Dünyadaki gelişmeleri doğru okumadan, içerideki olayları
doğru tanımlamak çoğu zaman mümkün olmaz. Çünkü yaşadığımız dünyada küresel
güçler ülkeleri içeriden vuruyor, oluşturdukları yandaş çevreler eliyle ortada
görünmeden karıştırıyor, çatışmaları körüklüyor. Çoğu zamanda bu iç çatışmalar
küresel güçlerden bağımsız ülkelerin iç dinamiklerinin sonucu çıkıyor
sanılıyor.
Lafı uzatmadan ne demek istediğimi ifadeye çalışayım. Bu
köşede çeşitli kereler Sovyetler Birliği nin dağılmasının ardından Varşova
Paktı nın da dağıldığına, böyle olunca da Sovyet Birliği nin yayılmacılığına
yönelik oluşturulduğu ileri sürülen NATO ya da gerek kalmadığına dikkat çekmeye
çalışmıştım. Ne var ki, başta İngiltere olmak üzere ABD ve yandaşları NATO nun
varlığını koruyabilmesi için yeni bir düşman icat etmişlerdir. Bu düşman İslam
ve Müslümanlardır. İngiltere ve ABD gibi sömürgeci güçler, dünyayı kandırmak ve
dikkatleri başka noktalara çekmek için, Radikal İslam, ya da dinciler gibi
birtakım sıfatlar uydurarak, İslam ı değil, radikalleri hedef ve düşman kabul
ettikleri görüntüsü vermeye kalkışmışlardır. Sonuç olarak NATO İslam
ülkelerinin gelişmesi ve yeryüzünde söz sahibi olmalarını engellemek görevi
üstlenmiştir. Bunun için Müslüman ülkelerde var olan birtakım farklılıklar
körüklenerek çatışma sebebi haline getirilmektedir. Farklılıklar körüklenip
gruplar çatışma noktasına getirilince de sömürgeci güçler eliyle darbelere
zemin hazırlanmış ve neticede ABD ve İngiltere destekli darbeler gündeme
gelmiştir. Bu bakımdan ABD ve yandaşlarının bastığı yer ot bitmez, bitmiş
olanlar da tanklarının paletleri altında ezilip gitmektedir.
Tüm bunların kişisel bir yorumdan ibaret sanılmaması için
sadece dün gazete ve televizyonlara yansıyan birkaç habere atıfta bulunmak
istiyorum. Bunların ilki hemen tüm gazetelerde yer bulan ABD den Sisi ye
sevgilerle başlığı altındaki haberdir. Haberde darbenin ardından askıya
aldığını ilan ettiği ama hiç gerçekleşmediği Mısır a yönelik askeri yardımlara
ABD nin yeniden başladığı ifade edilerek, Kahire nin Sina daki terörle
mücadele operasyonlarına destek için 10 Apaçi helikopteri gönderme kararı aldığı
belirtiliyordu. Ayrıca ABD Savunma Bakanı Hagel in Mısır Savunma Bakanı
Suphi yi arayarak, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry nin Mısır ın, terörizm ve
silahların yayılması gibi uluslararası tehditlere karşı koymak dâhil ABD ile
stratejik ilişkisini sürdürdüğüne, ayrıca Mısır-İsrail Barış Anlaşması
altındaki yükümlülüklerine devam ettiğine yönelik Kongre ye bildirimde
bulunacağını söylediği kaydedildi deniliyor. Birinci ağızdan ABD nin Mısır ın
darbeci yönetimine askeri yardımları İhvan üyelerine karşı kullanmak üzere
verildiği, buna karşılık İsrail in Filistinlilere yönelik saldırılarında
Gazze ye giriş çıkışları teröristlerle mücadele adı altında engellemeyi
sürdürmesinin istendiği açıkça görülüyor. Bir başka haberde de ABD nin Irak
yönetiminin radikal gruplara karşı yürüttüğü operasyonlara destek için 17
Ocak tan bu yana 99 füze ve bin tank mermisi ile 1 milyon roketatar mermisi, 7
bin tüfek, otomatik silah verdiği belirtiliyor. Yani Mısır a da, Irak a da
verilen ABD silahları radikal (cihat eden) Müslümanlara, yani emperyalistlere
karşı direnen Müslümanlara karşı kullanılacak.
Son bir haber daha aktararak yazıyı noktalayalım.
Bu haberde de Irak ınişgalinin mimarlarından İngiltere eski Başbakanı Blair in Ortadoğu da
İslamcılara karşı darbe ve darbecilerin desteklenmesi gerektiğini savunarak,
Rusya ve Çin ile farklılıkları bir kenara bırakarak radikalleşmiş ve
siyasallaşmış İslam a karşı birlikte mücadele edelim çağrısında bulunduğu
belirtiliyor. Bir günde medyada yer alan bu üç haber bile yeryüzünde İslam ve
Müslümanlara karşı nasıl bir Haçlı ittifakının oluştuğunu görmeye yeterlidir.
Elbette, sadece bu gerçeği görmek yetmiyor, Müslümanların aralarındaki çekişme
ve çatışmaları da bir kenara itmeleri, ortak düşmana karşı kenetlenmeleri
gerekiyor.