Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalan üniversite öğrencileri gönderdi, aşağıdaki notları. Bakalım mı;

* Çay 60 kuruştu, 75 kuruş oldu,

* Çorba 2,50 TL idi, 3 TL oldu,

* Tostlara 25 kuruş zam,

* Ekmeğe 5 kuruş zam,

* Menemen, omlet 3,00 TL idi, 3,50 TL oldu,

* Sosis 2,75 idi, 3,25 oldu,

* Haşlanmış yumurtaya 10 kuruş zam geldi,

* Ekmek arası tavuk ve köfteye 50 kuruş zam,

* Patates kızartma 25 kuruş zam,

* Poğaça, açma, simide 25 kuruş zam,

* Kahvaltı ücreti, (bedava kullanılan) 4 TL’den 4,50 TL’ye yükseldi,

* Et yemekleri 7 TL iken 8 TL oldu,

* Et döner 7,25 idi, 8,25 oldu,

* Tavuk ciğere 50 kuruş zam geldi,

* Kıymalı yumurta 75 kuruş zamlandı,

* Köftelere 50 kuruş zam geldi,

* Etli sarmalara 50 kuruş zam,

* Kuru fasulyeye 50 kuruş zam, 3,50 TL idi geçen sene,

* Makarna, pilav çeşitlerine 50 kuruş zam,

* Mantıya 50 kuruş zam,

* Çiğ köfteye 50 kuruş zam,

* Cacığa 25 kuruş zam,

* Tatlılara aşağı yukarı 50 kuruş zam,

* Kaşarlı ve kıymalı pideye 75 kuruş zam,

* Yurt ücretlerine bu sene % 20 zam yapıldı,

* İnternet kotalı hale geldi, 16 GB/aylık,

* Depozitoya bile zam yapıldı,

* Akşam yemek ücretleri; bedava faydalanma da 8,50 TL’den 9,50 TL oldu,

***

Şimdi bu fiyat artışlarına bakarak, “zamlar kuruş miktarında artmış, ne olacak canım!” demeyin. Kredi Yurtlar Kurumu’nda barınan öğrencilerin zaten maddi imkânları ortada. Bu fiyatlardan şöyle bir hesap yaptığınız zaman; sabah kahvaltısı+öğle yemeği+akşam yemeği yuvarlak olarak 25-30 TL civarında. Çarpın bunu 30’la, 1000 TL’ye tekabül ediyor. Eee, yurt ücreti var, başka masraflar var… Bu öğrenci nereden alacak bu kadar parayı? Devletin sübvanse etmesi gerekmiyor mu?

***

Merak ettiğim bir husus da şu; Kredi Yurtlar Kurumu (YURT-KUR) yönetimi, yurtlardaki bu fiyat artışlarından haberdar mı, acaba? Gerekli denetimler zamanında yapılıyor mu, acaba?

ÇOK KONUŞULAN İLGİNÇ YAKLAŞIMLAR!

* AKP’den istifa eden eski bir milletvekili, Ahmet Davutoğlu’nun, “Öyle şeyler olacak ki, artık seçmenin büyük bir bölümü AK Parti’yi terk edecek.” dediğini iddia etti.

* Bir yandan Ali Babacan, öteki taraftan Ahmet Davutoğlu parti kurma çalışmalarını sürdürüyor. Denilen şu; birkaç ay içinde şu andaki ittifaklar (Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı) dağılacak, yeni ittifaklar kurulacak!

* MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılarak Yüce Divan’da yargılanmasını istedi. Oysa Yüce Divan’da yargılanmak için Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, TBMM Başkanı ya da Bakan olmak gerekiyor… 

BİR YAPRAK DÜŞTÜ TARİHÎ ÇINARDAN

Her nefis ölümü tadıcıdır. Bunu Rabbimiz söyledi. Amenna! Millî Nizam Partisi (MNP) emektarlarının teker teker yaprak dökümünü yaşıyoruz. Son birkaç ay içinde kaç tane il ve yahut ilçemizde Milli Nizam kurmayını Rabbimize yolladık.

Milli Nizamcı abiler bu davanın öncüleridir. Köşe taşlarıdır. Bir binanın köşe taşının düzgün olmak mecburiyeti vardır. Bina onun üzerine düzgün yükselsin diye. Öncüdür, ilktir, ilkler sonlardan saygıya daha layıktır. Bedir ehli gibidir.

Abdullatif Aydın amca da onlardandı. Çilekeşti, sabırlıydı. Heyecan ve cesareti ilk günkü gibiydi. Millî Nizamcılar ve Milli Selametçiler denildiğinde ilk akla gelen, teyp ve kasetidir. Refah döneminde ise video ve kaseti ile koltuğunun altında köy köy, mahalle mahalle gezip usanmadan bıkmadan davayı anlatmak akla gelir.

O bir tebliğcidir. Bir davetçidir. Karşılığını sadece Rabbinden bekler.

Abdullatif Aydın amcayı Refah Partisi döneminde tanıdım. Millî Nizam ve Selamet Partisi’nde de ilçe başkanıydı. Adana’nın en zor bölgesi Karataş’ta Refah Partisi ilçe başkanıydı. Köy köy beraber gezdiğimiz oldu. Adana’mıza  Osmanlı döneminde Suriye, Lübnan, Beyrut’tan gelip yerleşmişler. Arab kültüründe çiftçilerine verilen adla anılır (fellah)lar.

Abdullatif amca hep şunları dile getirdi; “Bu köle düzeni, çiftçimizi faiz ve bankalara muhtaç duruma getirdi. Ben çiftçiyim, çiftçinin halini iyi bilirim. Faiz kalkmadan, bir de yerli tohuma geçilmeden çiftçi iflah olmaz. İslam Birliği kurulmadan ümmetin derdine çare bulunmaz…”

Karataş’tan her geldiğinde muhakkak AGD’mize uğrardı. Hoş sohbet eder, sohbetin sonunda, “İslam Birliği kurulmadan bu iş olmaz. Bugün de gıdamızı aldık, hamdolsun derdi. Ve eklerdi. Parti binamız ve AGD’mize girmesen dahi önünden selam vermeden geçmek doğru değildir.” derdi.

Bir yıl içinde hanımını ve oğlunu kaybetti. Metanet ve sabır küpüydü. Oğlunun cenaze namazını kılarken dahi hocaya, “Hocam, ümmetin birliği için de dua eder misin?” diyecek kadar ümmet sevdalısı bir amcamızdı.

Tüm Milli Nizamcılar gibi o da Millî Gazete hastasıydı. Onlar Millî Gazete’yi günlük vird’leri gibi okurlar. Millî Gazete Karataş’a gitmediği için günlük 55 kilometre yolu kat ederek Adana’dan Millî Gazete alırdı. Sonra mı? Sonrası Millî Gazete’yi bir arşiv yapmıştı. Arşivi de Millî Gazetemize gönderildi.

Ölüm, evet bir son değil, başlangıçtır.

Şairin dediği gibi, “Ölüm güzel olmasaydı, hiç ölür müydü peygamber!” Güzel insanların, yaşantısı, heyecanı, ümidi ve ölümü de güzeldir.

Yine de Milli Nizamcıların aramızdan ayrılışı bize daha bir hüzün veriyor.

Rabbim rahmetiyle muamele etsin. Yeri doldurulamayacak insanlarımız tek tek  aramızdan ayrılıyor.

Davan ve verdiğin mücadele yoldaşın olsun, Abdullatif amca… (Cuma Şahin/ADANA-AGD)