Osmanlıların son dönemi ile Cumhuriyet döneminde halkımızla istihfaf edilmiş, halkımız hafife alınmış, küçümsenmiş; halk ne bilir, halk ne anlar denmiştir!..

Saltanat dönemindeki tek kişi yerine, cumhuriyet döneminde siyasiler ve bürokratlar halkı istihfafa başlamışlardır. İttihat ve Terakki den itibaren bir derin güç oluşmuştur. Bu derin güç Osmanlıların kullar sınıfından gelen bürokrasinin kitleselleştirilmesi ve kurumsallaşmasıdır. Bu derin güç Türkiye ye çöreklenen küresel dış sömürü sermayesinin parasal desteği ile geliştirildi. Onlara göre halk bir sürüdür; bu sürüyü işbirliği içinde yönlendirelim, yönetelim, sömürelim diyorlar ve öyle yapıyorlardı...

Dünyada küresel sömürü sermayesi vardır, onlara göre aptal halkı o sömürecektir; buna "kapitalizm" denir. Devlet gücü hâline dönüşen güç var, aptal halkı o sömürecektir; buna da "sosyalizm" veya "komünizm" denmektedir. Bazen tek başlarına bu sömürüyü başaramazlar, birleşirler ve "karma ekonomi"yi oluşturup halkı birlikte sömürürler...

***

Çok partili döneme geçildikten ve özellikle de 1970 lerden itibaren halk "Millî Görüş"e oy veriyor, her seferinde "Millî Görüş"ün oyunu artırıyor... Ancak o malum derin güç bunu sindiremiyor, müdahalelerle iktidarı rahatsız ediyor, halkın seçtiklerini indiriyor...

Geçen yüzyılda derin güç ülkelerdeki müdahaleleri askerlere yaptırıyordu. Ancak sömürü sermayesi gördü ki; askerler müdahale ediyor, iktidarı ele geçiriyor, ama tam olarak sermayenin istediğini yapmıyor... Bunun üzerine sömürü sermayesi yeni bir şey deniyor; ordusuz müdahaleyi deniyor, askerleri uzak tutuyor, sözde "halk hareketleri" ile meclisler basılıyor, yeniden hileli seçimler yapılıyor... Ukrayna, Kırgızistan ve Gürcistan da bu oyun oynandı; şimdi de benzer oyun Türkiye de oynanmak isteniyor...

Asker uzak tutulacak, sokak çapulcuları ile meclis basılacak, hükümet indirilecek, sonra oralara onların istedikleri -Kemal Derviş vari kimseler- oturtulacak...

İşte bu halkın istihfafıdır, halkın hafife alınmasıdır, halkın küçümsenmesidir, halkın aşağılanmasıdır. Onlara göre halk sürüdür, yöneticiler ne yaparsa halk ona uyar!

Kırgızistan, Ukrayna ve Gürcistan da sermayenin istediği olmamıştır. Türkiye de de olmayacaktır. Evet, biz burada açıkça ilan ediyoruz: Türkiye yi Türk halkı, Türk milleti yönetecektir; halkı istihfaf eden, hafife alan, küçümseyen derin güç yönetmeyecektir.

***

"Millî Görüş"ten önceki partiler, mesela bir köye yol getireceğiz, elektrik getireceğiz, su getireceğiz der, dört-beş sene getirmez, senelerce oyalar, o yörenin oyunu öylece baskı ile alır. Sonra sıra başka meselelere gelir, her seçimde halka vaat edilecek başka bir şey bulunur. Mesela, illere bile fabrika yapılmaz, vaat edilir ama yapılmaz...

Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan bu çarpık zalim düzeni değiştirdi, "her ile fabrika" dedi; kıyametler koptu... Sonra ne oldu Şimdi birkaç fabrikası olmayan il var mı Bırakınız iller, şimdi ilçelerde bile sanayi siteleri vardır. Oysa Millî Görüş ten önce dört-beş sene fabrika vaat edilir, dört-beş sene fabrikanın yeri seçilir, böylece halk oyalanır dururdu

Millî Görüş Lideri Necmettin Erbakan ne yaptı

Her ile üç fabrika vaat etti ve sanayi planlamasına aldı. Yerini gösteren il ve ilçede hemen inşaat başladı. Böylece yıllar yılı süren kavgalar bitti, her ilde fabrika/lar kuruldu. Bugün artık sadece illerde değil, birçok ilçelerde bile sanayi siteleri vardır.

Bugün başörtüsü, İmam-Hatip, İlâhiyat gibi sorunlar; işsizlik, aşsızlık, evsizlik, eşsizlik gibi sorunlar; dış borçlar, iç borçlar, cari açık başta olmak üzere her türlü açıklar; halkı oyalayan sorunlardır... Bu sorunlardan kurtuluşun tek reçetesi vardır; Millî Görüş. Bu gömleği çıkaranların başarı şansı sıfırdır. Türkiye de sorunlar ve siyaset artık "Millî Görüş ten Önce" ve "Millî Görüş ten Sonra" diye ayrılsa yeridir.