EVET, elemelerden sonra Avrupa’nın, günümüz için ve günün şartları açısından, en güçlü 24 takımı mücadele etmeye hak kazanmıştır. Bunlardan sekizi elenecek ve geri kalan 16 takım eleme sistemi ile finale kadar kalacak, iki takımla da kupayı bitireceklerdi. Bunlar futbolun veya kupa oyunlarının sistemi ile ilgilidir. Tabii ki içinde oyun sistemlerinin çeşitlemeleri, takım oyunun çok ön plana çıkması, savunma ve hücumun aynı anda düşünülmesi gibi birçok teknik yapı yansıması da olacaktı.
Evet, buraya kadar futbol... Ya sonrası İşte benim için çok ama çok önemli bir çarpıcı oluşum daha var bu kupada... Sanki ülkeler adına çok ama çok önemli. Sanki insanlık adına çok ama çok önemli... Merak ettiniz değil mi Sanırım kimsenin aklına gelmemiştir bu konuyu yansıtmak. Daha doğrusu bazılarının da işine gelmemiştir.
Açalım o zaman... Bu kupaya katılan 24 takım arasında dokuz tanesi var ya... İşte onlar; Romanya, Arnavutluk, Rusya, Slovakya (Çekoslovakya’dan ayrılma), Ukrayna, Polonya, Hırvatistan (Yugoslavya’dan ayrılma), Çek Cumhuriyeti (Çekoslovakya’dan ayrılma), Macaristan... Bunlar yıllarca komünizmin çizmeleri altında inim inim inlemiştir. Kimisi 1917’’den beri, kimisi İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği Batı’ya teslim olana kadar... Hatta bunlardan bir tanesi bir ara kendini kurtarmaya çalışmış ama Sovyet tankları altında çok can vermiştir.
Nereden mi geldim Maçlardaki tribünlere dikkat etiniz mi Tek bir maçta dahi boş koltuk yok. Bakıyorsunuz Romanya-Arnavutluk maçında tribünlerin yarısı sarıya, diğer yarısı da koyu maviye boşanmış gibi... Diğer yedi adet ülkenin taraftarları da tüm maçlarda tribünleri bayraklarının rengine boyadılar. Yani ortalama her eski komünist maçına da 15 bin civarında bayrak rengi taraftar...
Bunda ne mi var Komünizmin çizmesi altında ezildikleri günlerde acaba hangi maçı böylesine doldurabilmişlerdir Acaba ülkelerinin sınırlarını ne zaman terk edip başka ülkelere gidebilmişlerdir Hele hele böylesine bir futbol organizasyonunda... Değil ülkeyi terk etmek, bir şehirden başka şehre gitmek bile polis bürosunun iznine bağlıydı. Tabii ki gideceğiniz tarihi, gittiğiniz yerde kalacağınız adresi ve dönüş saatini kesinlikle bildirmek kaydı şartıyla...
Dediğim ve sizlerin de gördüğü gibi eski komünistlerin maçları tamamen dolu... Hatta birbirleriyle oynadıkları maçlar bile...
Özgürlük ne güzel ama! Milli takımın bir başka ülkede bir mücadele veriyorsa, uçak, otobüs, tren veya özel arabanla oralara gidip alkışlamak ne güzel değil mi Bence bu turnuvanın en çarpıcı yönü budur... Fransa bir turizm ülkesi olarak yatırdığının karşılığı fazlası ile alıp kâra bile geçmiştir. Oralarda da bazı sapkınların eylemlerinin fazlalaşmasına rağmen...
Bu yazıyı biraz da bizdeki üşütük kafalar için yazdım. Hele hele bizim sokaklarda orak çekiçli bayraklarla dolaşan zavallılar için...