Bile derken, bir Kemalist her konuda yorum yapabilir de din hakkında konuşamaz normalde... Topraktan, vatandan, yaradandan dolayı kardeşimizdir de… Hilafetin kaldırılışını, ıslahatları, inkılâpları, ittihatçıları, hahamı ve İsmet’i savunamaz yanımızda yöremizde… Normalde… Ancak günümüz trol tasavvuf camiaları, mevzuları öyle noktalara getirmiş durumdaki… Bizim dahi içimizden; bu ülke şeyhler, dervişler, müritler… diye haykırasımız geliyor bazen…

Normalde Tasavvuf Nedir?

Tasavvuf normal şartlar içerisinde, kişi de temel hasletler inşa edildikten sonra kalbi terbiye etmek için tercih ettiği yoldur. Yani kişi imanı ile ilmi ile ibadeti ile imanın gereği olan temel aşamaları geçtikten sonra manevi anlamda mesafe kat edebilmek için başvurduğu bir yoldur. Bir metottur. Örneğin, beş vakit namaz ile problemi olan bir ademin veya herhangi bir büyük günahı bulunan kişinin; tasavvuf ile haşır neşir olması ya da ben sufiyim diye ortalıkta dolaşması abes bir durumdur. Yol, nefsi belli bir seviye de terbiye ettikten sonra başlar. Evet, tasavvuf zaten nefis terbiyesidir. Ancak küfür düzeyinde boşluklar ile başlanabilecek bir yol değildir. Önce temel sonra irfan demiştik hatırlarsanız bir önceki yazımızda… 

Normalde Tasavvuf Camialarında Neler Yapılır?

İsterseniz tasavvufun ne işe yaradığını tam olarak kavramak için bazı temel kavramlar üzerinden bir analiz yapalım.

Riyazet

Yabani bir hayvanı evcilleştirmek, serkeş atı eğitmek veya egzersiz yapmak gibi kelime manaları barındıran riyazet, tasavvufi anlayışın “nefsi terbiye etmek” manasında kullandığı en temel kavramlardan biridir. Kişi çeşitli yöntemlerle nefsini köreltir. Örneğin aç kalmak bunun en meşhur yollarından biridir. Tasavvufi anlayışa göre açlık, kişiyi hem bedenen hem ruhen arındırır. Açlığın sağlık açısından faydaları, günümüz tıp anlayışında da fazlasıyla karşılık bulan bir konu zaten… Açlık, manevi anlamda ise kişiyi şehevi arzulardan uzaklaştırır. Dinginleştirir. Maneviyata yönelimin önünü açar. Riyazet hususunda örnek verilebilecek başka yöntemlerde mevcuttur. Az konuşmak… Az uyumak… Allah için meşguliyet edinmek… Aslında bir nevi, kişiyi maça hazırlayan ısınma hareketleri gibi… Bu sürecin akabinde, kişinin hal ve hareketlerinde dinginlik baş gösterir. Yaradılışı daha iyi sorgulayabilme, muhakeme edebilme fırsatı bulur. 

Zihnini ve gönlünü işgal eden tüm dünyevi arzuların hipnozundan kurtulduğu için düşünebilme kabiliyetine kavuşur. Hidayeti, feraseti, basireti, sabrı artar. Özet olarak olaylara bakış açısı değişir…

Yani sadece şu riyazet kavramını dahi ele alacak olursak günümüz trol tasavvuf camiaları sınıfta kaldı bile… Önce temel oturacak iman, ilim, ibadet… Yetmeyecek aç susuz kalacan, susacan öyle çok konuşmayacan, az uyuyacan, Allah için seni terbiye edecek bir meşgale edinecen… Sonra yola daha yeni çıkmış sayılacan… Daha yeni yeni derviş diye anılmaya başlayacan… Normalde…

Ölüm Tefekkürü

Tasavvuf camialarının büyük çoğunluğunda var olan bir nefis terbiyesi yöntemidir. Kişi günlük tesbihatını yani dersini yani virdini çekerken uygular. Belli bir süre gözlerini kapatır ve öldüğünü hayal eder. Yıkandığını, kefenlendiğini, kabre koyulduğunu hayal eder. Çevresinde ağlaşan kişileri hayal eder. Yarım bırakmak zorunda kaldığı işleri düşünür. Günahlarını sevaplarını tartmaya çalışır. Toprağın altında yalnız bırakılacağını hayal eder. Kısacası ölümünü tefekkür eder. Her gün… Her seher vaktinde… Normal insanların sabah namazına kalkamadığı vakitlerde, derviş olan kişi kalkıp güzelce tadili erkana göre namazını kılacak… Tespihini zikrini çekecek… Sonra oturup ölümünü tefekkür edecek… Neden? Peygamber efendimizin buyurduğu gibi… Ölmeden önce ölmek için… Dünya hayatına dalmamak için… Her an ağızların tadını kaçıran ölümü hatırlayarak, günahlardan haramlardan sakınmak için… Tabi normalde…

Zikir 

“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d Suresi 28. ayet)

İman tamam… İlim tamam… İbadet tamam… İrfan tamam… Riyazet tamam… ise zikir fayda verir. Zikir dil ile icra edilse de aslında kalbin terbiyesidir. Dilden edilen tekrar, kalp başta olmak üzere tüm bedende ruhta hissedilir. İster psikolojik densin… İster teslimiyet… Ancak tüm aşamalar geçildikten sonra yapılan zikir sayesinde kalpler huzur bulur. Tasavvufun diğer kavramlarının da izahı zor da… Zikir kısmının gerçek hazzını bilen yazsın… Yazılabiliyorsa… Teslimiyet ana bilim dalının ilgi alanına giren; ölçülemeyen, tartılamayan, konuşulamayan, yazılamayan kavramlar kısmındadır.

Çok kere Allah dersin… Çok kere La İlahe İllallah dersin. Çok kere Estağfurulllah El Azim dersin… Tesirini kendin gözlemlersin… Allah’ın izniyle… Normalde…

Trol Tasavvuf Camiaları Ne Demektir?

Hükümetin, sözde İslam’a hizmet etmek için; perde arkasından, perde önünden, perdenin sağından solundan, perdenin her yerinden belli başlı tasavvuf camialarını kayırması ile birlikte kişilerin kendilerini kaybetmesi sonucu oluşan, akıl tutulması haline “Trol Tasavvuf Camiaları” diyoruz.

Temel aşamalar dedik. İman dedik. İlim dedik. İbadet dedik. Riyazet dedik. Ölüm Tefekkürü dedik. Zikir dedik. Kalbin terbiyesi dedik. Demesine de… Nefis kavramını detaylı incelemedik… Nefsin aşamalarına değinmedik. Emmare, levvame… Kişi ne kadar mesafe kat etse de nefsi dizginlemediği sürece en başa dönebileceğini hatta dinden çıkabileceğini izah etmedik. Şimdi etmeye çalışalım Allah’ın izniyle… 

Tarikatlar Değil Troller Sorun

Sultan sofrasına oturan âlimin, fetvasına itibar edilmez demiş İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri… Ne kadar güzel demiş… Bunlar bırak sultan sofrasına oturmayı, sultan sarayına yerleştiler. Saraylardan virt dağıtır hale geldiler. Kim bunları bu hale getirdi? Sözde İslam’a hizmet etmeye çalışan hain değilse en iyi ihtimalle gafil olan hükümet yetkilileri… Adına proje dediler. Adına ihale dediler. Bin dereden su getirdiler de milyarlarca lirayı devlet hazinesinden sözde tasavvuf camialarına hibe ettiler. Etmeye de devam ediyorlar. Gitti riyazet, geldi sefahat… Sefahatin olduğu yerde sufi yetişmez. Menfaatçi münafıklar yetişir ki şuan öyle oluyor… Sözde devlet kadroları Müslümanlarla dolsun diye tüm kurumları, tarikatlar arasında pay ettiler. KPSS’den önce sufilerden gidiyor kazanan isimler… FETÖ’ye has bir şey değildi. Hala devam ediyor. Kazan kazan metodu uyguluyorlar kendilerince… Al takke ver külah… Hükümet imtiyaz veriyor. Sözde sufiler oy veriyor. Alan memnun satan memnun… Sattıkları şey nedir ona da siz karar verin… Nefis terbiyesi yapması gereken, sözde aç kalması gereken adamlar hanımlar; villalarda yaşıyor, milyon dolarlık arabalara biniyorlar. Artık çorba içmiyorlar. Kuzu çeviriyor ağalar paşalar… İçerisinde bulundukları şatafatı ise Allah verdiğini kulunun üzerinde görmek ister diye insanlara pazarlıyorlar. Ölüm tefekkürü yaptıklarını da zannetmiyorum. Çünkü çok korkuyorlardır muhtemelen ölümden… Bunca dünya sefahati varken… 

Sonuç: Tasavvuf Çok Kıymetlidir, Troller Değil

Tasavvuf dediğimiz alan yüzyıllardır çok kıymetli insanlar yetiştirmiştir. Bu insanlar tarihe yön vermişlerdir. İlla Hz. Ebubekir’den, Hz. Ali’den, İmam Gazali’den, başlamaya gerek yok. Yakın zamanda dahi çok büyük insanlar tasavvuf yolu ile hakka yürümüşlerdir. Şehit Hasan El Benna tasavvufçudur. Şehit Ahmet Yasin tasavvufçudur. Şeyh Şamil tasavvufçudur. Necmettin Erbakan hocamız tasavvufçudur. Şehit İsmail Heniyye tasavvufçudur. Şehit Yahya Sinvar tasavvufçudur. Gazze ehlini ayakta tutan en büyük etkenlerden biridir tasavvuf…  Günümüzde dahi çok sağlam mürşitler, şeyhler mevcuttur. Hayattadırlar ve tasavvufun adabına uygun sessiz sedasız gösterişten uzak bir şekilde irşat faaliyetlerine devam ediyorlar…

Allah sahih sufilerden razı olsun inşallah. Cümlemize ak sütün içindeki ak kılı görebilecek feraset basiret nasip eylesin.  Allah’a emanet olunuz.