İttihâd-ı Muhammedî Fırkası, Derviş Vahdetî’nin 5 Şubat 1909 tarihinde Volkan gazetesinde yayınladığı yazı ile duyurulmuştur. Dergide “Bu devir İttihâd-ı İslâm devridir. Gözlerimizi açalım” (Volkan gazetesi, 5 Şubat 1909) denilmekte ve cemiyetin Medine, İstanbul ve Mısır olmak üzere üç yerde kurulduğu bildirilmektedir.
16 Mart 1909 tarihinde Derviş Vahdeti tarafından fırkanın nizamnamesi ilan edilmiştir. Nizamnâmede şöyle denilmekteydi:
“1- Cemiyetin reisi Hazreti Muhammed Mustafa’dır. (A.S.)
2- Cemiyetin ismi İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti’dir.
3- Cemiyetin amacı, hilafet memleketinde ve diğer memleketlerdeki İslâm milletlerinin ahlaken iyileşmesi ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesi için temel olan Kur’an ve şeriatın devamının temin edilmesi. Mecelle’den ve fıkıh külliyatından istifade edilerek bir ceza kanununun hazırlanarak meclise sunulması Âlem-i İslâm’ın saldırılardan korunması.
4- Cemiyetin çalışma sahası bütün İslâm âlemidir…”
Nizamnâmenin yayınlanmasından sonra 3 Nisan 1909 tarihinde Ayasofya’da okunan bir mevlid ile fırkanın kuruluşu ilan edilmiştir.
“İttihâd-ı Muhammedî hareketinin Otuz bir Mart Vak’ası’ndaki rolü hakkında çok farklı değerlendirmeler yapılmıştır. İttihat ve Terakkî kaynakları, Derviş Vahdetî ve İttihâd-ı Muhammedî’yi doğrudan sorumlu tutarken diğer bazı kaynaklar İngiltere ile ilişkisinden söz etmektedir. Meselâ Yusuf Hikmet Bayur, Müslümanlar hakkında “Muhammedî” tabirini Hıristiyanların kullandığı gerekçesiyle bu hareketin Batılı bir sömürgeci devletle bağlantılı olabileceğini kaydetmektedir (Türk İnkılâbı Tarihi, I/2, s. 136)”.
İttihâd-ı İslâm Fırkası’nın kurulduğu ortamda 31 Mart Vak’ası’nın gerçekleşmesi ve partinin olaylardan sorumlu olduğu için kapatılması ve aradan yüzyılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen hâlâ üzerinde soru işaretleri ve spekülasyonların bulunduğu 31 Mart Vak’ası miladi takvime göre 13 Nisan 1909’da Rumi takvime göre 31 Mart 1324 tarihinde gerçekleşmiştir.
Sultan II. Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesiyle sonuçlanan 31 Mart Vak’ası’nı tertipleyenlerin kim olduğu sorusuna araştırmacılar ve tarihçilerin farklı cevapları vardır. Cevat Rifat Atilhan’a göre bu hadisenin sorumlusu İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir. H. Kemal Karpat, “Askerler arasındaki hoşnutsuzluk ve partiler arasındaki çekişmedir” derken, Mevlanazade Rıfat, bu hadisenin tertipleyicilerinin Prens Sabahattin ve Sadrazam Kamil Paşa’nın önderliğindeki Ahrar Fırkası olduğunu iddia etmektedir. Bazıları liberallerin işi olduğunu, bazıları ise İttihâd-ı Muhammedî fırkasının tertibi olduğunu söylemektedir. Necdet Sadakoğlu’na göre bu hadisede “Ahrar Fırkası, İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti, muhalif basın, askerler arasındaki hoşnutsuzluk ve İttihat ve Terakki Partisi’nin payı vardır”.
Görünen o ki, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin payı hepsinden fazladır.
(devam edecek)