Evet, bir düşünün acaba siz hiç başkasının ayakkabıları

içinde bir mil yürüdünüz mü Peki, kendi ayakkabılarınızı çıkarıp, başkasının

ayakkabıları içinde bir mil yürümeyi hiç düşündünüz mü Bu bir Kızılderili

sözü: Başkasının ayakkabıları içinde bir mil yürümek. Onlar empatiyi

(duygudaşlığı) böyle anlamışlar ve böyle tanımlamışlar. Peki, nedir empati, hiç

düşündünüz mü

Empati, duygudaşlık, feraset, altıncı histir. Duyarlılık,

hoşgörü, anlayıştır, derdiyle dertlenmek, sevinciyle gülmektir. Aynı dilden

konuşabilmektir, aynı telden çalabilmek, aynı frekansta buluşabilmektir. Kendin

için istediğini başkası için de isteyebilmektir. Şefkattir. Merhamettir.

Sabırdır. Yiğitliktir. İmandır. Empati; Kendimizi başkalarının yerine koyarak;

başkalarının inanç, istek ve duygularını - onlara kendi duygu, düşünce, inanç

ve doğrularımızı telkin etmeden- anlayabilmek, onların duygularıyla hemhal

olabilmek, onların iç dünyalarındaki meltem veya fırtınaları görebilmek,

hissedebilmek, içlerini okuyabilmek ve ona göre gereken davranışları

sergileyebilmektir. Yani başkasının ayakkabılarını giyerek karşımızdaki o kişi

olarak bir mil yürüyebilmektir. Nasıl zor bir yürüyüş olur değil mi Ayakkabı dar

gelip sıkar, bol gelip, çıkar, ya arkası vurur, ya önü patlar. Oldukça

sıkıntılı bir yürüyüş olur bu bir mil. Ama bir de ayakkabı tam gelirse... İşte

o zaman koşarsın, zıplarsın, yürürsün. Bir mil değil binlerce mil yürürsün.

Peki, Hiç düşündünüz mü empati yalnızca insanlar arasında mı olur Yani biz

insanlar kendimizi hayvanların yerine koyarak, onlara karşı olan

davranışlarımızı hiç gözden geçirip, muhasebesini yapabiliyor muyuz Yani

açlarsa açlıklarını hissedip, doyurabiliyor muyuz Bir serçeye bir yudum su

verebiliyor muyuz komşumuzu rahatsız etmeden Eziyetteki hayvanı kurtarabiliyor

muyuz zulümden Evimizdeki, ahırımızdaki, kümesimizdeki, kafesimizdeki

hayvanları rahat ettirebiliyor muyuz Onların yerine kendimizi koyabiliyor

muyuz

Hiç düşündünüz mü bu konuda Peygamberimiz ne diyor

Sizden biriniz kendisi için istediğini (sevdiğini)

başkaları için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olmaz. (Buhârî, İmân,7/

Müslim, İmân, 71,72 / Tirmizi, Kıyâmi,59)

Gerçek imanın derecesine bakın! Kendin için istediğini

başkaları için de istemek. Kim bu başkaları  Canlı olan, içinde hayat taşıyan her şey. İnsanlar, bitkiler, hayvanlar.

Sana ne yapılmasını istiyorsan, sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de

onlara öyle davranacaksın, yoksa... Yoksa imanın derecesi düşüyor, hatta

imanına halel geliyor. İmanın yalan oluyor, gerçek değil. Hiç düşündünüz mü

kendinizi bir hayvanın yerine koyup onlara yapılan eziyetleri içinizde

duyabilmeyi Son günlerde televizyonlardan, gazetelerden onlarca eziyet haberi

kulaklarımıza gözlerimize ulaşıp, ezmekte kalplerimizi. Gün geçmiyor ki bir

genç bir hayvana zulüm etmesin! Ya üç-dört kedi yavrusunun gözlerini Japon

yapıştırıcısıyla yapıştırıyorlar, ya bir kediyi köpeklerin önüne atıp

parçalatıyorlar ya bir hayvanın ayaklarını kesiyorlar, çiğniyorlar, hedef

tahtası haline getiriyorlar. Ya da bir köpeği mobilet arkasına bağlayıp,

kilometrelerce arkalarından koşturuyorlar, dili bir karış önde, patilerinden

kan fışkırmakta, koşmaktan. Köpeğin içi kan ağlarken motordakiler gülmekteler

bu manzaraya ya da ağlanacak hallerine! Çünkü bilseler bu konuda dinimiz ne

buyuruyor, inanın ağlarlar güleceklerine. Hiç düşündünüz mü böyle hayvanlara

eziyet edenler şu hadisteki kadının cehennemdeki halini okuduklarında acaba bu

köpeği hiç koştururlar mıydı

Peygamberimiz (s.a.v.), Mirac a çıktığında ona cehennem

gösterildi. Baktı ki içinde bir kadın azap görüyor. Sebebini sordu.

Peygamberimiz (s.a.v.) e söyle denildi: O bir kediyi hapsetmiştir; Ona ne bir

şeyler yedirmiş ne de ona su içirmiştir. Ölünceye kadar haşerat türünden

şeyleri yemesine dahi müsaade etmemiştir. Bu nedenle bu kadın cehennemde azap

görmektedir.

Peki, hayvanlara iyi davrananlar! Siz hiç düşündünüz mü

bunun Allah katındaki mükâfatını

Mirac ta Peygamberimiz (s.a.v.) e cennet gösterilir.

Orada fahişe olan bir kadını görünce, onun Cennete girme nedenini sorar.

Kendisine refakat eden melek söyle cevap verir: Bu kadın bir köpeğin çok

susadığını görür. Eteğini çıkarır ve kuyuya salar. Daha sonra ıslattığı eteğini

köpeğin boğazına sıkar. Bir rivayete göre de ayakkabısına su koyup sular. Buna

köpek suya kanana kadar devam eder. Bu nedenle bu kadın cennete girmiştir.

Peki, siz sağılacak hayvanı olanlar, sizler hiç

düşündünüz mü Hz. Peygamber (s.a.v.) bu konuda ne tembihlemekte sizlere Resûlullah tan

sahabelerden biri yardım talebinde bulunur. O da bu aileye birkaç keçi

verilmesini emreder etrafındakilere. Sonra da keçileri teslim ederken şöyle

tembihler sahabeye: Oğullarına emret, tırnaklarını kessinler, böylece

sağdıkları zaman hayvanları incitmemiş, memelerini kanatmamış olurlar. Yine

oğullarına emret ki yavrularının gıdalarını iyi yapsınlar. Bir gün hayvanını

sağan birine de: Hayvanı sağınca yavrusuna da süt bırak, yavrusuna da süt

ayır, hepsini sağma! diye tembihlemiştir yüce Peygamberimiz (s.a.v.).

Hiç Düşündünüz mü çocuklarımıza, çevremize örnek oluyor

muyuz hayvanlara eziyet etmeme, merhamet etme hususunda Yoksa onların

hayvanlara yaptığı eziyetlere göz yumup, görmemezlikten mi gelmekteyiz   Peygamberimiz (s.a.v.)

Abdurrahman b. Abdullah, babası Abdurrahman (r.a) ın

şöyle bir anısını nakleder onun ağzından: Biz bir seferde Resûlullah (s.a) ile

beraber idik. Resûlullah bir ara ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada

humerra denen bir kuş (Kaya kuşu) gördük, iki tane de yavrusu vardı. Kuş kaçtı,

yavrularını aldık. Kuşcağız etrafımıza yaklaşıp çırpınmaya, kanatlarını çırpıp

havada inip çıkmaya başladı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gelince bu duruma

şahit oldu ve: Kim bu zavallının yavrusunu alıp ona ıstırap verdi Yavrusunu geri

verin. diye emretti. Hayvan da olsa o bir anneydi ve Peygamberimiz empati

yapıp onun acısını içinde hissetti. Hiç düşündünüz mü biri sizin yavrunuza

böyle yapsa ne hissederdiniz İşte çocuklarımıza vermemiz, aşılamamız gereken

duygu bu: Empati ve merhamet.

Allah (c.c.) hayvanların da insanlar gibi bir ümmet bir

topluluk olduğunu ve sonunda yine O nun huzurunda toplanacaklarını buyuruyor.

  Yeryüzünde

hareket eden hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yok ki (onlar da)

sizin gibi birer ümmet (topluluk) olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik

bırakmadık. Nihayet onların hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna

getirileceklerdir. (En âm; VI,38.)

Hiç Düşündünüz mü onların da Huzur-u Mahşer de bizlerden

haklarını alacaklarını

Meşhur kıssadır Kanuni ile devrin şeyhülislamı arasında

geçen şu hikâye. Kanûnî Sultan   Süleyman bahçede gezerken elma ağacını karıncaların sardığını görür ve

bunu şu harikulâde beyitle şeyhülislama sorar: 

Drahta ger ziyan etse karınca (Eğer ağaca zarar verirse

karınca)

Zarar var mıdır anı kırınca (zarar var mıdır onu kırınca yani öldürünce.)

Şeyhülislam da padişahı gibi ustadır şiirde, bir beyitle

Kanuni ye şu tarihi cevabı verir:

Yarın Hakk ın divanına varınca

Süleyman dan hakkın alır karınca

Evet, yarın Hakk ın divanına varınca bizlerden hakkını

alır hayvanlar kararınca!

Yeri gelmişken şu hadisi de sizlere aktarayım.

Peygamberimiz (s.a.v.), haşeratların öldürülmesini caiz görmüştür yani bize

zarar veren haşerat türü hayvanlar öldürülebilir ama yakmamak suretiyle. Biliyor

musunuz Peygamberimiz (s.a.v.) bu tip zararlı mahlûkları fasık diye

adlandırmıştır. 

Aişe (r.a.) Resûlullah(s.a.v) ın söyle buyurduğunu haber

vermektedir: Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Hayvanlardan beş tanesi vardır

ki bunların her biri fasıktır (zararlıdır). Harem bölgesinde bunlar öldürülür:

Karga, çaylak, kuduz köpek, akrep, fare.

Hayvanları öldürme izni ancak insanlara zarar verirlerse

var. Ancak yakılmamalı, yakarak eziyet edilmemeli hayvanlara. Bir karınca

yuvasının ateşe verildiği gören Peygamberimiz (s.a.v.) kimin yaktığını

öğrendikten sonra kızar ve: Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır.

buyurur.

Ya horoz, köpek, koç, deve gibi hayvanları dövüştürene,

dövüştürüp seyredene üstelik bir de bunların üzerine bahse girene ne demeli   Bu insanlar hem kumar oynadıklarının hem de

hayvanlara eziyet ettiklerinin farkında değiller mi Bu sözüm onlara,

hayvanları dövüştürüp, bundan zevk alana, bununla eğlenene; sizler bu konuda da

bir hadis olduğunu Hiç Düşündünüz mü

Hz. Muhammed (s.a.v.) söyle buyurmaktadır: Hiçbir

insanın iki koçu, iki horozu veya onlardan daha büyük olanları birbiriyle

dövüştürmesi caiz değildir.

Hiç düşündünüz mü sevabın elmas gibi mücevherat gibi

değerli olduğunu ve onun da mücevherat gibi kırâtla ölçüldüğünü

Her kim koyun, av ve bahçe köpeği haricinde bir köpek

beslerse sevabından her gün bir kırât eksilir. diye buyuran

Peygamberimiz(s.a.v.) bu sözüyle hayvanların yaratılış amacı dışında,

fıtratlarına uygun olmayacak biçimde kullanılmalarını yasaklamıştır. Evlerde

süs köpeği besleyenler de bu yasaktan payını alır mı bilmem ama amacı dışında

bebekler gibi süslenip, kuaförlere götürülen o köpekler ve sahipleri beni zaman

zaman hayrete düşürmüşlerdir. Nasıl hayret etmeyeyim Süslü püslü tüylerinin

kimi yeri kazınmış, kuaförde başı yapılmış, elbiseli, hatta incili, takılı bu

hayvancıklar kendi rızaları dışında bir muameleye tabi tutulmuyorlar mı

Yukarıdaki hadiste buyrulduğu gibi bekçilik veya koruma amaçlı mı tutulmakta

evlerde Tabiiki hayır. O halde onların sevap elmaslarından her gün bir kırat

eksilmekte. Değer mi böyle bir kayba Üstelik ötede onlardan hakkını alacaklar,

sen benim yaratılışıma muhalefet edip, süsledin, püsledin, sana göre güzelim

ama bana sordun mu güzel miyim diye demeyecekler mi Ya o süse püse harcanan

para Belki bir fakirin karnını doyuracak, belki bir borçluyu kurtaracak, belki

bir çocuğu okutacak... Ama kendi param, istediğim gibi harcarım, kendi köpeğim

dilediğim gibi süslerim mantığı onlarda olduğu müddetçe onların sevap elmasları

da gün be gün eksilmekte ne yazık ki.

Hiç düşündünüz mü hayvanları fıtratı dışında kullanmak

yasak olduğu gibi, onlara sövmenin de, lanetlemenin de yasak olduğunu

Peygamberimiz sıkı sıkıya tembihliyor bizlere ve:

Horoza sövmeyin Zira o, namaz için uyandırıyor. diye de

ikaz ediyor. İbadete taate yardımcı olan mahlûklar sövülmeye değil övülmeye

layıktırlar demek istiyor yüce Peygamber.  

Hedef tahtası olarak hayvanları kullananlara bu sözüm de.

Ruh taşıyan canlıların hiç birine eziyeti reva görmemiştir Cenab-ı Hakk ve

O nun yüce Resûlü. Peygamberimiz (s.a.v.): İçinde canı bulunan (canlı) bir

şeyi hedef ittihaz etmeyin buyurarak insanların ve hayvanların nişancılık

talimi yapılmasına, hedef tahtası gibi kullanılmasına karşı çıkmıştır.

Allah ın ismiyle ve ona tevekkül ederek gidiniz. Her hangi bir insana ve

hayvana müsle (işkence) yapmayınız, zalim ve saldırgan olmayınız diyerek de

hepimizi uyarmıştır.

Peygamberimiz (s.a.v.) nin hayvanlar konusunda öyle güzel

uygulamaları, öyle güzel sözleri, hadisleri var ki hayran kalmamak elde değil.

Hayvanların otlatılmasından, beslenmesinden tutunuz da barınaklarına,

sağlıklarına kadar kurallar koymuş ve bir bir bu kuralları da uygulatmıştır

etrafındakilere. Bizlere örnek olmuş, örneklik etmiştir yüce Peygamber. 

Merhamet edenlere Rahman da merhamet eder. Yeryüzünde

bulunan şeylere karşı merhametli olunuz ki, semadakiler de size merhamet

etsin. diye buyuran yüce bir dinin yüce bir Peygamberinin izinden gitmeye,

onun sünnetlerini gündelik hayatımıza geçirmeye ne dersiniz

Peygamberimiz(s.a.v.) sünnetlerini yapmaya eminim gayret

etmektesiniz. Peki, sünnet listenize buradaki hadisleri de eklemeyi de hiç

düşündünüz mü

Ya bu Kılavuz un gösterdiği yol Evet, bu yüce Kılavuz un

gösterdiği yoldan sağa-sola sapmadan, onun uygulamalarını örnek alıp tatbik

etmeyi,  onun ayakkabısını giyerek,

yürüyüp gitmeyi hiç düşündünüz mü

Peygamberimiz (s.a.v.) in ayakkabılarıyla binlerce mil,

evet binlerce mil, yürümeyi Hiç Düşündünüz mü

KAYNAKLAR

İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, İstanbul, Akçağ

Yayınları, [t.y.], c.VI, s.s.289-312.

Celalettin Taşdelen, Peygamberin Sünnetinde Hayvanların

Yeri, [Tez, Yüksek Lisans, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, 2010.]

Mehmet Dilek, Hadislerde Hayvan Bedenlerine Eziyete

Engel Olma Örnekleri, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2008,

cilt: XIII, sayı: 20, s. 201-210.