Günlerdir ABD’de protestolar var. 25 Mayıs’ta ABD vatandaşı siyahî George Floyd, gözaltındayken beyaz bir polisin diziyle boynuna bastırması sonucu hayatını kaybetti. Floyd’un son sözlerinden biri şu: “Nefes alamıyorum.” Bu olaydan sonra ABD’de gösteriler başladı. Protestolar ABD’nin bütün şehirlerinde devam ediyor. Protestolara karşı ABD yönetimi ‘nefes alamıyor’. ABD askeri sokağa inmiş durumda. ABD Başkanı sığınağa götürüldü. Sığınağa indirilmesini basın sözcüsü ilk önce doğrulamadı ama yalanlamadı da. Daha sonra ABD Başkanı sığınağa indim ama korkmadım diyerek trajikomik bir açıklama yaptı. ABD Başkanı’nın sığınağa indirilmesi olayların ciddiyetini gösteriyor. Sonucu ne olabilir? Elbette bir ‘ölüm’ dünya tarihinin akışını değiştirebilir. Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması için bardağı taşıran son damla bilindiği gibi suikastla bir ‘ölüm’ olmuştur. Pek umut olmasa da bakalım bu ‘ölüm’ tarihin akışını değiştirebilecek mi? Bakalım bu sefer ABD’nin dünya düzeni sona erecek mi?
Tarihin akışı içinde devletlerin durumuna baktığımızda siyasi güç kimdeyse dünya düzeninin ipleri de onun elinde olmuştur. Tabi siyasi güç askeri varlığın sağlamlığına bağlı. Askeri gücü olan ama siyasi gücü olmayan devletler tarihte de günümüzde de var. Önce siyasi güç lazım. Siyasi güç olursa askeri güç zaten olacaktır. Günümüzde genel değerlendirmelerde devletlerin güçlü olması bilimsel ilerlemeye bağlansa da birçok açıdan bunun doğru olmadığı ortada. Örneğin Japonya bilimsel alanda çok ileride olmasına rağmen siyasi gücü yok denecek kadar az. Öte yandan Çin dünyanın en kalabalık ülkesi ama son kararı ABD veriyor. Hindistan dünyanın ikinci en kalabalık ülkesi ama bir Fransa kadar gücü yok. Rusya askeri gücü güçlü olan bir devlet olmasına rağmen dünyanın jandarması ABD’dir. Örnekler çoğaltılabilir. Tarihte de bu böyle olmuştur. Dünya tarihinde dünyanın düzenini kendince sağlayan dahası kendi hayat anlayışını dünyaya kabul ettiren devletler siyasi açıdan güçlü olan devletler olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Osmanlı İmparatorluğu dünyaya nizam veren tek güçtür. Zaten savaş Osmanlı’yı ortadan kaldırmak için çıkarılmıştır. Osmanlı’dan sonra dünyanın topuzunu ABD eline almıştır. Geçen yüzyılın başından beri dünyaya nizam veriyor. Nasıl bir nizam; kan ve gözyaşından bir nizam. Osmanlı’nın gittiği yerleri ‘diriltmesi’ne karşılık ABD gittiği yerleri öldürüyor. Osmanlı hayat anlayışıyla huzur verirken ABD sömürü çarkıyla nefes aldırmıyor.
ABD askeri ve devlet idari birim yönetimi anlamında Osmanlı İmparatorluğu’nu taklit ediyor. Fakat taklit etiğinin içeriğinden yoksun olduğu için içeriği barbarlık ve vahşilikle doldurmuştur. Günümüzün en barbar devleti ABD’dir. ABD, paraya tapan ve dolayısıyla insanlık değerleri namına herhangi bir özelliği olmayan görüntüde insan gerçekte vahşi bir varlık olan insanlar üretmiştir. Amerikalı dediğimizde vahşilikte sınır tanımayan demiş oluyoruz. Paraya tapan insanların oluşturduğu teknolojik yaşama medeniyet diyerek tüm dünyayı aldatmaya çalışsalar da dünyada insanlık değerleri olan insanlar bunun medeniyet olmadığını biliyor. ABD’nin dünyaya jandarma kesilmesi siyasi olarak güçlü olmasındandır. Siyasi gücünün alt yapısı askeri gücünün sağlamlığına bağlı. Askeri sistemini Osmanlı askeri sistemini taklit ederek oluşturmuştur. Sistemi taklitle oluştururken sistemin içeriğini aslından almayıp kendi vahşiliğiyle doldurmuştur. Bu nedenle, Osmanlı fethederken ABD işgal ediyor. ABD tüm dünya devletlerine dayattığı kapitalist sistemin üreticisi ve uygulayıcısıdır. Kapitalist sistem tüm dünyada insanlara nefes aldırmıyor. Kapitalist sistemin yıkılması ABD’nin gidişatına bağlı. Korona başladı başlayalı kapitalist sistemi zorluyor gibi ama şuana kadar sistemde henüz bir sarsılma olmadı. Bakalım ABD’nin siyasi gücü bitecek mi, biterse kapitalist sistem çökebilir. Yerine insani bir sistem lazım. Hemen acil.
İnsanlık nefes alamıyor!