Saadet Partisi’nin mitinglerini takip ediyor musunuz Bu mitinglere bakarak Saadet Partisi’ni 30 Mart seçimlerinin parlayan yıldızı olarak görüyorum. Seviyeli siyasetin, proje ve hizmetlerin konuşulduğu merkez orası. Sevgi ve kardeşlik ön plânda. Seçim konseptini Türkiye’yi kucaklamak, problemlerine çözüm sunmak, halkımızın huzur ve mutluluğu için çalışmak üzerine kurmuşlar.
Meydanlara bakın! Neler görüyorsunuz Kavgalar, restleşmeler, tehditler, argoya varan kirli sözler… Rüşvet, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma gibi yüz karası işler TBMM tutanaklarını da kirletmiş durumda. Meydanlarda konuşanlara bakarak diyoruz ki, bu kirlilik söz konusu partilerin içlerini de kirletmiş. “Üslûb-u lisan, aynıyla insan” sözünün gereği hep çirkin sözler dökülüyor dillerinden. Ülkede yaşanan gerginlik, tâciz, şiddet ve saldırganlık hep o çirkin sözlerin eseri.
Siyasete seviyesizliğin hâkim olması Saadet Partisi farkını ayan beyan ortaya çıkarıyor. Saadet Partili adaylar sorumluluklarının şuurunda. Onurlu ve güven veren duruşları var. İnanç, samimiyet ve yüreklerini de koyuyorlar çalışmalara. Davanın lideri Erbakan Hoca’nın işaret ettiği hedefi gözlüyorlar: “Milletimizin saadet ve selâmeti için… Bütün gücümle çalışacağıma…”
Seçim müziği olarak kullanılan “Saadet kazanınca kaybeden olmayacak” sözündeki derinliği fark edebiliyor musunuz : “Yarın güzel olacak / Kalpler huzur bulacak / İyi insanlar için / İyiler kazanacak / Saadet kazanınca / Türkiye kazanacak.”
NEYİ ÖRTMEK İSTİYORLAR
Peki, icraat ve projelerini öne çıkarması beklenen Sayın Başbakan’ın, dikkatleri hep okyanus ötesine çekmesinin, yerel seçimler yerine genel seçim üslûbuyla konuşmasının sebebi ne Kirlilikleri mi, adaylarının yetersizliğini mi, siyasetteki tıkanmışlığını mı örtmek istiyor Dünya, bir sivil grubun öncüsü ile ağız dalaşı yaparak seçim kampanyası yürütüldüğünü ilk defa bu seçimde şahit oldu. Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak şöyle diyor: “Mevcut iktidar hem içeride, hem dışarıda tıkanmıştır. Deniz bitmiş, batağa gömülmüşlerdir.”
Bu iktidar içte çözüm üretemez duruma gelmiş, dış politikada AB Bakanlığı kurarak Çanakkale’de bizi haritadan silmek isteyen Batılılara sığınmayı çözüm (!) olarak görmeye başlamıştır. Batılıları memnun etmek adına sorunsuz komşu bırakmamıştır.
AKP’nin yerel yönetimlerde elle tutulur yeni bir projesini gösterebilir misiniz Meselâ; büyükşehir statüsündeki illere bağlı bütün belde ve köyleri “mahalle” haline getirdiler. Bu konudaki tek projelerini bilen var mı Uygulamalarından görüyoruz ki, “kentsel dönüşüm” diyerek insanlar topraksızlaştırılıyor, topraklar insansızlaştırılıyor. Ellerinden gelse, Türkiye’yi birkaç büyük şehirde toplayacaklar. 10 senede İstanbul’un nüfusunu ikiye katladılar. Başta trafik olmak üzere şehri yaşanmaz hale getirdiler. Mahalle haline getirdikleri köy ve beldelerin “yaşanılır” hale getirilmesi için tutarlı projeleri yok. Meclis’te temsil edilen diğer partiler de bu konuda AKP’den pek farklı değil.
Burada, Saadet Partisi farkı ortaya çıkıyor. Ankara’da büyük bir heyecanla yaptıkları Türkiye geneli aday tanıtım toplantısında şunu deklare ettiler: “Herkes doğduğu yerde doyacak. Gurbet hayatına son vereceğiz. Kentsel dönüşüm değil, huzur siteleri kuracağız.”
SAADET ÜMİT OLDU
Sayın Başbakan Hükümet gücü, belediye imkânları, 26 partinin içinde yüzde 89’luk oranla TRT’de tanıtım imkânı, candaş ve yandaş medya, astronomik hazine yardımı ve daha pek çok imkânlarıyla halkı meydanlara taşımayı başarıyor. Fakat mitinge katılanları da “Bizi buraya ağzını bozmak için mi çağırdın ” dedirtiyor. Meclis’te temsil edilen diğer 3 partinin durumu da hepimizin mâlumu.
Yeni şeyler söyleyen tek farklı ses Saadet Partisi… Bu sesin herkese ulaşması gerekiyor. Erbakan Hocamız Millî Görüş’ün mitinglerine çok önem verir, orada Millî Görüş erlerinden söz alırdı. Başta mitingler olmak üzere, seçim çalışmalarını Kâbe’deki “hervele”ye benzetirdi.
Dahası, siyasete başladığı ilk yıllarda 100-200 kişilik topluluklar için “şu muhteşem topluluk” ifadesini kullanırdı. Çünkü o topluluk hakkı üstün tutmak, milletimizin yüzünü güldürmek için toplanmış “şuurlu” insanlardan oluşuyordu. “Hakkın üstünlüğü” tartışılmazdı. Erbakan Hoca, şuurlu bir topluluğun özgül ağırlığının yüksekliğini çok iyi biliyordu. Çünkü “Az topluluklar, çok topluluklara karşı üstün gelirdi.”
Şimdi, sevgi ve kardeşliğin konuşulduğu, bir ve beraber olmanın her şeyden önde tutulduğu, Türkiye’nin yüzünün gülmesi için çözümler sunulduğu Saadet Partisi mitinglerinde yer alma zamanıdır.
Safımızı belli etmek için…
Her türlü kirliliğe karşı, hak ve adaletin yanında yer almak için…
Kavgacı ve çatışmacı bir anlayış yerine, sevgi ve kardeşliğin hâkim olması için…
Hoş, fakat boş vaatler yerine; ayağı yere basan gerçekçi çözümlerin önünü açmak için…
İyilik, güzellik ve insanî değerleri yaşatmak için…
Saadet Partisi’nin onurlu ve dev mitingleri çözümün adresi olmaya devam ediyor.