Anasının veya babasının emekli maaşıyla uyuşturucu almak için sevgi numaraları geliştiren, geliştiremediği zamanlarda da onları döven, bıçaklayan insan yetiştirdik.
Sevgi, Rabbimizin bir lütfudur.
O sevgiyi kullanırken, harcarken israf etme eğitiminden geçiriliyor tüm insanlık.
İnkâr üzerine kurulmuş şu anda dünyanın eğitimi. Amerika, İngiltere, Avrupa üniversitelerinde okuyup gelen Türk delikanlılarının biri solcu, biri sağcı, biri İslamcı olsa da okuduğu aynı şeyler olduğundan, bakanlığa, müdürlüğe geçince biri viskisiyle, biri şampanyasıyla, biri zemzemiyle aynı şeyleri yaparlar.
Üçüne de o üç devletle kendi ideolojisini kıyaslattırırsanız herkes kendininkini sevdiğini övdüğünü söyler ama uygulamaya gelince münafıklığı ortaya çıkar.
Kadın, kendisine zorla tecavüz edeni hâkime şikâyet eder. Hâkim, “Yalnız tecavüz mü etti, evinden başka bir şey çalmadı mı?” dediğinde, “Paramı da almak için çok zorladı ama ben vermedim” der.
Kişi daha çok sevdiğini koruyabiliyor.
“Allah’ı mı çok seversin, yoksa liderini mi?” diye sorulsa, cevap kesin, “Allah’ımı severim” olacaktır.
Peki, filan adam aynı konuşmasında, Allah’a da liderine de küfretti ama sen o küfreden adama karşı internet yoluyla liderini koruma ihtiyacı hissettin de Allah’a küfretmesini yutkundun.
Bundan yıllar önce bir hanımefendi telefonla bana, “Ben filan radyoyu dinliyorum. Çok hoşuma gidiyor. Ancak bugünkü konuşmasında şirki anlattı.
Çok güzel anlattı ve sonunda, ‘Eğer bir şıha bağlı iseniz, müşriksiniz’ dedi, başımdan aşağı kaynar sular döküldü.
Ben bir şıha bağlıyım, ben müşrik miyim?” anlamındaki sorusuna, “İçinizi bilemem ama dış görüntüye göre müşrik değilsiniz. O konuşanın söyledikleri yanlıştır veya sen yanlış anlamış olabilirsin. Ancak sen, kendini bir test edebilirsin.
Mesela, apartmanınızda veya sitenizdeki kadınlarla çay sohbetinde sen, onlara bir şeyler anlatırken Rabbimizi mi daha çok anlatırsın, yoksa şıhını mı?
Kur’an-ı Kerim’i okumalarını mı, yoksa şıhın kitabını okumalarını mı?
O kadınlardan biri, Sevgili Peygamberimize hakaret etse mi yoksa şıha hakaret etse mi daha fazla kızarsın?” dediğimde,
“Çok haklısın” dedi ve kapattı.
1985-87 yılları arasında bir çok il ve ilçemizde “İnsan Enerjisi ve İsrafı” isimli konferansımı vermiş ve 1987’de 70 sayfalık kitap olarak yayınlamıştım.
Sevgi sermayemizi israf etmeden kullanacağız.
Anne ve babamızı hürmetle seveceğiz.
Eşimizi şehvetle seveceğiz. Haram ilişkilerle sevgi israfı yapmayacağız.
Sevgi sarhoşu olanlardan, fuhuş yaptığı kadın bir başkasıyla da yaptığında, “Çok sevdiğimden öldürdüm” diyerek fuhşuna bir de katillik ekliyor.
Çocuklarımızı şefkatle seveceğiz.
Şeyhimizi, bize Allah’ı, Resulünü, Kur’an’ı, İslam dinini nasıl sevip nasıl yaşayacağımızı öğrettiği mürşit olarak seveceğiz.
Malımızı, paramızı, makamımızı, şöhretimizi, şanımızı helal yollardan, liyakatle Hakk’ın ve halkın hizmetinde kullandığımız bir alet olarak seveceğiz. Bunların hiçbirisinin sevgisini, Allah ve Resulünün sevgisinin önüne geçirmeyeceğiz.
Sarhoş, kızdığı kişilerin anasına, karısına, kızına sövmezmiş.
Ancak Allah’ına, kitabına sövermiş.
Müslüman’ımız da, “Allah’ından bulsun” der, geçermiş.
Ama ben yine de iyimserliğimi bozmam.
Bundan kırk elli yıl öncesine göre ülkemizde ve tüm dünyada İslami gelişmeler daha iyi ve doğru yolda, dengeli adımlarla yürüyor.
Adana’ya konferansa gittiğimde, “Allah’a, peygambere, kitaba küfretmek duyulmaz oldu” demişlerdi.
Yani Z kuşağı, TikTokçular diye adlandırılanların ağzından bu tür kötü kelimeler hiç duyulmadı.
Çok az da olsa duyulanların yaşları da yetmiş-sekseni geçtiler, tükenmek üzereler ve hesaplaşma vakitleri geldi.
Onların da sağ iken tevbelerini sağlamak, en doğru yoldur.