Şüphesiz birçoğunuzun ilgisini çekmemiştir ama Fatih Altaylı’nın Sezgin Baran Korkmaz röportajını belki de mesleki dürtülerle soluksuz izledik.

En başında Fatih Altaylı’yı tebrik etmek gerekiyor, şu günlerde böylesi bir röportaja kalkışmak, neresinden baksanız önemli bir iş.

Hem Sezgin Baran Korkmaz’ın son dönemin en tartışmalı ismi olması hem de söylediklerine zemin hazırlamak epey cesaret isteyen bir adım.

Röportaj tamı tamına 3 saat.

Bu uzun söyleşiden saymadım ama en az 10 manşet çıkar. Ama bugünlerde değil.

Sezgin Baran Korkmaz’ı ilk kez dinledim.

Biliyorsunuz kendisi, kara para aklamak suçlaması ile aranırken Avusturya’da yakalanıp ABD’ye iade edilmişti ve burada da bir süre cezaevinde yatmıştı.

Bugünlerde ise aynı ülkede ticaret yaptığını söylüyor.

Ülkemizde de batmak üzere olan birçok şirkete çökmekle suçlanıyordu.

Kendisine isnat edilen suçlamalara ilişkin bir yargıya varmak için bizlerin elinde yeterli bilgi ve belge yok. İşin o tarafı her şeye rağmen ülkemizin yargı sistemine emanet. Sonucunu bekleyip göreceğiz.

Ancak Sezgin Baran Korkmaz’ın anlattıklarının yüzde biri dahi doğru ise vay halimize.

Çünkü Sezgin Baran Korkmaz’ın anlattıklarının benzerlerini kaçıncı kez duyuyoruz bilmiyorum.

Suçlanan isimler ise hep aynı.

Suçlamalar da neredeyse aynı.

Söylenenlerin çıktığı nokta aynı: Ülkemizde bir sonraki adımda siyasi yapılanmaya zemin hazırlamak için bir organizasyon kurmak ve bu organizasyona gerekli olan madde kaynağı temin etmek.

Açık söylemek gerekirse ben ürktüm ama zengin biri olmadığım için de bir kez daha mutlu oldum.

Çünkü eğer dikkat çekici bir miktarda paranız varsa, anlaşılan birileri gelip sizi buluyor.

Düşünün, sizin güvenliğinizden sorumlu olan insan, aslında ülkenin güvenliği için bir tehdit haline gelmiş.

Paranızı, namusunuzu ve hatta canınızı emanet ettiğiniz insanlar hakkında dile getirilen iddialar mafyatik bir düzenden çok daha ileri gitmiş durumda.

Çünkü mafyadan farklı olarak ellerinde devletin gücü var.

Avukatlar, meslektaşımız olan gazeteciler, spor kulüpleri… Sayın sayabildiğiniz kadar…

Gırtlağına kadar suça batmakla itham ediliyor.

Elbette bu iddiaları peşinen kabul etmemiz mümkün değil ama söz konusu röportajın üzerinden günler geçti.

İddia sahibi, elinde bilgi ve belgelerin olduğunu söylüyor.

Suçlananlar ise alelade insanlar değil.

Ama ne hikmetse kimse de çıkıp tek kelime yalanlama dahi yapmıyor.

Soruşturma diyeceksiniz ama onu biz de beklemiyoruz.

 Ali Babacan, Temel Bey’in dediğine geldi ama geç kaldı

Genel seçimler öncesi, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun siyasi kutuplaşmayı bertaraf edecek ve iktidar partisinden kopan kararsız kesimi konsolide edecek önemli bir çalışması vardı. Bu çalışmayı kamuoyu ile paylaşan Temel Bey’e alelacele itiraz eden isim de Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan olmuştu.

Temel Bey, özetle diyordu ki; Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi gibi partiler muhafazakâr bir çatı oluşturarak seçime birlikte girerse özellikle endişeli muhafazakârlar için büyük bir cazibe merkezi olur.

Temel Karamollaoğlu Bey’in siyasette büyük bir değişime vesile olacak bu çalışmasına o gün “Biz kendi amblemimizle ve kurumsal kimliğimizle seçime gireceğiz” diyerek alelacele bir açıklama yapan Ali Babacan Bey, önceki gün Halk TV’de Gelecek Partisi ile birleşme çalışma yaptıklarını açıkladı. Tam da Temel Bey’in geçmişte söylediği gibi endişeli muhafazakâr seçmenler için yeni bir oluşuma ihtiyaç olduğunu duyuran Babacan, gözünü merkez sağdaki boşluğa da dikmiş ama iki seçim üst üste dayak yedikten sonra ve hırpalandıktan sonra tekrar ayağa kalkmaya çalışıyor. Kolay mı? Bizce zor.

Ha bu arada ısrarla kendi amblemleri ve kurumsal kimlikleriyle seçime girme vurgusu yaptıkları sırada bir günde CHP çatısı altında seçime girmeye ikna olmuşlardı.

 Gidenlere rahmet olsun…

Mevlüt Özcan Hocamız, Bilal Yüksel abimiz diğer bir deyimle Amca’mız ve Mehmet Erkan hocamız… Millî Gazete’nin güzel insanlarından ahirete irtihal edenlerin bazıları… Vefat yıl dönümleri kiminin geldi, kiminin geçti. Biz de rahmetle bir kez daha yâd edelim istedik. Buyurun, sevabı cümle geçmişlerimizin ruhuna bağışlanmak birer Fatiha okuyalım…