Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) her seçim sonrası açılırken yemin

töreni klişesi büyük bir ciddiyetle yerine getirilir. Yemin metni,

geçtiğimiz yüzyılın kafasıyla yazılmış, oldukça klişe, dinleyen insanın

güleceğini getiriyor. Metnin her tarafından beni asker (darbeci

generaller) yazdı çığlıklarını duyuyoruz adeta. Metinde geçen hüküm

cümleleri daha söylenirken bile kendi inandırıcılığını kendisi

hortumluyor. Söyleyenin heyecanı (yeni milletvekillerinin heyecanı

görmeye değer) metnin bomboşluğunu kanıtlayan boşluklarını dolduramıyor.

Nasıl doldurabilir ki

Milletin iradesine rağmen güya milletin hayrına yazılmış dayatmanın kendi boşluğunu görmesi beklenemez.

Yemin eden milletvekillerini dinlerken aklıma Şahan Gökbakarın

yarattığı Recep İvedik tipi geliyor; genizden yapılan gülmece sonucunda

meydana gelen kaba (ve dahi kara) mizahın bu kadar ciddiyet karşısında

sevilesi bir yanı var. Yani insan yemin eden milletvekillerini dinlerken

Recep İvedikin çıkardığı garip ama alaya alan sesi çıkarası geliyor.

Gökbakarın sistemleştirilmiş yapaycılığı alaya almak için ürettiği kaba

karakter TBMMnin soğukluğu yanında daha sempatiktir. Sempatik derken

karakterin gerçeğe dönüşmeden alay için kullanılması beyanında tabi.

Yoksa yemin soğukluğu karşısında söz konusu tipin kabalığını savunuyor

değilim.

İttihat ve Terakki zihniyetinin toplum (toplum evet; AKPnin yüzde

elli almasının en büyük sebeplerinden biri; Ergenekon Terör Örgütünden

dolayı generallerin tutuklanmasıdır) ve devlet tarafından temizlenme

çabasına çelme takan CHP, aynı zihniyetin devamı olan Ergenekoncuları

aday göstererek olmayan bir kriz meydana getirdi; nur topu gibi  yemin

krizi oldu. CHPliler gitti TBMMde oturdu çıktı. Komikti tabi.

1999da Fazilet Partisi listesinden milletvekili seçilen Merve

Kavakçı, yemin töreni sırasında dönemin başbakanı Bülent Ecevitin,

"lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" sözünün ardından Meclis Genel

Kurulundan çıkarılmıştı. O günlerde Merve Kavakçının başörtüsü ile

Meclise girmesini Ergenekoncu zihniyetli CHPli yazarlar devlete

meydan okuma şeklinde yorumlamıştı. Hatta ahlâksızca Merve dışarı

yazabilmişlerdi. Şimdiii...

Biz de yazalım mı; Ergenekoncular dışarı! Ben kindar değilim ama o

günlerde olanları düşündükçe Ergenekoncular için yemin törenine

katılmayan CHPlilere en azından AKPliler "milletin anasını ağlattınız

çıkın dışarı" demeliydiler. Nasıl ki o günün başbakanı Ecevit "lütfen bu

hanıma haddini bildiriniz" pervasızlığını yaptıysa bu gün de başbakan

Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan

kaldırmak" suçundan yargılanan Ergenekoncular için "lütfen bu adamlara

haddini bildiriniz" uyarısında bulunmalıydı. Kaldı ki Kavakçının ne

devlet ne de millet nezdinde bir suçu yokken Kavakçıya ahlâksızca

saldırmışlardı. CHPnin dönek zihniyeti, Kavakçı için millet iradesi

dememişti ama kendi adamları için milletin iradesine saygılı olunmasını

beklediler. Bu nasıl paradoks! Aslında şöyledir; "bu millete din lazımsa

onu da biz getiririz" zihniyetinin tezahürü.

Yemin töreni sırasında başbakanın yüzü olduğundan daha asıktı. Yüzde

elli oy almasını hazmedemeyen CHP ve BDPlilerin yemin törenine

gelmemesine morali bozulmuştu anlaşılan. Yüzde elliyi sana yâr etmeyiz

diye çırpınan Ergenekonculara vakit varken Ecevitin deyimiyle haddini

bildirseydi sanıyorum başbakan daha neşeli olurdu. Burada başbakanın

neşeli olup olmaması sizi niye ilgilendiriyor denilebilir, evet

denilsin. Şundan; başbakanın verdiği sözleri yerine getirmesi bakımından

neşeli olup olmaması bizi ilgilendiriyor. Yeni bir anayasa sözü vereli

beş seneyi geçti. Ama halen yeni bir anayasa yapılmadığı gibi yapılma

olasılığı da gittikçe ortadan kalkıyor. Umarız ki başbakanın söz verdiği

gibi yeni sivil bir anayasa yapılır. Yüzde ellinin yüzde sekseni sivil

bir anayasa yapılacağı yani anayasanın değiştirileceği için oy verdi

AKPye. Başbakan bunu unutmamalı. Eğer ki yeni bir anayasa yapılsaydı

yani hâlihazırdaki darbe anayasası değiştirilseydi sanıyorum "darbe

yapmak" suçundan yargılanan suçlular milletvekili seçilme olanağını

bulamayacaklardı. Sivil bir anayasa olsaydı eğer Yüksek Seçim Kurulu

(YSK) Ergenekonculara hizmet eden kararlar alamayacaktı. YSK, resmen

milletle dalga geçiyor ve geçmeye de devam ediyor.

Günümüzde Müslümanlar, olduğundan daha çok liberalleşti. Daha dün güç

elindeyken boğazımıza sarılan CHPlileri bugün mağdurmuş gibi

göstermeye çalışan İslamcı, gazeteci yazarlar var. Müslümanlar güç

elindeyken hâlâ katiline yalvarırsa yarın güç elinden çıktığında o katil

kendisine yalvarmayacak hayat hakkını elinden alacaktır. Türkiyede

ordunun CHP ve benzerlerinden (Bülent Ecevitin DSPsi, Süleyman

Demirelin DYPsi, Mesut Yılmazın ANAPı) başka desteklediği parti

olmamıştır. Unutulmasın; 28 Şubat darbesi hâlâ sürmektedir. Devletin

millete ve milletin vekillerine dayattığı klişeleri darbe anayasasını

değiştirerek ortadan kaldırmak lazım. Klişe devletinden millete hizmet

eden hizmet devletine geçilmelidir. Devlet ciddiyeti, aşırı ciddileşerek

bu kadar komik duruma düşmemeli. Sonuçta devlet dediğimiz aygıt da

insanla çalışıyor.

Düzelti

Geçtiğimiz haftaki Bastonlar yazısında Bitlis yerine yanlışlıkla

Siirt yazılmıştır. Gözden kaçan bu parantez içi bilgi yanlışlığını nazik

bir maille bildiren okurum Mehmet Fatih Kardaşa teşekkür ederim.