Bismillâhirrahmanirrahîm!

TÜRKİYE ve İslâm dünyası ile hesabı olan İsrail ve ABD’nin ne kadar sınır tanımaz hale geldiğinin farkında mısınız? İsrail, Filistin’e, kurt sürüsünün koyun sürüsüne saldırdığı gibi saldırıyor. Yalnız bu kadar mı? İsrail’in 9 Eylül günü Katar’ın başşehri Doha’ya düzenlediği hava saldırısı, düşmanın hedefinin çok yönlü ve tüm İslâm dünyasına yönelik olduğunun ispatıdır. Nepal, Bangladeş ve Sri Lanka’da yaşanan darbelerde de Siyonist İsrail’in hedeflerini dikkate almalısınız!

İşgalci İsrail ve ABD’nin ne zaman, ne yapacağı hiç belli değildir. Kural ve mantık tanımayan iki yapıdan söz ediyoruz. Doha’da düzenlenen İslâm İşbirliği Teşkilâtı ve Arap İşbirliği Ortak Zirvesi’nden de çözüm olabilecek karar çıkmadı. Devlet başkanları düzeyinde gerçekleşen toplantıda İsrail’e her şey söylenirken; onun azmettiricisi ve tam destekçisi olan ABD’den tek kelime söz edilmemiştir. Fotoğrafın tamamını görmeden sonuca ulaşılır mı?

Şiddetli fırtınada, azgın denizlerde seyreden bir geminin hem usta bir kaptana hem de tehlikenin büyüklüğüne uygun çare arayan bir beyne ihtiyacı vardır. Bugünkü atmosferde yöneticilerimiz de çok tecrübeli ve tedbirli olmalıdır. Kendisini büyük görevler bekleyen bir hükûmdar önce içte birliği sağlar; sonra da düşmana karşı tavizsiz olur.

Biz Müslümanlar sıkıntılı zamanlarda hayat kitabımız Kur’an’dan çözüm ararız. Rabbimiz buyurur: “Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.” (Saff, 4; TDV Yayınevi)

İHLÂSLA ÇALIŞALIM

BÜYÜK müfessir Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur’an Dili adlı tefsirinde Saff Sûresi’nin 4. ayetini açıklarken şu ifadeleri kullanır: “Askerî eğitimde hem cismanî intizama hem de dini eğitime, kalbî ve manevi birliğe özen gösterilmeli, müminler arasında bu vahdet ve sevgiyi bozacak ahlâksızlıklardan son derece kaçınılmalıdır. Bunu yapabilmek için de amaç güzel belirlenmeli, süflî ve küçük çıkarlar bırakılıp Allah yolunda en yüksek ve en yüce gayeye sarılmak gerekir.”

Prof. Dr. Ömer Çelik de “Hakk’ın Daveti Kur’an-ı Kerîm Meali ve Tefsiri” isimli eserinde bu ayetle ilgili şu açıklamalara yer verir:

“Bir ordunun düşman karşısında kurşunla kaynatılmış surlar gibi durabilmesi için şu vasıflara sahip olması gerekir:

İnanç ve hedef bakımından mükemmel bir görüş birliği, yani subaylar ve erler arasında mükemmel bir dayanışma olmalıdır.

Yüksek derecede ahlâk sahibi olmalıdırlar. Şayet bir ordunun subay ve erleri ahlâken zayıf kimselerse, aralarında saygı ve sevgi yok demektir. Bu ahlâkî zaafları dolayısıyla birbirleri ile kavga ve münakaşa etmekten kurtulamazlar.

Ordu mensupları arasında, gaye ve hedefe duyulan arzu ve onu elde etmek için gösterilen kararlılık, karşılıklı öyle bir tesir ve sinerji meydana getirir ki, hiçbir güç onları yenemez ve onlar savaş meydanında kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi sağlam, sarsılmaz bir şekilde çarpışırlar.” (Erkâm Yayınevi)

İSLÂM BİRLİĞİ İÇİN

YUKARIDA anlatılan kenetlenme ve bütünlüğün tüm Türkiye ve İslâm dünyasınca sağlanması ideal olur. Bu, zaman alacaksa, tarihî misyonu gereği Türkiye’nin buna öncülük etmesi istenir. Türkiye yöneticileri de bu stratejik çözüme hazır değilse, çalışma kesinlikle geri bırakılmamalıdır. Meselâ Saadet Partisi iktidarda değilse de, özgül ağırlığı yüksektir. İslâm dünyası üzerinde ağırlığı vardır. Çözüm üretebilen bir partidir.

23 Eylül 1992’de hızla bütün şehirlere yayılan terör olayları karşısında Demirel Hükûmeti’nin ihmalkârlığı sebebiyle Refah Partisi Hükûmet’e gensoru önergesi verdi. Erbakan Hoca TBMM’de 1,15 saatlik bir konuşma yaptı. Köklü çözüm için kenetlenme ve İslâm Birliği’nin kurulması zaruretini şöyle dile getirdi:

“Yeryüzünde huzur ve barış, ancak İslâm Birliği’nin kurulmasıyla mümkün olacaktır. Bunun için de Türkiye’nin, tüm İslâm ülkelerini etrafında toplamasının büyük önemi vardır. Onun için Türkiye’nin güçlü olması, ‘bir ve bütün olması’ bütün insanlığın kurtuluşu bakımından hayatî ehemmiyet taşımaktadır.”

Saadet Partisi konunun bilgi ve kültürel birikimine sahiptir. Kendi içinde de olsa barış ve kardeşliği en ideal anlamda sağlamalıdır. Kurşundan yapılmış sağlam duvarda iğne ucu kadar da olsa bir boşluk bırakılmamalıdır. Hele yöneticiler! Hele yöneticiler! Onlar birbirine kenetlenmiş sağlam yapıyı oluşturmakla görevlidir. Kendilerini aşmalı, İslâm’ın emirlerine göre şekillenmelidirler. Bunu yapalım ki, tüm Türkiye’ye bir örnek, bir model olabilelim. Kurtuluşumuz buna bağlıdır.