Halkın çoğunluğunu oluşturan Sünnî kesim haklarını
arayamıyor. Bir toplumun en temel, en meşru haklarını arayamaması onun için
büyük, süründürücü, öldürücü bir eksikliktir.
Eskiden Müslümanlar ağır baskılar altında yaşıyordu ve
haklarını arayamıyordu. Bugün ise, yüzde yüz olmasa bile hürriyet vardır;
hakkımı ararsam zalimler mahkemeye verirler hapse mahkum ederler mazereti
ortadan kalkmıştır.
Müslümanların, aramadıkları hakları nelerdir:
1. Cumhuriyetin ilk yıllarında kapatılmış olan İslam
Medreseleri nin tekrar açılması. Eskiden medreselerde icazetli din alimi,
fakih, müftü, muhaddis, müfessir, müderris yetiştiriliyordu; bunların İslamî
usule uygun icazetleri oluyordu. Bugün bu sistem yoktur. Mevcut İmam-Hatip
okulları ve İlahiyat fakülteleri icazetli ulema ve fukaha yetiştirmiyor. Eski
medreseler Ehl-i Sünnet üzere eğitim ve öğretim yapıyordu. Paşalar devrinde,
din hürriyetine ve insan haklarına aykırı şekilde kapatılmış olan İslam
Medreseleri açılmazsa Sünnî Müslümanların toparlanması ve yükselmesi mümkün
değildir.
2. Eski tasavvuf tekkelerinin de açılmaları ve faaliyete
geçmeleri gerekir. İslam, Türkiye ye tasavvufla girmiştir, tasavvufsuz din
hayatı eksik kalır. Açılacak tekkelerin, ehliyetli ve liyakatli ulema ve
meşâyihten oluşacak bir Meclis-i Meşâyih tarafından kontrol edilmesi gerekir.
Ehl-i Sünnete, sahih itikada, Şeriata aykırı tarikatlara ve tasavvufî
faaliyetlere izin ve fırsat verilmemelidir.
3. Müslümanlar eski İslam Vakıfları nı da talep
etmelidir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana maalesef muazzam miktarda vakıf
malı yok edilmiştir. Müslümanlar, kendilerine ecdaddan kalan bu malların
hesabını sormalı ve devletten tazminat istemelidir.
4. Türkiye Müslümanlarının en doğal haklarından biri
devletten bağımsız bir İslam Cemaati ne sahip olmaktır. Bugün böyle bir şey
yok. Genel müdürlük seviyesinde ve ideolojik rejime tamamen bağımlı bir Diyanet
İşleri Başkanlığı var. Siyasi iktidar istediğini Diyanet İşleri Başkanı yapıyor,
canı istemezse azlediyor, yerine başkasını getiriyor. Türkiye deki sistem
gerçek lâiklik değildir, Devlet Dini sistemidir. Yargının, üniversitelerin,
bazı kurumların devlete karşı özerklikleri vardır ama Diyanet in yoktur.
Birtakım derin güçler Türkiye yi Ehl-i Sünnet dairesi içerisinden çıkartıp yeni
bir İslam türetmeye çalışıyor, bunun için Diyanet i alet ve istismar ediyor.
Dinin bu şekilde alet edilmesini önlemek için ya özerk yahut tamamen bağımsız
bir İslam Ümmeti Teşkilâtı kurulmalıdır. İslam vakıfları bu teşkilâta
verilmeli, yok edilmiş vakıflar için devlet tazminat ödemelidir.
5. Kapatılmış, yok edilmiş ahîlik teşkilâtı ve fütüvvet
ahlakı yeniden hayata geçirilmelidir. Bu yapılmazsa iş, ticaret, sanayi, finans
hayatındaki çürüme ve kokuşma önlenemez.
6. 1928 de bin yıllık millî yazımızın yasak edilip Latin
yazısının mecburi kılınması eğitim ve kültür hayatımızda korkunç bir kopukluk
meydana getirmiştir. Bu kopukluğun tamir edilmesini istemek Müslümanların en
büyük hakkıdır. Kuran-İslam yazısıyla yazılıp okunan Osmanlıca üzerindeki bütün
yasaklar ve tabular kaldırılmalı; bu yazıyla kitap, gazete, dergi
çıkartılmasına izin verilmelidir. Hem İslam harfleri ile hem de Latin
harfleriyle eğitim veren müesseseler kurulmalıdır.
7. Türkiye Müslümanlarının temel haklarından biri, İslamî
eğitim hakkıdır. Tevhid-i Tedrisât devrimine son verilmeli, İslam mektepleri
açılarak Müslümanların çocuklarının, inançlarına göre yetiştirmelerine imkan
sağlanmalıdır.
8. Cumhuriyetin ilk yıllarında kılık-kıyafet ve tesettür
konusunda da Müslümanlara büyük zulümler yapılmıştır, adil olmayan kanunlarla
temel haklar ve hürriyetler çiğnenmiştir. Bunlara da son verilmelidir.
9. Ülkemizdeki Yahudiler Cumartesi, Hıristiyanlar Pazar
günleri hafta tatili yapabiliyor ama çoğunluktaki Müslümanlar Cuma günü tatil
yapamıyor. Bu konudaki haklar da aranmalıdır.
Müslüman çoğunluk bu haklarını niçin aramıyor,
arayamıyor Bunun birkaç sebebini de sayayım:
*Müslüman halkın hak arama kültürü yeterli değildir.
Tarihî arızalar sebebiyle medenî kültür gitmiş, kırsal kesim ve taşra kültürü
gelmiştir.
*Tek bir ümmet olmaları gereken Sünnî kesim bin kadar
İslamcılığa, cemaate, tarikata, hizbe ve fırkaya ayrılmıştır. Bunlar
birbirinden kopuktur, en hayatî konularda bile işbirliği yapamıyorlar.
*İslam düşmanları, Müslümanların içine çok miktarda
casus, ajan, provokatör, yönlendirici, istihbaratçı sokmuştur.
*Din sömürücüsü, yarı mühtedi sahte İslamcılar kendi
menfaat ve saltanatlarını düşünmektedir. Onların gözünde Müslümanların
haklarının kıymeti yoktur.
Temenni: İslam a, kur an a, şeriat a sadık şuurlu
ulemânın, fukahânın, meşayihin, ziyâlıların, uyanık Müslümanların birleşmeleri,
haklarını aramaları gerekir. Bunu yapmazlarsa vebal altında kalacaklardır.
Harıl harıl büyük, orta, küçük camiler yapılıyor
Yukarıda saydığım haklar elde edilmezse vakit namazlarında bu camileri
dolduracak cemaat bulunamaz.
Türkiye Müslümanlarının, gasbedilmiş haklarını arama,
isteme ve geri alma konusunda eğitilmeleri gerekir, bu işi kim yapacaktır
* (İkinci yazı)
Akıllı Müslüman
Selim bir akıl, dini anlamak için birinci ve zarurî
alettir. Aklı olmayanın mükellefiyeti=yükümlülüğü yoktur. Akıl âlettir, araçtır
ama dinin kaynağı değildir. Dinin kaynağı Kur andır, Sünnettir, icmâ-i ümmettir
ve kıyas-ı fukahadır.
İnsan İslamı kendi aklıyla, hevasıyla, re yi ile doğru
olarak öğrenemez.
İslam rehberlik ile öğrenilir.
İslamı insanlığa Resulullah (Salat ve selam olsun ona)
tebliğ etmiş ve öğretmiştir.
Her devirde İslamı doğru bilen ve Resulullahın vekilleri,
vârisleri, halifeleri olan icazetli alimler, fakihler, fazıl kimseler olmuştur.
Her Müslüman İslamı bunların derslerinden ve kitaplarından, onların tedrisi,
tâlimi ve rehberliği ile doğru olarak öğrenebilir.
Lütfen ezberleyiniz: Aklı olmayanın dini yoktur ama akıl
dinin kaynağı değildir.
Vahye, nakle ihtiyaç olmasaydı, insanlar kendi
akıllarıyla doğru yolu bulurlar ve Peygamberlere (aleyhimüsselam) ihtiyaç
kalmazdı.
Dini akıllarıyla, re y ve hevalarıyla yorumlayan şu çeşit
çeşit İslamcılara bakınız. Her biri ayrı telden çalıyor. Akılları onları
Kur anda, Sünnette, Şeriatta birleştiremiyor, tek bir Ümmet haline getiremiyor.
Akıllı Müslüman kesinlikle akılcılık yapmaz.
Akıllı Müslüman aklın din kaynağı olmadığını iyi bilir.
Gerçekten akıllı Müslüman dini râsih, zahid, âbid,
muttaqi, firasetli, icazetli ulema, fukaha ve meşayihten öğrenir.
Dini konularda kendi re y ve hevasıyla konuşan, hüküm
veren, ictihada yeltenenler akıllı Müslüman değil, akılsız Müslümandır.
28.09.2013