Size bugün günlük hayatımızın sıvalarını aşındıran, dillere yerleşmiş, beş kuruş kira vermeden yıllarca dilimizde oturan, bedelin rayicini bile ödemekten sakınan ata değilse bile dede ya da baba yahut amca sözlerinden bahsedeceğim. Lütfen kemerlerinizi takmayı ihmal etmeyin:

* “BEKÂRA EV VERİLMEZ!”

Yakın zamana kadar evlerin camına bu tür uyarı levhaları asmak son derce doğal karşılanırdı. Şimdilerde böyle bir şeyi telaffuz etmek bile yasalara göre ayrımcılık oluşturacağı için idari para cezasını gerektirmekte.

Bu yargının toplumda yer etmesinin farklı sebepleri var kuşkusuz. Dolaylı anlamda bu cümlenin anlamı kiralık ev arayan bekâr kişiye, “Evlen de öyle gel!” demektir. Diyelim mesaj alındı ve kiralık ev arayan kişi evlenmek için kendine münasip eş aramaya kalktı. Bu kez aynı kişi, “Evsize kız verilmez!” duvarına toslayacaktır. Aslında ev ve eş birbiriyle anlamını tamamlayan iki kelime. Biri yoksa diğeri de yok.

Öyleyse bu meselenin bir ana fikri olmalıdır. Bana kalırsa bu ana fikir şudur: Bekârlar evlenmeli, devlet evlenecek bekârları ev’lendirmeli!

* “BEKÂRA KARI BOŞAMAK KOLAYDIR”

Bu cümle atalar sözü olarak günümüze kadar gelse de içerisinde bir kahve muhabbetini de barındırmaktadır. Kim demiş bekâra “karı” boşamak kolaydır diye? Bunu söyleyenin dünyadan hiç haberi yok galiba. Bir karı boşamanın maliyeti nerdeyse evlenmenin maliyetini sollamış durumda. Malların taksimatından, nafaka maliyetine kadar daha kaç kalem masrafı var bu işin. İşin duygusal tarafını hiç saymıyorum. Nice bekârın evlenmeyi düşünürken hesaba kattığı şeylerden biri de şudur: İyi de evlendiğim bu kadının boşanacağımız zaman bana yüklü bir faturası olacak, astarı yüzünü geçecek!

Evlilik yüz ise boşanma astardır. Bu yüzden ataların dediği gibi bekârlar bundan habersiz falan da değildir. Evlenme masrafları kadar boşanma giderleri de bekârlarımızın gözünü korkutmaktadır.

* “BEKÂRLIK SULTANLIKTIR”

Halk içerisinde dolaşan en mütevatir sözlerdendir. Nedense bu sözü bekârlardan çok evlenen er kişilerden duyarız. Burada düzen bozulmasına dair bir şikâyet gizlidir. Yine de bekârlığa değil sultanlığa dikkat kesilmenizi tavsiye ederim. Aslında bu sözle gözden kaçırılan, sultanlığın bekârlığa evrilme durumudur. Saltanat bekârlaşmasaydı bu topraklarda böyle bir söz de yeşermeyecekti. Bekârlığı saltanatla müsavi gören, evliliği de hilafetle özdeşleştiriyor demektir. Hilafet bir emaneti üstlenmek iken saltanat, başına buyrukluğa işaret ediyormuş gibi sanki.

* “BEKÂR GÖZÜ İLE KIZ ALMA, GECE GÖZÜ İLE BEZ ALMA”

Bekârlığın aldanmaya yatkın bir bakış taşıdığı bundan daha güzel anlatılmaz sanırım. Bekâr kişinin eş adayı seçimi “aldanmaya razı” bir beğeniyle desteklenmiştir. Seçeceği adayın kusurunu görmeme bir ömür gözü açık yaşamaya mecbur eder insanı. Evlilik mevsimlik, senelik ya da on yıllık bir ahitleşme değildir. Bütün muhtemel zamanları hesaba katarak yapılabilecek bir anlaşmadır. Bir çiçek dalında güzel durabilir, ama vazoda nasıl, yakada nasıl, masada nasıl bunları da hesaba katmak gerekir. Mobilyalarının renklerinin birbirine uyumuna itina gösteren çiftlerin birbirlerinin hayat içerisindeki uyumlarını dikkate almamalar, bedeli ağır olabilecek bir hesap hatasıdır.

* “KAMBERSİZ DÜĞÜN OLMAZ!”

Atalar muhtemelen bu günleri dikkate almadan bu cümleyi kurmuş, kurmakla da kalmamış önüne gelen her yerde de seslendirmiştir. Düğünler sadece düğün sahipleri için değil, düğüne katılanlar için de maddi külfet haline gelmiş. Hele bir de bir haftada birden fazla düğün varsa. O her düğünde en ön sırayı alan bizim Kamber şimdilerde ortalıkta gözükmüyor. Sadece cep telefonundan mutluluk mesajları gönderiyor. Adam haklı, bırakın çeyrek altını, gram altın kaç lira oldu? Kamberler ne düğüne iştirak eder oldular ne nişana. Takı merasimlerinde kavgaların dövüşlerin yaşandığı düğün haberleri hiç de az değil. Kamber’e buradan sesleniyorum, Kamber kardeşim, biz seni affettik, lütfen yeniden evine -düğüne- dön!