Gülen güzün yanında yer alıyor. Bunun analizini yaptığımızda karşımıza tuhaf bir ‘iyilik’ anlayışı çıkıyor.
Gücün yanında yer almanın elbette birçok getirisi var. Bu kazanımların gözlenebilir, tadına bakılabilir özelliktedir. Hakk’ın yanında yer almanın ise çoğu zaman gözlenebilir sonuçları olmadığı gibi riskleri vardır.
Bu iki taraf arasında uzlaşma icat edenler çıkar bazen. Küresel bir köye dönüşen dünyaya zorbalık yapanların yanında yer alırlar. Bunun yanında Hak’kı da korumayı dilleriyle yaparlar. Hukuksuzluk üzerinde yükselen gücün yanında yer alarak dine hizmet etmaktir gayeleri. Gülen yapılanmasının dışında kimsenin inanmadığı bu anlayışta asıl önemli olan iç tutarlılıktır. ‘Mış’ gibi yapsanızda içinizi kemiren birşeyler olabilir. Bu konuda; karanlık güçlerle işbirliği yapanların iç yapılarında nasıl rahat ettiklerini açıklayan bir ayet var.
"Şeytan size yaptıklarınızı süslü gösterir". (29/38) Fazla söze hacet yok. Bu yapıyı yönetenleri anlamak için bundan daha açıklayıcı bir hüküm olamaz.
Her şey iyi insan olma istediğinin inanılmaz perdesi altına gizleniyor. ‘İyilik olsun, kötülük olmasın.’ İslam coğrafyasının mahremine el uzatanlara varan bir iyi niyet zehirlenmesi.
‘Ruhemaubeynehum’/ ‘müminler aralarında birbirine merhametlidirler’ ayetinde de taraflar değişiyor. Bu örgütün dışında olan müminlerin merhamet bir yana komplo ve şerlerinden emin olamadığı görüldü. Bununla birlikte küffar tarafında iyilik hareketinden şikâyet edildiğine dair bir beyanata rastlanmıyor.
"Müminlerle iyi geçinmek" şiarı, dünya arenasında misyonu ilerletmek adına "her din mensubuyla iyi geçinmeye" dönüşüyor, hatta kendi dinine kastedenlerle bile.
Din hükümlerini dünyevi argümanlarla yorumlayan son dönemin akıl/kalp tutulmasıyla karşı karşıyayız.
"Yaradanıhoşgöryaradandan ötürü’ anlayışı küresel güç sahibi olanlara karşı işliyor. Bu anlayış, sıkıştığında zalimden merhamet dilemeye kadar varıyor.
İlkesizlik üzere yapılanmış ‘iyilik hareketi’nin varlığı, vahye ve sünnete dayalı sahih din anlayışını, küresel algılara karşı itibarsız kılıyor.
"İyi duygularla filtrelenmiş din anlayışı" ile açılan perdede, küresel zorbalığın kötülüklerini hoş görerek, samimi duruş sergileyenler kriminalize edilmektedir. Nasların filtresinden geçmeyen "iyi niyet Müslümanlığı" pragmatizm zemininde şeytanın süslediği bir yola dönüşüyor. Dinin asıl kaynaklarına ters düşse de fütursuzca ilerleyen bir "iyi niyet" iddiası ile hız kesmiyor.
Şeytanın iyi diye gösterdiği "iyilik yolunun" bir başka handikapı elbette büyümek olacaktır. Din mensubu olmanın temel gereği olan bilgi kaynağı, ihlas retoriği ile başlamış ancak giderek modern dindarlığa uyarlanmıştır. Ancak bu süreç dumura uğradığı halde, hem etkilediği kitleyi kaybetmemek hem de ılımlı İslam projesine tutunmuş küresel güçlerin baskısıyla değişime direnmektedir.
Bu anlayış, sahih bilgi kaynaklarını alabildiğine esneterek giyenler üzerinde ucube duran "large" elbise gibi. Bugünlerde her adım attıkça ayaklarına dolanmaktadır.
‘İYİ NİYET YOLU’ ÇIKMAZ SOKAĞA ÇIKIYOR
"İyi niyet çarpıtması" ile yol alan dini anlayışın duygusal fanatizmle ilerlemesinin bazı sebepleri var.
-İnsanların dine yönelişinde görsel ve duygusal algı, ilim ve bilginin uğraş isteyen yönünü perdeleyerek kolaycılığa davet etmektedir. Duygusal zaaflara hitap eden dini anlayış, metaforlar, rüyalar, uydurma gaib haberler ve kerametlerle geniş halk kitlelerini medya yoluyla transa sokmaktadır.
-Takiyyeci, suya sabuna dokunmayan dini anlayış soğuk savaş yıllarında bu tavrıyla ivme kazandı. Şimdi bu dönemin bitişiyle yeni paradigma oluşturma sancısı içindeydi. Genetiği böyle şekillenmiş yapı, kendisini kullananlara sığınmaktan başka çare bulamıyor. Kendini sorgulayarak fabrika ayarlarına dönmekten aciz çünkü iyilik yolunun taşları çıkmaz sokağa doğru döşeli. Yani dinin referanslarıyla yapılanmış bir hareket, engellendiğinde yine aynı kaynakla çözüm yolu arar. Burada ise bu refleksi gösterememektedirler.
-İslam’ın doğuş yıllarında Peygamberin açık tebliği, gazveleri, cihadı ve fetihleri bugün için ‘tarihsel’ bir algıya hapsedilmiştir. Yani din adına gayret, büsbütün basın yayın magazinel etkinliklere indirgenmiştir. Bu sebeple batı tandaslı "cihadist" kavramı küresel algı operasyonlarına destek verilmektedir.
SİZİN YERALDIĞINIZ KARE HANGİSİ?
‘Ilımlı din anlayışı"nın kişide oluşturduğu psikolojik bir yapı var. Küresel güçlerin zorbalıklarına karşı çıkmayı, bu yapıların ‘çatışmacı’ ve ‘şiddet yanlısı’ olarak algılarlar. Onlara göre bu direnç “olsa olsa yasadışı örgüt tutumu” demektedir.
Müslümanın kimliğinin manifesto olarak ortaya konmasını yersiz, tedbirsiz ve kaotik bulmaktadırlar. Çünkü kendi varlığını Allah'ın varlığı ile kaim kılmak yerine hegomanyanın rol tanımına yaltaklanmaktadır. Halbuki çatışmacı karakter İslam’a karşı fütursuzca hareket edenlerin tutumudur. Yapının genetiğine yerleşen temel anlayış; a'dan z'ye her yapılanmayı bilip entrikalar çeviren küresel zorbalığa karşı İslam'ı zararsız göstermeye çalışmak. Bu anlayış sanki savaşın bittiğinden haberi olmadan ormanda yıllarca gizlenenlerin durumu gibidir.
"Anlaşmalı iyilik" hareketinin her türlü olumsuzluklara karşı tepkisizliği bir yöntem olarak benimsemiş olduklarına şüphe yok. Hikmete bakın ki tepki verenleri ötekileştiren güruh şimdi büyük bir sorunla karşılaşınca kimyasal değişime uğradılar. Yani ruhsuzlaştırıcı tepkisizliğin ne anlama geldiğini, şimdi, uğradıkları sorunla anlaşılmış oldu.
İnsanın taşıdığı fikir ve zihniyete karşı şiddet kullanılacak ve siz her defa buna tepki verenlerden ayrılarak "uzlaşmacı" yeni bir alan açacaksınız. Bu uzlaşmacı tavrı bir pazarlık zemininde yapılmak yerine salt karşı tarafın belirlediği alan içinde gerçekleştireceksiniz.
İlke yerine fayda esaslı bir duruş sergileyeceksiniz. Fayda, maslahat ve takiyye üçgeninde "köksüzlük" sarmalında ne kadar hayatiyet varsa o kadar varolmaya çalışacaksınız.
Sahi siz küresel zorbalık ve onun mağdurları arasında hangi karede yer almak istiyorsunuz?