Şunu da hatırlatayım ki: Mustafa Kemal Atatürk camide minberden cemaata hutbe okuyan ilk ve tek cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanlarımızdan Merhum Turgut Özal, Cuma namazını kıldığı için, bu zihniyetler tarafından az mı tenkid edildi. Gazetelerdeki haberlere göre: "Geçirdiği karaciğer nakli operasyonundan 3 ay sonra yaşamını yitiren TBMM Başkanvekili CHP li Ali Dinçer in Kocatepe deki cenaze törenine Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de katıldı. Sezer, camide çok kısa bir süre durdu ve cenaze namazına kalmadı."

Bilemiyorum amma, belki de aynı tenkitlere maruz kalmamak için cenaze namazına kalmadı, diye düşünüyorum.

Ve Mustafa Kemal Atatürk ün camide minberden cemaata okuduğu bu hutbeyi, bu günde bir cumhurbaşkanının okumasını, bir camiye giderek halka hutbe vermesini ve beraber namaz kılmasını istiyoruz.

Acaba çok şey mi istiyoruz

Bugün kendilerince bir laiklik tanımı yapıp, kendi düşüncelerinden başka her şeyi laikliğe aykırı ve yıkıcı bulanların, kalemini kin ve öfkeye bulayarak saldıranların, Mustafa Kemal Atatürk ün camide minberden cemaata okuduğu bu hutbeye diyecek bir şeyleri var mıdır acaba Varsa söylesinler.

Yoksa!.. Bu işler "dün dündür bugün bugündür" denilerek mi geçiştirilecektir Yani, "tamam Mustafa Kemal Atatürk, camide minberden cemaata okudu bu hutbeyi; ama bugün olsaydı öyle hutbe okumazdı mı" diyecekler Böyle düşünenlerin karşılaşacağı çok daha büyük sorular ve açmazlar vardır şüphesiz.

İlki; demek ki Atatürk ün yaptıklarını ve hareketlerini o dönemle sınırlamak lazımdır. Fikirleri, düşünceleri, eylemleri yaşadığı dönemle beraber geride kalmıştır! Böylesi bir fikre şiddetle karşı çıkacakları kesindir. Ancak bu koca açmaz orada öylece duracaktır.

İkincisi ise; dini yaşama getirilen kısıtlayıcı şeyleri Atatürk e refere etmeye çalışan zihniyete soruyoruz: Ne yani Mustafa Kemal, o günkü şartların gereğini yerine getirip, sonra nasıl olsa yasaklayacağım düşüncesinde miydi

Cevabı bizce kesinlikle hayır . Atatürk elbette bugünkü birtakım kimseler gibi postmodern takiyye, döneme göre icraatı aklından bile geçirmemişti. Bu nedenle asla bir gocunma ve utanma içinde olmadan, tersine kamusal alana çıkarak camide minberden cuma günü cemaata okudu bu hutbeyi ve çok önemli mesajlar verdi.

Bir de köşe yazarımız diyor ki: "Unutulmasın ki Vali Yardımcısı nın maaşı, vergilerimizden ödeniyor ve o vergileri ödeyenler içinde gayrimüslim vatandaşlarımız da var."

Doğru. Ancak köşe yazarımızın unuttuğu bir şey var. O da: O vergileri ödeyenler içinde % 99 u Müslüman vatandaşlarımız, yani ekseriyet var. O zaman söyleyin!.. Maaşları, % 99 u Müslüman vatandaşlarımızın ödediği vergilerden ödenen bir kısım görevliler, lütfen cuma namazına gitmek isteyenlere engel olmasınlar, sırf inancı gereği örtünenlere türban yasağı koymasınlar!

İşte bu sebeple Kutlu doğum haftasında, insanlığın hayat ufkuna aydınlık bir devir açan Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin dünyayı teşriflerini kutlarken, O nun örnek,  üstün şahsiyetini ve güzel ahlakını tanımaya, getirdiği evrensel çağrıyı, mesajı anlamaya ve bütün bunları özünde barındırdığı dinamizmi, ruhu çağımıza taşımaya olan ihtiyacımızı bir kez daha fark etmekteyiz.

İnsanlar arasında kin ve nefretin, farklılıklar arasında çatışmanın alevlendiği günümüz dünyasında, âlemlere rahmet olarak gönderilen Yüce Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi anlamaya ve anlatmaya, O nun sevgisi etrafında birleşmeye her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktayız.

Sözü, Denizli Vali Yardımcısı Sayın Mustafa Güney in törendeki: "Dünya, Hazreti Muhammed gibi bir lider istiyor. Peygamberimizin yokluğunu çok hissediyoruz" cümlesi ile noktalıyoruz.