Kürecik’te Amerika’nın işlettiği bir radar var. Bir NATO radarı. Bu bir AN/TPY-2 erken uyarı radarı. Bunun aynısı İsrail’de var. Bu tip bir özellik taşıyan radar Katarda’da var. Radarların karadan karaya atılan balistik füzelerin tespitinde işe yaraması için füze atılan merkezi çevreleyen ve mümkün olduğunca yakın yerlere yerleştirilmiş olması lazım. İşe yaraması için en az 3-4 tanesinden veri alması ve verilerin birleştirilerek bilgiye dönüştürülmesi gerekiyor. Bu işlem NATO’nun Almanya’daki Ramstein Merkez Kontrol üssünde Amerikalılar tarafından yapılıyor. Kürecik bu radarlar içinde İran’a ve Rusya’ya yakınlığı sebebiyle hayati bir önem taşıyor. Bu yakınlık sayesinde füzeleri fırlatıldığı anda tespit ederek İsrail’e çok büyük bir yardım yapılmış oluyor. İran’dan İsrail’e. Füze varış süresini yaklaşık 10 dakika olduğunu düşünürsek ilk 1 dakika içinde rotasının tespit edilmesini sağlıyor. Çok büyük el üstünlüğü, çok hayati bir hazırlanma süresi tanıyor. Ama bir diğer çok önemli özelliği de bulunduğu coğrafi konum itibarıyla radarlara füzeleri tespit etmesine yarayan alternatif bir açıdan görme imkânı tanıyor. Çünkü Amerika’nın bölgedeki gemilerdeki küçük radarlar dahil diğer bütün radarları aşağı yukarı İsrail-İran ekseninde ve neredeyse belli bir doğrultu üzerinde. Bu da ancak belli bir oranda açı sağlayabiliyor. Hâlbuki Türkiye’deki Kürecik üssü çok değişik bir açıyla İran’ı görerek radarların, füzelerin yönünü tam doğrultusunda çok daha erken tespit etmeye çok büyük katkı sağlıyor.

Kürecik radarı Şubat 2012’de kuruldu. 1963’ten beri burada bulunan NATO üssü sofistike bir radara çevrildi. O yıllarda Tayyip Bey’e yönelik şüphesi olan ve Türkiye Batı’dan uzaklaşıyor mu kaygısı başlamıştı Batılılarda. Bu radar üssüne Türkiye izin verince herhâlde şüphelerinden kurutuldular ki; artık Türkiye’nin eksen kayması tehlikesinden bahsetmez oldular. Batı’ya bu derecede destek olan bir hükümetten şüphelenmeye gerek kalmadı. Çünkü gerçekten bu radar üstü Batı’nın, NATO’nun, Amerika’nın elini haddinden fazla güçlendirdi. İran’a ve Rusya’ya karşı çok çok önemli bir görev üstlendi. Bir nevi oyun değiştiren bir hamle olma özelliği vardı. Rusya'nın ve İran’ın tam dibinde, savunma sistemlerine hançer gibi saplanmış bir Amerikan gözü. O zamanki dışişleri bakanımız Ahmet Davutoğlu’na göre bunlar NATO radarıdır ve Amerika’dan bilgilerin İsrail’e verilmeyeceğine dair garanti almış durumdayız. Vah ki vah. Burada üç temel tutarsızlık, basiretsizlik var. Birincisi Amerika zaten İsrail’e her zaman elinden gelen tüm desteği veriyor, İran’ın attığı füzeleri saklayacak diye düşünmek geri zekâlılık olur. İkincisi, zaten İran’ın füzelerini İsrail vurmuyor ki. AGEIS ASHORE füze savunma sistemi adı verilen sistemlerine ulaşıyor tüm radarlarından gelen bilgiler, füzeleri tespit ediyor, AGEIS gemileri de bunları vuruyor. Bunların tamamını Amerika bölgedeki gemileri ve İsrail’de kurup işlettiği füze kalkanı ile kendisi vuruyor. Kürecik gibi bu kadar yakın radardan bilgi toplaması sayesinde İran’ın füzelerinin İsrail’e ulaşma oranı düşüyor. Üçüncü temel basiretsizlik ise birkaç seferdir, bahsediyorum. Hükümetimizin, Tayyip Bey’in en temel yanlışı Amerika'ya güvenmemizdir. Amerika’nın sözüne güvenmemizdir. Amerika'ya hiçbir zaman güvenilmez. Amerika hiçbir zaman sözünde durmaz. Amerika her zaman bizi kandırmıştır.

Çok kısa sürede ve ivedi olarak yapılmasında mecburiyet gördeklerimiz:

1. Kürecik üstü tamamen kapatılmalı, İncirlik üssü tamamen kapatılmalıdır.

2. Öncelikle Iran, Pakistan, Suriye ve daha sonra da Irak, Mısır, Suudi Arabistan ile birlikte askeri pakt gibi bir ittifak kurulmalıdır.

 3. Amerika'dan gelen her türlü bilgi güvenilmez bilgi olarak sınıflandırılmalı. Hiçbir ifadelerine güvenmemeli, itibar edilmemeli. Müslüman ülkeler her zaman diğerlerine tercih edilmeli.

Bölgemizi feraha ulaştırmak için bir an önce tüm komşularımızla bir araya gelerek bölgemizdeki Amerikan hegemonyasından kurtulmak için Millî Görüş ilkelerine sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Saadet Partisi dışında bu ilkeli duruşu gösteren siyasi kadro maalesef göremiyorum. Millî Görüş geleneğinden gelip Batı geleneğini devam ettirirsek sonuç Amerika’nın gözü kulağı olmaktır. Nereden geldiğimiz değil, hangi ilkelerle kime hizmet ettiğimiz önemlidir. Nerede durduğumuz, şu anda nerede olduğumuz önemlidir. Saadet Partimizin İsrail yayılmacılığına karşı nasıl Millî Görüş geçmişte D8’i kurup birbiriyle bir araya gelemezler zannedilen devletleri nasıl bir araya getirildiyse, şimdi de Saadet Partimiz tüm bölge ülkelerini bir araya getirecek potansiyele, bağlantılara ve bilgi birikimine sahiptir. Iran, Irak, Suriye. Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan’ı da içine alan ve Rusya ile ve Çin ile belli oranda iş birliklerine açık bir birlik bir an önce oluşturmak mecburiyetindedir. İsrail adım adım, lokma lokma İslam ülkelerini yutuyor. En sona en büyük ve en deve dişi 2 ülke kaldı. İran ile Türkiye. Eğer birlikte hareket etmezlerse her türlü dış tehdide birlikte cevap vermezlerse sonumuz hüsran olacak. Sıra bana gelmedi diye eğer biz İran’la İsrail ve Amerika sürtüşmelerinde yeterince ağırlığımızı koymazsak hiç şüphesiz sıra Türkiye'ye gelecektir. Hem de çok yakında gelecektir. O zaman sarı öküzü vermeyecektik diye dizimizi dövsek de faydası olmaz.