13 Mayıs ta Soma da tüm ülkeyi yakan elim bir facia
yaşadık. 301 madencimiz henüz tam olarak anlaşılamayan bir nedenle hayatlarını
yerin metrelerce altında yitirdiler.
Hayat ne garip değil mi Yerin altında pek çok insanın
üzerleri kirlenir diye gezmek bile istemeyeceği yerlerde ekmek parası uğruna
yaşamlarını feda ediyor insanlar. Bazılarının bir yemek parası için
harcadıkları meblağı kazanmak uğruna insanlar bir ay çalışıyorlar. Hem de ne
çalışmak! Eli yüzü simsiyah vaziyette, pek çoğu meslek hastalığına yakalanmayı
bile göze alarak çalışmaktalar madenlerde. İşsizliğin kol gezdiği bir ülkede
belki de araya adam koyarak girmişlerdi o kömür madenine. Tek istekleri vardı, ailelerinin
geçimini helal yoldan sağlayarak, hayatlarını devam ettirmek. Evet, maden
ocaklarındaki standartlar dünyanın oldukça gerisindeydi belki ama çalışmak
zorundaydılar. Ve bir işleri olduğu için şanslı sayıyorlardı kendilerini.
Ülkemizde en değersiz şey, insan hayatı olmalı ki yaşanan
faciadan dolayı bir iki beylik laf ve ağıttan sonra ailelere verilen birkaç
kuruş ile geçiştirilen son yılların en büyük faciası. Başka bir ülkede olsa pek
çok istifanın gündeme geleceği, sorumlularının ağır cezalar alacağı bu facianın
ne yazık ki biz daha tam olarak sebebini bile tespit edemiyoruz. Önce trafo
dediler. Sonra düne kadar söndürülemeyen yangından bahsettiler. Oluş nedeni ile
ilgili o kadar spekülasyon konuşuldu ki sosyal medyada insanın doğru bildiği
şeylerden bile tereddüt edesi geldi. Hele ölülerin üzerinden yürütülen kaos
ortamı oluşturma çabası tam anlamıyla insanlığımızı sorgulamamıza neden olmalı
aslında. Hükümetin en az zayiatla kurtulmaya çalıştığı, muhalefetin ise ölüler
üzerinden çıkar sağlamaya gayret gösterdiği, madencilerin ise sedyeyi bile
kirletmemek için çabaladığı bir facia yaşadık milletçe. Bankaya borcundan
dolayı tekrar madene girmek zorunda olduğunu ifade eden kazazede belki de
ülkemizdeki en acı gerçeği haykırdı duyu organları mühürlü olanlara. Kaskının
maaşından kesilmesinden endişe eden başka bir kazazede ise feryat ediyordu
birkaç kuruşun ne kadar değerli olduğunu bilmeyen yüreklere.
Milletimiz pek çok badireyi atlattı bundan önce. Bunu da
atlatacaktır elbette! İnsanlarımızın dayanışması, birlik ve beraberliği
gözlerimizi yaşartırken, acıların paylaştıkça azaldığını bir kez daha gösterdi
bizlere.
Kara elmas diyorlardı ya kömür için hani. Karası
garibanlara, elması hep zenginlere kalıyor ne yazık ki!
Rabbim kazada hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmetiyle
muamele eylesin. Ailelerine sabırlar versin, ülkemizin başı sağ olsun. Bir daha
böyle acılar yaşamayalım inşallah.
Minik bir tebessüm
Çukur
Karadeniz de köyün birinde bir çukur varmış ve pek çok
kişi içine düşüp yaralanıyormuş. Köyün ileri gelenlerinden 3 kişi toplanmış ve
çözüm aramaya başlamışlar. İdris demiş ki:
- Çukurun yanında bir ambulans beklesin ve düşenleri
hemen hastaneye yetiştirsin.
Dursun demiş ki:
- Çukurun yanına bir hastane yapalım. Böyle ambulansla
hastaneye gitmek için vakit kaybetmeyiz.
Sıra Temel e gelmiş:
- Ula kafanız hiç çalışmıyor demiş.
- Buradaki çukuru kapatalım gidelim hastanenin yanına bir
çukur açalım
İlgilisine notlar:
Bir toplum en güçsüz bireyini yalnız bıraktığı anda
dağılmaya başlar Amin Maalouf
Sükûtun da sesi vardır lakin onu duyacak yürek lazım
Şems-i Tebrizi
Her yerde, her halde ve her meselede mutlaka İslâm a
göre, yani İslâmca düşünmek zorundayız. Prof. Dr. Necmettin Erbakan
En cömert insan muhtaçken verebilendir Hz. Ömer
Milli Görüş demek İslam demektir bizler İslam ın hem
şekline hem ruhuna uymaktan sorumlu Allah ın aciz kullarıyız Prof. Dr.
Necmettin Erbakan