Küresel eşkıya ABD’nin desteğini alarak aylardır Gazze Şeridi’nde Filistinlileri katleden barbar İsrail ordusunun, yaptığı soykırımlarda şehit olanların sayısı neredeyse 53 bine dayandı.

Barbar İsrail, her gün bebek, kadın, ihtiyar demeden insanların üzerine ölüm yağdırıyor…Filistinliler büyük bir metanetle şehadete yürüyorlar. Diğer yandan 2 Mart’tan itibaren Gazze Şeridi’ne yönelik uygulanan abluka dolayısıyla insanlar açlık, sefalet ve yokluk içinde yaşıyorlar.

İnsani, tıbbi, yakıt girişlerinin tamamen durdurulduğu bölgede insani dram her geçen gün artıyor. Gazze Sağlık Bakanlığı, hastanelerde 3 günlük yakıt bulunduğuna dair feryat ediyor… Dünya sessiz, dünya bu çığlığı duymuyor...

Soykırımcı İsrail gerek ülkemizde gerek dünyada protesto ediliyor ama değişen bir şey yok. Katiller saldırılarını yoğunlaştırıyor, her gün televizyonlarda, gazetelerde, ajanslarda şehit ve yaralı sayılarını rutin bir haber olarak izliyoruz… İyice duyarsızlaştık… Bu arada ateşkese rağmen Lübnan’a saldıran barbar İsrail ordusu, Suriye’de Dürzileri koruma bahanesiyle de bir çok bölgeyi bombaladı. Ortadoğu’nun çıbanbaşı İsrail’i durdurabilecek hiçbir güç yok. Cennetmekan Erbakan Hocamız, “İsrail güçten anlar” demişti. Bu barbarlara gerçek bir Osmanlı şamarı vurmanın vakti gelip geçmiyor mu?

Barbar İsrail’e dün Yemen’den Husiler tarafından bir füze operasyonu düzenlendi. Atılan füze Ben Gurion Havalimanına düştü… Bu durum hava savunma sistemlerinin çok güçlü olduğu iddia edilen katil İsrail’in “Demir Kubbe”lerinin hava civa olduğunu ortaya çıkardı. Hava Limanına düşen füze İsraillileri derin güvenlik endişelerine sevk etti. İsrail Savunma Bakanı Katz, hemen bir açıklama yaparak, “Bizi vuranı biz de yedi kat daha fazla vururuz” diyerek Yemen’i tehdit etti. Velhasılı kelam, demek ki İsrail vurulamayacak diye bir şey yok… İstenirse kendini Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi zanneden İsrail’e anlayacağı dilden cevap verilebilir.  

***

Türkiye’de hakim olan medya paradigması şudur: Çağdaşlık ve laiklik gibi kavramların etrafında şekillenen bir algı yumağı oluşturmak, insanların zihinlerini “düşünmeyen, sorgulamayan, analiz etmeyen, hesap sormayan” bir biçimde dönüştürmek, devletlülerin ortaya koyduğu, bürokrasinin vazettiği her şeye “eyvallah” çekecek bir insan prototipini yerleştirmek. Bu paradigmanın etrafında şekillenen medya anlayışı, müstehcenliğin dibini bulan yapımlarla, dizilerle, programlarla, sabah, öğle ve akşam kuşaklarıyla günün 24 saati, ahlakımızı dejenere etmek, maneviyatımızı bozmak, ahlak iklimimizi belirleyen kültür formlarımızı ortadan kaldırmak için sürekli evimizin içine “zehirlerini” enjekte eder.

İşte bu zehir, TRT’nin tek tabanca olduğu dönemde “Dallas” kültürüyle evimizin içine sokulmaya çalışılan Hollywood kültürünün, hiçbir ahlak kaygısı olmayan Amerikanvari yaşantı tarzının Türk insanının zihinlerine sokulma girişiminden başka bir şey değildir.

Gayri meşru yaşantı tarzlarının “Bu bir senaryodur, böyle bir şey olması gerçek hayatta olması mümkün değildir ama biz yapıyoruz oluyor” mantığıyla bizlere yutturulmasının en acı ve en vahim tablosudur.

Geçtiğimiz dönemde bizim kıyasıya eleştirdiğimiz Muhteşem Yüzyıl saçmalığı bugün hala yabancı ülkelerde reyting rekorları kırıyormuş! Acaba bu diziyi satın alan yabancı ülke televizyonlarında izleyen insanlar “Muhteşem Süleyman olarak bildiğimiz, tarihe damga vuran, yeri göğü inleten, yedi kıtaya nam salan Türk Padişahının hayatı meğerse böyle abidik gubidik işlerle uğraşmakla mı geçmiş?” diye sormuyorlar mıdır? 

Tarih algısı insanların geçmişle geleceği arasındaki kültür köprüsüdür. Tarih algısı, bir ülkenin insanlarının atalarına olan sevgisinin, muhabbetinin ve o muhabbetin bu dönemdeki yansımalarının belgesi niteliğindedir. Bu algıyı doğru oluşturamazsanız, bugün Milli Eğitim sistemimiz içindeki Osmanlı Tarihi’ne yabancı, hatta düşman olan bir Resmi Tarih algısını ortaya koyarsınız. Bu algıyı sinema ve dizilerinizde doğru yansıtmazsanız, o ülkenin insanlarının geçmişe olan saygılarını rencide edersiniz, kültür formlarının doğru konulmamasını, bilgi ve saygının yan yana gelmemesine yol açarsınız.

Bu ince çizgiyi ve çıtayı doğru koyabilirseniz, insanlarımızın tarih bilincini yerli yerine oturtmuş olursunuz.