
sürekli kılacak isimler Cumhurbaşkanı seçildi. Meclis zaman zaman bu
zorlamalara direndi ama ciddi kriz dönemleri yaşandı. Bunun sonucu olarak tek
başına Cumhurbaşkanı nı seçebilecek çoğunluğa sahip AK Parti ye adayını
seçtirmeyecek bir takım yasal engeller icat edildi ve maalesef Cumhurbaşkanı
seçilemeden Necdet Sezer ile erken seçime gidildi. Seçimlerin ardından AK Parti
kendi adayı Gül üzerinde ısrarını sürdürdü ve neticede seçilmesini sağladı.
Gelecekte benzer sıkıntıların yaşanmaması için en
sağlıklı yol Cumhurbaşkanı nın halk tarafından seçilmesiydi. Bu yönde yapılan
anayasa değişikliği referandumda kabul gördü ve yürürlüğe girdi. Böylece
siyasette gereksiz krizler yaşanmayacak deniyordu. Ancak, geldiğimiz noktada
Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilmiş olması sebebiyle siyasete siyaset dışı
müdahale ortadan kalktı ama Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında sürtüşmelerin
yaşandığı kulaktan kulağa fısıldanmaya başlandı ve sonuçta Başbakan Davutoğlu AK Parti yi olağanüstü kongreye götürme kararı
aldı. Bu kararı kendi iradesiyle mi yoksa Cumhurbaşkanı nın isteği ile mi
aldığı aslında çok önemli değil. İktidara yakın bazı isimlerde Cumhurbaşkanı
ile Başbakan arasındaki ihtilafı, AK Parti duruma el koydu süreci Erdoğan
yönetti diyerek gelişmelerde Başbakan Davutoğlu nun fazla bir dahli olmadığını
belirtiyorlar. Aslında bu da çok önemli değil. Önemli olan bugünkü anayasal
durumun sahibi olan AK Parti yöneticilerinin hesap vermesi gerekmez mi Yani,
yapılan anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanı nı halkın seçmesinin önü
açılırken yapılması gereken daha önemli bazı hususların unutulmuş ya da
atlanmış olduğunu, bunun sebeplerini millete izah etmeleri gerekmez mi Ciddi
bir kriz yaşanıyor ama olay genellikle kişisel değil sistem sorunu olarak izah
ediliyor. Elbette bugün gelinen noktada sistemin önemli payı var. Ama aynı
partiden kişiler daha uyumlu bir şekilde ülkeyi yönetemezler miydi Geçmişte
yaşananların sebebi siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesiydi. Bugün için
böyle bir durum yok. Olsa bile bu yöndeki niyetler ortaya çıkmış görünmüyor.
Derdim birilerini suçlamak değil. Sadece AK Parti
iktidarının işler terse gittiğinde ya da bir kriz ortaya çıktığında birilerini
suçluyor, yönetimde olanların hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor
olmasına dikkat çekmek istiyorum. Bazen aldatıldıklarını, bazen yanıldıklarını
söyleyip sorumluluktan kurtulma yoluna gidiliyor. Son krizin sistemle yakından
ilgili olduğu kabul edildiğine göre yapılan anayasa değişikliği niçin eksik
bırakıldı. Yıllardan beri gündemde olmasına, iktidar partisi sözcüleri
tarafından ısrarlı bir şekilde savunulmasına rağmen ilk anayasa değişikliğinde
bu tür krizleri önleyecek düzenleme niçin yapılmadı Kısacası, başkanlık
sistemine o zaman niçin geçilmedi Bugün ısrarlı bir şekilde iktidar yanlısı
medya başkanlık sistemine insanımızın hazır olduğu vurgusunu yaparak, devlette
ikilik olamayacağını, bunu önlemenin yolunun da başkanlık sisteminden geçtiğini
vurguluyor. Tekrar ediyorum bu söylenenlerde önemli ölçüde gerçeklik payı var
ama bir kalemde yıllar önce sağlanmadı da, başkanlık sistemine geçiş takside mi
bağlandı