Çamlıca Camii tartışması almış başını gidiyor. Bütün taraflardan bağımsız bir Çamlıca Camii tartışması yapmak mümkün müdür? Herhangi bir camii tartışmaya açmak ya da tartışmaya açılacak bir camii yapmak doğru mudur? Peki, mezkûr camiye ne gerek var demek tartışmak mıdır yoksa siyasi ve sosyolojik reaksiyonları hesap etmeksizin hakikati söylemek, hakikati haykırmak mıdır? Müslümanlar cami yaparak mı adam olur yoksa bilim merkezleri kurarak mı adam olur?
Sorular yakıcı ve yıkıcı ancak aynı zamanda kurucu… Bu tartışma muhafazakârların düşmüş oldukları çukurun derinliğini ve var saydıkları fikri derinliğinde sathiliğini gösterme adına önemlidir. Şimdi bu sorulara cevap aramaya ve kitabın ortasından konuşmaya çalışacağız.
Sözün en keskin olduğu noktadan başlamamız gerekiyor. Geçmişte Taksim’e cami yapmak hayali ne kadar anlamlı ise bugün Çamlıca’ya cami yapmaya karşı durmak o kadar anlamlı, ahlaki ve vicdanidir. Neden mi?
Şöyle ki;
Bir dönem Taksim’e cami yapma hayali bir sembol olarak anlam taşıyordu. Bu anlam; ülkede jakoben laik bir kesimin iktidarına karşı verilmiş mücadeleyi ifade eder. Jakoben iktidar anlı secdeye giden herkesi ötekileştiriyor, Darvin teorisinin uzantısı olarak “tam insan” yahut “özgür insan” bile görmüyordu. Devlet kademesinde hiçbir şekilde yer bulamayan muhafazakar kesim kendisini: “Bir gün geleceğiz ve jakoben laikliğin en yoğun olduğu alana yani Taksim’e hem de göbeğine cami yapacağız” diyerek motive ediyordu. Bu ifade aslında sizinle eşit olacağız ve akla ve vicdana sığmayan tavırlarınıza karşı verilebilecek en üst cevabı vereceğiz demektir. Taksime cami hayali Türkiye özelinde toplumun normalleşmesidir. Aynı zamanda jakoben tahakküme karşı bir başkaldırı bir isyanın dile gelmiş halidir.
Bugün ise son on yedi yıldır iktidarda olan muhafazakâr kesim bir mücadelenin anlamı olarak Çamlıca Camii’ni yapmıyor, tam aksine bir tahakkümün göstergesi olarak cami yapımının arkasında duruyor. Yani Taksim’e yapılan cami bir yana koyulacak olursa Çamlıca’ya cami yapmanın hiçbir mücadele yahut dini anlamı olamaz. Bu yüzden Taksim’e cami hayali kuran kesimin büyük bir kısmı bu camiye karşı durmayı ahlaki bir vazife olarak görüyor. Yani muhafazakâr mahallede bile Çamlıca Camii bir bütün olarak destek bulmuş değil bulacağa da benzemiyor.
Tahakküm göstergesi olarak dini bir sembolü kullanmak dine yapılabilecek en büyük zararı ifade eder. Bu ülkede camiye kimse karşı çıkmaz, çıkmamalıdır. Ancak karşı çıkılması gereken nokta caminin siyasi bir tahakküm kurmaya malzeme yapılmasıdır.
Yapılan caminin Çamlıca’da olması yanlış, devasa büyüklüğü ise cehalet ve estetik yoksunluğudur. Mesela bu cami yapıldığında Türk mimari geleneği ne gibi bir meziyet kazanmıştır? Yani mimarlarımız ve sanatkârlarımız ne gibi bir üstünlük ve ne gibi bir yetenek elde etmiştir? Mesela cami yapım geleneğinde Çamlıca Camii’nden önce ve sonra diye bir cümle kurmak mümkün müdür? Kesinlikle hayır. Öyle ise bu kadar imkâna rağmen bu caminin değer dünyamıza hiçbir değer katmamasına rağmen arkasında durulmasının gerekçesi nedir? Cevap verelim. İktidar açısından siyasi tahakküm, destekçileri açısından cehalet ve yalakalık birde ideolojik dar kafalılık...
Şahsen benim o camide ibadet etmememi anlamlı kılan şey; camiinin yapılmasına yardım eden firmaların yardımları yaptıkları dönemlerde aldıkları ihalelerle ilişkisidir. Bu ilişki camiyi yapılış cihetinden siyasi tahakküm malzemesi yaparken, yardım edenler cihetinden ihale alma ya da alınan ihalelerin bedelini ödeme aracına çevirmektedir.
Son dönemde yapılan cami doldurma çalışmalarının hiçbir önemi yok. Camiyi doldurmak değil camiyi Allah için doldurmak önemlidir. Yoksa turist olarak gelenler eski camilerimizi dolduruyor zaten. Bu yeni bir şey değil yani. Eğer bu mantıktan hareket edecek olursak Sultanahmet’i üç kere dolduralım o zaman Ayasofya açılsın. Bu çalışmalar dini değil siyasi ve hiçbir anlamı yok.
Şimdi vicdanlı olmak lazım ve şu soruyu sormamız gerekiyor; İslam tarihinde hangi camiler siyasi tahakküm için yapılmamıştır? Bence bu konunun cevapları bizi üzebilir. Ancak biz yinede ilkesel olarak camilerin siyasi tahakküm malzemesi yapılmasına karşı durmak zorundayız.
Çamlıca Camii’ne karşı mıyız?
Evet, karşıyız. Neden? Çünkü Müslüman’ız… Sadece Çamlıca Camii’ne değil, başörtüsünün bir yerlere gelmek için, oy için dolgu malzemesi olmasına da karşıyız. Her yere mantar gibi İmam Hatip açılmasına, proje İmam Hatip adı altında devlet okullarının cemaatlere, tarikatlara terk edilmesine de karşıyız. Her üniversiteye ilahiyat açılmasına hepten karşıyız. Her yere üniversite açılmasına zaten kökten karşıyız.
Özetle azizler biz bilime, ahlaka, vicdana, irfana ters gelen her şeye karşıyız. Efendim bu size taraftar kaybettirir. E zaten biz çokluğun ve çoğunluğun tahakkümüne de karşıyız. Çünkü biz hakikati kemiyette değil keyfiyette arayanlardanız.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Milli Gazete Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(11)abdullah - gereksiz ve ayrıştırıcı bir yazı...
Seyfettin Alakır - Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve Allah'dan başkasında korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. Tevbe Suresi 18
Akın - Bravo,bravo,bravo elinize sağlık
Şehmus Bayhan - Çok güzel bir yazı yazara teşekkür ederim içimi rahatlattı gerçekleri yazdığı için bundan böyle bildirimleri alacağım çok mutluyum ALLAH yar ve yardımcın olsun
Callidus - Altına bin kez imza atılır. Kaleminize saglik. Bunu bir tek ben mi böyle düşünüyorum deyip kendimi sorguluyordum.
Celalleddin - Allah bu İdrislerin zihniyetini riyaset makamlarına taşısın.Amin.
Kâmil - Allah Razi olsun.
Mustafa Arpacik - İslam dinine sahip çıkılmıyor
İşte örnekleri eski bakanlardan Egemen Bağış bakara makara diye kutsal kitabımızla alay etti.
Hiç kimse çıkıp ya edepli ol demedi
Yine eski milletvekillerinden Metin Külünk peygamberlerinde diploması yoktu dedi
Hiç kimse çıkıp bir şey demedi
Sonra İslam dinine siyasetçi müdahale ediyor camiler de vaizlerimizden hırsızlık yolsuzluk sözlerini duyamıyoruz
Buna başka bir örnek Alanyaspor lu bir futbolcu trafik kazasında öldü bu futbolcuya ALLAH tan rahmet dileyenler olmuş Alanya müftüsüde görevini yaparak halkı uyarmış gayri müslüme ALLAH tan rahmet dilenmez diye yazı asmış
Antalya lı bakan Mevlüt Çavuşoğlu telefon ediyor o yazıyı kaldırtıyor bu bir müdahaledir
Bunları saymakla bitmez ben cami büyükmü küçükmü süslümü ona bakmam ben İslamın uygulama şekline bakarım..
Ali - Kutuplaşmanın özellikle körüklendiği bir ortamda, jakoben iktidar, Taksime camii gibi söylemlere girilmemelidir. Camiler gibi kutsallar kesinlikle alet edilmemelir. Maaalesef bu durumlar müslümanlığa çok zarar veriyor...Bu ülkede hiçbir zaman cami sıkıntısı olmamıştır, bu konuda diğer islam ülkelerinden bile daha ileridir...
Adullah Emin - Allah razı olsun hislerimize tercüman oldunuz.
Ahmet s - Maşallah dilinize sağlık on numara olmuş dostum allaha emanet olun
Yazılan yorumlardan Milli Gazete hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Milli Gazete editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Milli Gazete değil haberi geçen ajanstır.